Orta Doğu'da yanan savaş ateşi ve güney sınırlarımızda kurulmak istenen 'teröristan' tehlikesi sürerken Ankara, "İç cepheyi sağlam tutma" girişimlerini hızlandırdı.
Milliyetçi Hareket Partisi lideri Devlet Bahçeli önce DEM Parti ile tokalaşıp "Türkiye partisi olun" çağrısında bulundu.
Daha sonra ise İmralı'daki hain Öcalan'a "Gelsin Meclis'te PKK'yı lağvetsin" çağrısı yaparak tarihi bir açıklamaya imza attı.
"TERÖSÜZ TÜRKİYE İNŞA EDELİM"
Başkan Recep Tayyip Erdoğan da "Cumhur İttifakı tarafından açılan tarihi fırsat penceresi kişisel hesaplara kurban edilmesin!" uyarısında bulunup "Terörsüz, şiddetsiz Türkiye inşa edelim" telkininde bulundu.
CHP'den ise süreci destekleyen birtakım açıklamalar geldi.
İmralı'nın kapıları ise 43 ay sonra açıldı.
DEM'li Ömer Öcalan, teröristbaşı Abdullah Öcalan'la görüştürüldü. Öcalan parmaklıklar ardından "Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekebilirim" mesajı gönderdi.
Bahçeli, İmalı çıkışını Diyarbakırlı ünlü fikir adamı Ziya Gökalp'le derinleştirdi ve onu ölümünün 100'üncü yılında bugüne ışık tutan şu sözlerle andı:
"Türkler ile Kürtler bin yıllık bir ortak din, ortak tarih ve ortak coğrafya sonucunda maddi ve manevi bakımlardan birleşmişlerdir. Bugün ise ortak düşmanlar ve ortak tehlikeler karşısında bulunuyorlar. Bu tehlikelerden ancak ortak bir kararlılıkla kurtulabilirler. O hâlde büyük bir inançla diyebiliriz ki, Türkler ile Kürtlerin birbirini sevmesi her iki taraf için hem dini hem de siyasi bir farzdır. Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa Türk değildir. Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa Kürt değildir."
DEM'DEN SKANDAL BİLDİRİ
Bahçeli'nin bu sözlerinin ardında yeni gelişmeler yaşandı.
DEM Parti Meclisi, geride bıraktığımız gün 'iç cephe' hamlesini dinamitleyen skandal bir bildiriye imza attı.
Yıllardır "barışı" dilinden düşürmeyen ve güya sivil siyaset yapan DEM, kendisine el uzan en milliyetçi parti liderine, akıl almaz bir biçimde marjinal sol partileri bile aratan sıkılı yumrukla cevap verdi.
Bildiride şu ifadeler yer aldı:
"Emperyalist kapitalist rekabetin doğasındaki savaş eğiliminin giderek güç ve yaygınlık kazandığı bir dönemden geçiyoruz."
"Uyguladığı yayılmacı ve sömürgeci politikalarla Orta Doğu'daki gelişmelerde denklem dışında kalan AKP-MHP iktidarı, Türkiye halklarını tehlikeli bir politik gerçeklikle yüz yüze bırakmıştır."
TALİMAT KANDİL'DEN Mİ?
DEM'in süreci baltalama girişimleri "Talimat Kandil'in Amerikancı bloğundan mı?" sorusunu akıllara getirdi.
"KİMLERİ APARAT OLARAK KULLANDIKLARI AÇIK DEĞİL Mİ?"
Sabah Gazetesi Yazarı Mahmut Övür, bugünkü köşe yazısında yaşanan son gelişmeleri değerlendirdi.
Övür, "Kardeşlik çağrılarına verilen cevaba bakın... Daha vahimi adamlar kendi gerçekliklerinin de farkında değil, O emperyalist güçlerin bölgeyi nasıl kan gölüne çevirdikleri ve kimleri aparat olarak kullandıkları açık değil mi?DEM'in bu cevabı aslında şaşırtmadı. Sadece bugün değil dün de PKK'nın sivil ayağı DEP'ten DEM'e hiçbiri siyaset üretemedikleri gibi irade de koyamadı. Ve her defasında açılım süreçlerinin sabote edilmesinde ciddi rol oynadı. Son çözüm sürecinin çökmesinin asıl nedeni de dönemin HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Osman Kavala, ABD ve Kandil işbirliğiydi." dedi.
"Öcalan irademiz" diyen HDP yöneticilerinin hiçbiri Öcalan'ın 21 Mart 2013'te Diyarbakır Meydanı'nda okunan mektubunda söylediklerinin gereğini yapmadığına dikkat çeken Övür, "Ne silah bırakmaya destek verdiler ne de "Misak-ı Milli" yaklaşımının ne anlama geldiğinden söz ettiler.
En azından iç cepheyi güçlendirme ve "birlikte yaşama" formülü olan şu satırlar hiçbirinin ağzından bir daha duyulmadı:
"Binlerce yıllık bu büyük medeniyeti farklı ırklarla, dinlerle, mezheplerle kardeşçe ve dostça birlikte yaşayan, birlikte inşa eden Kürtler için Dicle ile Fırat, Sakarya ve Meriç'in kardeşidir. Ağrı ve Cudi Dağı, Kaçkar ve Erciyes'in dostudur. Halay ve delilo, horon ve zeybekle hısım akrabadır. Tıpkı yakın tarihte Misak-ı Milli çerçevesinde Türklerin ve Kürtlerin öncülüğünde gerçekleşen Milli Kurtuluş Savaşı'nın daha güncel, karmaşık ve derinleşmiş bir türevini yaşıyoruz."
Hâlâ 20'nci yüzyıl paradigmasına takılıp kalan, KCK'nın bile gerisine düşen bu "siyasi" kadrolara rağmen toplumda "birlikte yaşama" iradesi var ve terörün bitirilmesi isteniyor. Süreç doğru yönetilirse bu kez "küresel tuzaklar" da etkili olamayacağı için başarmak mümkün!" ifadelerini kullandı.
"NİYET SÜRECİ SABOTE ETMEK"
Hürriyet Yazarı Abdülkadir Selvi de değerlendirmelerde bulundu.
Selvi, "DEM Parti'nin yayınladığı bildiri yeni süreci başlamadan öldürmek isteyenlerin harekete geçtiğini gösteriyor: "Kürt halkının kazanımlarını tasfiye etme girişimine, ekonomik çöküşe ve toplumsal çürümeye karşı halkların tepkisini dindirme amacıyla siyasi iklimin geçici ve taktik bir adımla yumuşatılması mevcut sorunların çözümüne katkı sağlamayacaktır. Bu politikanın iktidarın umduğu sonuçları vermesi de mümkün değildir." Bu mudur sorumlu siyaset? Hani "İmralı'nın iradesi iradenizdi". Öcalan yeni süreçte rol oynamak istiyor ama siz onu diri diri İmralı'ya gömmeye çalışıyorsunuz." şeklinde ifadelere yer verdi.
DEM Parti'nin bir perspektif sunamadığına dikkat çeken Selvi, "Gazeteciler görevini yapıyor. Ama yeni süreci sabote etmek için birileri gazetecilere doğru olmayan haberler uçuruyorlar. Öcalan'ın yeğeni Ömer Öcalan'la görüşmesinde yeni sürece ilişkin iki şart ileri sürdüğü haberleri yayılıyor. " değerlendirmesinde bulundu.
Garantör ülke ve Yasal güvence şartının doğru olmadığına vurgu yapan Selvi, " Peki birileri bunu neden servis ediyor? Niyet çok açık değil mi, süreci sabote etmek. Ama tüm bu sabotaj girişimlerine rağmen yeni sürecin arkasında durmak gerekiyor. Çünkü Orta Doğu artık eski Orta Doğu değil." dedi.