Suriye'nin kuzeyinde bir 'teröristan' kurmak isteyen, yıllardır kaos ve terörden beslenen PKK ve oluşumları küresel bir tehdit haline geldi.
Türkiye sınırıları içerisinde bitme noktasına gelen örgüt, yabancı devlet ve kuruluşlardan aldığı destekle varlığını sürdürmeye, eylem ve faaliyetlerini yürütmeye devam ediyor.
Avrupa ülkeleri ise deyim yerindeyse PKK'nın kuluçka merkezi haline geldi. Her gün bir Avrupa başkentinde örgüt mensupları taşkınlık çıkartıyor, sokakları birbirine katıyor.
BAŞKAN ERDOĞAN UYARMIŞTI! AVRUPA'YI SARAN "PKK" KORKUSU
Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Koynunuzda beslediğiniz yılan bir gün sizi de sokar" uyarısını ıskalayan Batı su sıralar PKK/KCK tedirginliği içerisine girdi.
Örgüt özellikle Avrupa ülkelerinde kendine bulduğu yasal boşluklarla hareketlerini arttırmakta, propaganda faaliyetleri yürütmekte, bağış toplamakta, örgüte sempatizan kazandırmakta.
Avrupa ülkeleri başlarda terör örgütü PKK/KCK'lıların serbestliğine "insan hakları" adı altında hoşgörü göstermiş olsalar da artık örgütün izlediği faaliyet stratejisinin zararlarını kendi içlerinde net bir şekilde hissetmeye başladı.
İSTİHBARAT RAPORLARINA BİLE GİRDİ
İsviçre istihbarat servisi olan Federal İstihbarat Servisi'nin 22.10.2024 tarihinde kamuoyu ile paylaştığı "İsviçre'nin Güvenliği 2024 - Durum Raporu"nda (Switzerland's Security 2024 - Situation Report) PKK/KCK'dan duyulan rahatsızlık ortaya kondu.
Raporda özetle; PKK/KCK'nın uzun süredir iki yönlü bir strateji izlediği, Türkiye'de şiddet, Avrupa'da ise siyaset yaptığı, örgütün başka ülkelerde de olduğu gibi İsviçre'de de bağış topladığı, propaganda faaliyetleri yürüttüğü ve eğitim kampları düzenlediği, PKK/KCK'nın gençleri ideolojik olarak eğittiği ve bazı gençleri örgütün gelecekteki lider kadrosu veya Türkiye'ye karşı cephe hattına gönderilecek kişiler olarak seçtiği yer alıyor.
İsviçre istihbaratının raporunda, özellikle gençlerin örgüt için eğitilmesi ve örgütün dağ kadrolarına katılımının sağlanması hususuna dikkat çekiliyor...
Bu duruma karşı artan endişeler İsviçre Meclisi'ne kadar taşındı. FDP Ulusal Meclis Üyesi Jacqueline de Quattro'nun 02-20.12.2024 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan Ulusal Meclis'in kış oturumunda, PKK/KCK eğitim kamplarının sayısı ve yetkililerin bu yeni tehditle mücadele stratejisi hakkında bir soru önergesi vereceği İsviçre basınında yer buldu.
İsviçre'de gençlerin giderek radikalleştiği açıklamaları basında yer alan Jacqueline de Quattro, antisemitizm ve şiddet eylemlerinde keskin bir artış yaşandığını, PKK'nın özellikle gençleri endoktrine ettiğini ve saflarına kattığını belirtiyor.
PKK/KCK'nın Avrupa alanından örgüte kattıkları elemanlar aldıkları örgüt tarihi ve ideolojisi eğitimleri sonrasında Avrupa veya Irak/Suriye alanında faaliyet gösterdiği biliniyor.
Kimi gençler Avrupa'da eleman kazanma faaliyeti yürütürken kimileri de Irak/Suriye alanından Türkiye'ye karşı faaliyet göstermek üzere örgüt saflarında yer alıyor.
Tüm bunlara bakıldığında, Avrupa ülkelerindeki yasal boşlukları kullanarak buralarda faaliyet alanlarını artıran PKK/KCK'nın, faaliyet yürüttüğü ülkeye verdiği zarar artık Avrupa ülkeleri tarafından da anlaşılmakta ve geç kalınmış olsa da bu durumun önüne geçecek çareler arandığı görülmektedir.
SURİYE PKK'SININ ÇOCUK ASKERLERİ
PKK'nın Suriye'deki kolu olan Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) küçük çocukları kaçırarak zorla silah altına aldığı bilinen bir gerçek.
Bu durum Human Rights Watch (HRW-insan Hakları İzleme Örgütü) adlı uluslararası kuruluş tarafından 02.10.2024 tarihinde yayınlanan "Northeast Syria: Military Recruitment of Children Persists (Kuzeydoğu Suriye: Çocukların Askere Alınması Devam Ediyor) " başlıklı raporla bir kez daha ortaya kondu.
HRW tarafından kaleme alınan raporda, PKK/KCK-YPG/SDG terör örgütüne bağlı faaliyet yürüten "Suriye Devrimci Gençlik Hareketi"nin 12 yaşından küçük çocukları silah altına aldığı belirtilmiştir. Raporda ayrıca, SDG'ye bağlı bu gençlik hareketinin birincil rolünün, çocukları okullarından ve evlerinden uzaklaştırmak ve ailelerinin onları bulmasını engellemek olduğu yer almaktadır.
Birleşmiş Milletler, 2019 yılında çocukların askere alınmasını önlemek için bir 'Eylem Planı' ortaya kondu. Bu eylem planına rağmen SDG'ye bağlı gençlik grubunun kız çocukları başta olmak üzere çocukları silah altına alındığı insan hakları örgütleri tarafından birçok defa belgelendi. ABD'nin örtülü desteği ile Suriye'de güçlenen SDG'nin 15 yaşından küçük çocukları çatışmalarda kullanarak veya askere alarak uluslararası hukuku ihlal ettiği görülmektedir.
SDG'nin, örgüt üyesi sayısını artırmak için çocuk asker kullanması ve çocukları savaşta öne sürmesi insan haklarına ve uluslararası hukuku aykırıdır. Uluslararası kuruluşların çocukların silah altına alınması için verdiği mücadelede SDG, çocukların silah altına alınmasına son vereceği taahhüdünde de bulunmuş ancak bu sözü yerine getirmemiştir.
HRW Orta Doğu Direktörü Yardımcısı Adam Coogle, SDG'ye bağlı Devrimci Gençlik Hareketi gibi grupların her yıl daha da fazla çocuğu silah altına aldığını söyleyip "SDG'nin çocukların istismardan korunması için acilen ve kararlı bir şekilde harekete geçmesi gerekmektedir" değerlendirmesini yaptı.
Konuyla ilgili olarak HRW, 26.08.2024 tarihinde SDG ve Özerk Yönetim'e bir mektup yazdı, Suriye Devrimci Gençlik Hareketi'nin bu konudaki adımlarına ilişkin bilgi talep etti. Ancak, SDG'den mektuba herhangi bir yanıt gelmedi.
HRW'nin konuya ilişkin raporunda, SDG'nin kilit bir müttefiki olan ABD'nin, nüfuzunu kullanarak SDG'nin çocuk asker alımı nedeniyle yaptırımlar uygulaması gerektiğine yer veriliyo.
Raporda, ABD'nin "Çocuk Askerlerin Önlenmesi Yasası"nda yer alan 'çocuk asker alımı yapan ve kullanan hükümetlere askeri yardım sağlanmasının yasaklandığı' hükmüne bağlı olarak devlet dışı silahlı gruplara da bu kuralın uygulanması gerektiğinin altı çiziliyor.
SDG'NİN SURİYE'DE EĞİTİM SİSTEMİNİ DEĞİŞTİRMESİ
Güvenlik kaynaklarından edinilen bilgilere göre; SDG'nin Suriye'deki eğitim sistemini değiştirmesiyle ilgili olarak şu detaylar yer alıyor:
PKK/KCK'nın Suriye kolu SDG, Suriye'nin kuzeyinde Fırat'ın doğusunda ABD'nin verdiği destekle güçlenmiştir. ABD, SDG'yi DEAŞ'a karşı verilen mücadelede kullanıldığını iddia ederek savunmuştur. ABD'nin başını çeken uluslararası koalisyon güçleri, DEAŞ'a karşı mücadele haricinde SDG'ye herhangi bir askeri ve silah desteği vermediğini her seferinde iddia etmektedir. Ancak, SDG bölgede giderek gücünü artırmış, hatta burada bir devlet kurma "hayalini" gerçekleştirmek için denemeler yapmıştır.
SDG, bu hayaline bir adım daha yaklaşabilmek için Suriye'nin kuzeyinde yerel seçim yapmak istemiş ancak Türkiye'nin yoğun baskıları ile ABD, SDG'ye 'güvenliği' gerekçe göstererek "Dur" demiştir. Ancak, SDG bölgede kontrolünü sağlamak için adımlar atmaya devam etmiştir. Bu adımlardan biri de eğitim alanında olmuş, PYD/YPG/SDG kontrolü altındaki Münbiç'te ders kitaplarında değişikliğe gitmiştir.
Bölgedeki halkın dini inançları ile örtüşmeyen/ters düşecek "Zerdüştilik/Mecusilik ve Budizm Ahlak Anlayışı" gibi öğretiler ders kitaplarına eklenmiştir. Suriye Rejimi'ne ait eğitim müfredatının okullarda okutulmasına son verilmesi için 29.09.2024'te kararname yayımlatılmıştır. Bu kapsamda rejim müfredatına ait kitaplar okullardan toplatılmış, bunların yerine örgüt ideolojisine göre düzenlenmiş kitaplar dağıtılmıştır.
SDG tarafından eğitim alanında yapılan bu değişiklikler, Münbiç halkında tepki yaratmıştır. Örgüte karışı oluşan bu tepkiler protestolara dönüşmüş, aileler çocuklarını okula göndermemeye başlamıştır. Bölgede yaşayan aşiretlerin ileri gelenleri başta olmak üzere birçok kişi karara tepki göstermiş, okul önlerinde kargaşalar yaşanmıştır. Okul yetkilileri, bölgede yükselen tansiyonu düşürmek için arabuluculuk faaliyetlerine başlamış ancak fayda sağlayamamış, Eylül ayının son haftasında eğitim faaliyetleri askıya alınmıştır.
KÜRESEL ÇAPTA PKK/KCK-YPG/SDG RAHATSIZLIĞI
Tüm bu gelişmeler çerçevesinde bakıldığında, uluslararası güçler tarafından bir dönem örtülü bir şekilde desteklenen terör örgütünün artık eski değerinin olmadığı dikkat çekmektedir.
Devletler, bir dönem destekledikleri bu örgütün artık kendilerine verdiği zarardan rahatsızlık duymaktadır. Terör örgütünün güç kazandıkça "söz dinlemeyi" bıraktığı, "kafasına buyruk" hareket ettiği görülmektedir. "İnsan hakları" adı altında destek veren devletler de örgütün kontrolsüz güçlenmesinden ötürü rahatsızlıklarını yayınladıkları raporlar ile gözler önüne sermektedir.