ANAYASANIN İLK 4 MADDESİ
Omurgasız vücudun cesetten ibaret olduğunu belirten Bahçeli, "Biz ceset olmaya değil, aziz milletimiz, cennet vatanımız ve geleceğin Türk evlatları için dipdiri olmanın amaç ve azmindeyiz." dedi.
Tarihin sararmış ve solmuş yapraklarından araya araya bulup çıkardıkları nice acı veya parlak hatıranın ivmesiyle istikbalin yol haritasını çizmenin, istiklali ve milli varlığı canları pahasına korumanın derdinde ve peşinde olduklarını ifade eden Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Tarih, geçmiş olayların pul koleksiyonu yapar gibi toplanmasıyla sınırlı gösterilemez, takdim ve teşhir edilemez. Yayı ne kadar geriye çekersek oku o denli uzağa atmamıza benzer şekilde, ne kadar geriye bakarsak, o kadar uzağı görmemiz kaçınılmaz bir hayat ve tarih gerçeğidir. Osmanlı İmparatorluğu'ndan Türkiye Cumhuriyeti'ne geçiş köprüsü TBMM'dir. Hazırlık ve mayalanma dönemi ise kongreler marifetiyle, yani demokratik yollarla icra edilmiştir. Silah, siyaset ve stratejiye tutunmuştur. Aşağıdan yukarıya doğru yükselen bir seçim, temsil ve vekalet ağı üzerine kurulu bulunan ve katılımın esas alındığı kongre hareketleri Osmanlı İmparatorluğu'nun içine düşmüş olduğu derin bunalımın ancak demokrasi ile çözülebileceğini göstermiştir.
Kısaca temas etmek isterim ki, Türkiye Cumhuriyeti bir demokrasi zaferi, mücadele bereketi, muazzam bir halk hareketidir. Millet, devleşmiş, devletleşmiş, müstevli akınlarını devirmiştir. Anlatmak ve açıklamak istediğim özetle şudur: Türk devlet felsefesine hangi açıdan bakarsak bakalım, devlet millettir, millet de devlettir. Devlet, ülkesi ve milletiyle bir ve bütündür. İkisini birbirinden ayırmak, ayrı değerlendirmek, zaman zaman da çatıştırmak fahiş bir yanlış olmanın yanı sıra, devlet umurunu ve onurunu hazmedemeyen nevzuhur demokrat yobazlarının handikap ve hüsranıdır."
Bahçeli, "coğrafyamız tartışılırsa milletimiz, milletimiz tartışılırsa devletimiz, devletimiz tartışılarsa bayrağımız, bayrağımız tartışılırsa varlığımız ortadan kalkacaktır." ifadesini anımsatarak, "Devleti milletten ayırmak, milleti devletten ayrıştırmak su katılmamış bölücülüktür ve çok tehlikelidir. Vilayet-i Şarkiya Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti'nin Erzurum Şubesi'nin bir belgesinde 9 Mart 1919 tarihli Beyannamesi'nde geçen Türk milleti ifadesi işin özünde anlamasını ve almasını bilenler için hayranlık uyandıran mesajlarla doludur." dedi.
ABDULLAH ÖCALAN'A: TERÖRÜN BİTTİĞİNİ İLAN ETSİN
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Türkiye'ye getirilirken, 'her türlü hizmete hazırım' diyen teröristbaşı, buyursun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin ama devletin terörle masaya oturmasını hiç kimse, hiçbir şart altında beklemesin, aklından dahi geçirmesin." dedi.
Bahçeli, MHP TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türk milletinin vatan sevgisiyle dolu göğsünün, düşmanların lanetlenmeye layık ihtirasları karşısında daima çelikten bir duvar gibi yükseleceğini söyledi.
"Yeri gelir elimi uzatır müşterek ve milli değerlerde toplanma çağrısı yaparım; yeri gelir vatan için, millet için, bayrak için, ezan için, devlet için başımı uzatır, şehadet şerbetinden tadımlık değil kana kana doyumluk içerim." diyen Bahçeli, Türkiye Cumhuriyeti'nin ali menfaatleri uğruna her vasatta temel ve ortak değerler etrafında el ele tutuşmaya, elini uzatmaya hazır olduğunu belirtti.
DEVLET TERÖRLE MASAYA OTURMAZ
Bu elin yanlışa yorumlanmasını, açılan kollarının, gülümseyen yüzünün ihanetin saklanacağı kisve olarak tevilini asla affetmeyeceğini kaydeden Bahçeli, "Vakur yumuşaklığımızı, sağduyulu yaklaşımımızı, uyuklayan dimağ, tavize teşne, teslimiyete tekmil olarak formüle eden güruhun aklına şaşar, alınlarını da santim santim karışlarım." diye konuştu.
Terörün, demokrasinin celladı, özgürlüğün katili, insan haklarının infazcısı, insanlığın can düşmanı olduğunu vurgulayan Bahçeli, hem siyaset hem terörün aynı kalıba giremeyeceğini, aynı bedene sığamayacağını, aynı ağıza sığınamayacağını ifade etti. Bahçeli, şunları kaydetti:
"Ya siyaset ya terör, ya siyaset ya silah; arası, ortası, şurası, burası yoktur. Bölücü terörün kökü kazınmalı, Türk ve Türkiye Yüzyılı'nda bin yıllık kardeşlik pekişmeli. Türkiye Cumhuriyeti'nin terörle müzakeresi, görüşmesi, anlaşma yolları araması, yeni süreçlerin imal çabası, sadece ve sadece terör örgütünün değirmenine su taşımak demektir. Hepsinden daha mühimi de şudur: Kürt kökenli kardeşlerimin, bölücü terör örgütüyle hiçbir ortaklığı, benzerliği, yakınlığı, irtibatı ve ilişkisi yoktur.
Bu hususta DEM Parti'nin aklını başına alması, uzattığım eli sabote etmek amacıyla tahrik ortamını kamçılamaktan uzak durması herkesin hayrınadır. Kaldı ki, Kürt kökenli kardeşlerim oyunu görmüştür. Karanlık emel sahiplerini sezmiş ve fark etmiştir. 13 Ekim Pazar günü, Diyarbakır Yenişehir İstasyon Meydanı'nda düzenlenmek istenen kanunsuz ve korsan mitinge katılımın çok az olması, buna rağmen marjinal bir grubun terör örgütü propagandası yaparak ülke ortamını germe teşebbüsleri hamdolsun ters tepmiştir. Buradan Diyarbakırlı kardeşlerimi; soğukkanlı ve provokasyonlara gelmeyen cesur tutumlarından dolayı kutluyor, alayını hasret ve muhabbetle bağrıma basıyorum."
"KANA DEĞİL KARDEŞLİĞE SUSADIKLARINI GÖSTERSİNLER"
DEM Parti'nin "iradesini İmralı'ya rehin bırakması"nın siyasetin doğasıyla ve ahlakıyla bağdaşmayan, hür ve bağımsız siyasetçi yapısıyla uyuşmayan ilkellik olduğunu ifade eden Bahçeli, "Türkiye'ye getirilirken, 'her türlü hizmete hazırım' diyen teröristbaşı, buyursun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin ama devletin terörle masaya oturmasını hiç kimse, hiçbir şart altında beklemesin, aklından dahi geçirmesin. Hodri meydan, kana değil kardeşliğe susadıklarını göstersinler." dedi.
Günlerdir CHP'nin ve "sözde yorumcu ve akademisyenlerin" suyu bulandırmak için her kılığa girdiğini söyleyen Bahçeli, CHP'ye seslendi. Bahçeli, "CHP yönetimi, siyasete, akademik hayata ve medyaya tutunmuş vagonları cevap versin, dört parçalı büyük Kürdistan'ın kurulmasından yana mısınız, değil misiniz? Açıklayın da görelim. Söyleyin de öğrenelim. Netleşin, yüzleşin, cesaretiniz varsa ifade ve itiraf edin." ifadesini kullandı.
Terör örgütünün taleplerine boyun eğmenin, yeni saldırıların ve hain emellerin teşvik edilmesinden ve özendirilmesinden başka hiçbir şeye yaramayacağını dile getiren Bahçeli, devletin terör örgütüyle pazarlığa tutuşmayacağını, müzakere etmeyeceğini, sonuna kadar, kıran kırana mücadele edeceğini söyledi.
"UZATTIĞIM EL HESAPSIZ BİR ELDİR"
Bölücü terör örgütü PKK'nın önünde üç seçenek olduğunu belirten Bahçeli, bu üç seçeneğin yıllardan beri savundukları görüşler olduğunu söyledi. Bahçeli, terör çıkmazına saplanarak Türkiye'ye ihanet eden her kademedeki PKK'lılar için yegane çıkış yolunun, terör eylemlerine koşulsuz olarak derhal son vermek, silahlarıyla dağdan inip Türkiye Cumhuriyeti devletine teslim olmak, Türk adaletinin vereceği hükme razı olarak cezalarını çekmek olduğunu kaydetti.
Devlet Bahçeli, 8 Kasım 2011 tarihinde İzmir'de yaptığı bir konuşmadaki "Bunun dışındaki her yöntem, devletin teröre teslim olması ve teröristlerin önünde diz çökmesi anlamına gelecektir ve çok açık söylüyorum ki; makamı ve mevkii ne olursa olsun bunu yapmaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir." sözlerini anımsattı. Bahçeli, bu konuda yaptıkları değerlendirmelerin değişmediğini, ilkeli çizgilerinin ortada olduğunu vurguladı.
Siyasetin konuşma sahası, demokratik rekabet vahası olduğunu belirten Bahçeli, teröristlerle konuşulacak, konuşularak çözülecek hiçbir şeyin olmadığını söyledi. Bahçeli, şöyle konuştu:
"Uzattığım eli bağlamından koparıp başka mecralara çekenlerin nereye varmak istedikleri malum ve mahuttur. Uzattığım el hesapsız bir eldir. Uzattığım el samimi ve iyi niyetli bir eldir. Uzattığım el 'Türkiye'de birleşelim, Türk milletinde kenetlenelim' tebliğidir. Günlerdir uzattığım elden farklı sonuçlar çıkarıp uyduruk yorumlar yapanlar elbette yanılgının ve yanlışın pençesine düşmüşlerdir. Aklında sadece Türkiye olan bir dava insanı ve Genel Başkan olarak, elimi vatan, millet ve devlet için uzattığımı, dışarıda sert rüzgarlar eserken, içimizde barışsever ve hoşgörülü bir havanın kati surette hakim olmasını gönülden istediğimi herkesin bilmesinde yarar olacaktır. Biz elimizi yeni bir süreç için değil, kardeşlik ve kaderdaşlık için uzatırız. Kaldı ki, aynı noktadayım, aynı düşüncedeyim."
Türkiye'de iç cephenin çökmeyeceğini, bunun güvencesinin Türk milletinin tarihi kucaklaşması ve birbirine bağlılığı olduğunun altını çizen Bahçeli, her partinin Türkiye'yi önceliğine almasının, yabancı başkentlerin gözüne ve kumandası altına girmek için ortam yoklamasından geri dönmesinin herkesin çıkarına olduğunu söyledi.
Bahçeli, "Hakkari de bizim, Edirne de bizimdir. İzmir de bizim, Şırnak da bizimdir. Trabzon da bizim, Mardin de bizimdir. Biz köklere, kökenlere bakmayız. Biz inançlara, mezheplere ayırmayız. Bölmeyiz, parçalamayız, dağıtmayız. Bayrağa saygı var mı, ona bakarız. Millete hürmet var mı, ona bakarız. Vatana sadakat var mı, ona bakarız. Buradan her zaman olduğu gibi çağrımı tekrarlıyorum, gün birleşme günüdür. Gün dayanışma günüdür. MHP ve Cumhur İttifakı olarak bizim gönlümüzde herkese yer vardır." diye konuştu.
"1982 ANAYASASI RAF ÖMRÜNÜ DOLDURMUŞTUR"
Yeni yüzyılı yeni bir anayasayla taçlandırmanın hedefleri olduğunu ifade eden Bahçeli, anayasaların sadece bir devletin hukuki statüsü olmayıp, aynı zamanda devlet içinde siyasi iktidarı ve toplum içinde de devlet iktidarını sınırlandıran belgeler olduğunu kaydetti.
1982 Anayasası'nın raf ömrünü doldurduğunu belirten Bahçeli, geniş katılımlı, kapsayıcı, sivil ve demokratik nitelikli, insan hak ve özgürlüklerine dayanan, devlet ve millet uyumunu yeni yönetim sisteminin muhtevasında hukuken daha da tahkim eden bir anayasayla milli varlığı istikbale taşıma kararlığında olduklarını kaydetti.
Yeni anayasa sürecinin siyasi hırsların, dogmatik bakışların, ideolojik takıntıların, etnik ve mezhebi dürtülerin, Cumhuriyet'in kuruluş esaslarıyla hesaplaşmanın veçhesi ve vesilesi görülemeyeceğini, telaffuz dahi edilemeyeceğini dile getiren Bahçeli, şöyle devam etti:
"Daha doğmadan yeni anayasa hazırlığını ve heyecanını sakatlamanın sakıncaları saymakla da bitirilemez. Bilhassa Anayasa'nın ilk dört maddesi her türlü tartışmanın ve arayışın dışındadır. Çünkü ilk dört madde Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş kilidi, kurucu kimliği, varlık ve birlik simgesidir. Anayasa'da imtiyazlı bir zümre halihazırda bile yoktur. İlk dört maddede açılacak bir gediğin duracağı yer de yoktur. 'Devletin ülkesi ve milleti olmaz' diyenlere sesleniyorum, bu iddianın teknik, akademik, fikri, siyasi ve hukuki hiçbir bağlayıcılığı ve ikna edici yönü bulunmamaktadır. Devletin ülkesi vardır, o da Türk vatanıdır. Devletin milleti vardır, o da Türk milletidir. Devlet, pozitif hukukun yürürlükte olduğu normlar sistemidir. Bu sistem ülke, insan topluluğu ve egemenlik üzerine bina edilmiştir."
Devletin ülkesel birliktelik olduğunu söyleyen Bahçeli, var olan bir devlet eğer toprağını, yani ülkesini kaybederse, devlet vasfını kaybedeceğini vurguladı. Devletin, ülkesini kazanma yollarının da belli olduğunu onlarında keşif, fetih, işgal, ilhak ve devir olduğunu söyleyen Bahçeli, şunları kaydetti:
"Anayasa'nın ilk dört maddesini sulandırmak, demokratik bir angajmanın neticesi olmayıp gizli saklı emellerin tezahürüdür. Buna izin veremeyiz, buna seyirci kalamayız, mevkii ne olursa olsun hiç kimseye eyvallah etmeyiz. Anayasanın ilk dört maddesiyle meselesi olanların Türkiye Cumhuriyeti ile meselesi vardır ve bizim de onlarla görülecek hesabımız olacaktır."
Bahçeli, daha sonra Anayasa'nın ilk dört maddesini kürsüden okudu.