İstanbul'da özel hastanelerinin yenidoğan ünitelerinde kendilerine doktor ve hemşire diyen bir grup caninin bebekleri öldürüp haksız para kazanması hakkında yürütülen Yenidoğan Çetesi soruşturmasında 47 sanığın savunması tamamlandı.
İstanbul'da özel hastanelerinin yenidoğan ünitelerinde kendilerine doktor ve hemşire diyen bir grup caninin bebekleri öldürüp haksız para kazanması hakkında yürütülen Yenidoğan Çetesi soruşturmasında 47 sanığın savunması tamamlandı.
SANIK MEHMET GÜRÜL FIRAT SARI'NIN AKIL HOCASI MI?
Dünkü duruşmada Fırat Sarı'nın akıl hocası olduğu iddia edilen tutuksuz sanık doktor Mehmet Gürül, 27 senedir çocuk doktoru olduğunu söyleyerek, "Sanıkların yarısını tanıyorum. Ben çalışma hayatım boyunca sabit maaş aldım. Epikriz ile SGK'yı dolandırmam mümkün değil. 125 bin lira maaş alıyorum. Herhangi bir örgüte üye olmadım. Gıyasettin Mert, kendisi de anlattı. Tıp Merkezleri'nde hasta olduğunda bizi arardı. Hocam uygun mu vs. diye. Bizim de uygun olduğumuz ya da uygun olmadığımız zamanlar oldu" dedi.
MÜSTEHCEN KONUŞMALARIMIZ VAR
Gürül'ün "Fırat Sarı ile müstehcen konuşmalarımız var" sözleri ise duruşmada dikkat çeken detaylar arasında yer aldı.
FIRAT SARI'NIN AKIL HOCASI MI?
Sanık Hasan Basri'nin kendisiyle ilgili raporları değiştirdiği iddiası için doktor Gürül, "Ona ne kadar kızgın olduğumu biliyor. Yalan söylemiş" derken "Fırat Sarı'nın akıl hocası olduğun söyleniyor" suçlamasına ise, "Fırat Sarı'ya verdiğim tek akıl; 'Çoluk çocuğunla vakit geçir. Hemşirelerle bu kadar ne işin var' dedim" dedi.
"CİRONUN YÜZDE 15'İNİ ALMALARI İÇİN ANLAŞTIK"
TRG Hospitalist genel müdürü olan sanık Murat Mantuş, sağlık sektörüyle ilgili eğitimi olmadığını söyleyerek, "Ben kimseye danışmadan karar almadım. Kimseyle yalnız görüşmedim" dedi.
Danışmanlık için Fırat Sarı'nın kendisiyle konuştuğunu anlatan Mantuş, Medisense şirketinden yönlendirilen hemşirelerle de çalıştıklarını ifade ederek "Bu konuda yasal olmayan hiçbir şey yok dedi. İnsanların tedavi olacağı hastaneyi seçme hakları var dedi. Hukuk departmanına sorup deneyelim dedik" dedi.
Cironun yüzde 15'i olarak Fırat Sarı ile anlaştıklarını anlatan sanık, "Bunun içinde hekimlerin ücreti de vardı. Kalanları o ödeyecekti. Hatta hekimler fazla isterse ne olacak dedim. Ben hallederim dedi anlaştık" dedi.
MAĞDUR AİLELER DİNLENECEK
Türkiye'nin takip ettiği davanın bugün yapılan 12. duruşmasında ise bebeklerini kaybeden ya da ihmal sonucu sakat kalan mağdur aileler dinlenecek.
Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki dava, salon kapasitesinin yetersizliği nedeniyle konferans salonunda görüldü. Duruşmaya, aralarında Fırat Sarı ve İlker Gönen’in de bulunduğu 22’si tutuklu 47 sanık katıldı. Ayrıca, bazı tutuksuz sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları da salonda hazır bulundu.
Bugüne kadar tüm sanıkların savunmalarının alındığı duruşma, saat 10.30’da maktul Kerem Muhammet bebeğin babası Mustafa Mevlüt Tokluoğlu’nun beyanlarıyla başladı. Duruşmaya, saat 13.00’te ara verildi. Müşteki beyanlarının alınmasının ardından dava, 4 Aralık saat 09.30’a ertelendi.
'HASTANEYİ DOKTOR BİZE TAVSİYE ETTİ'
Duruşma maktul Kerem Muhammet bebeğin babası Mustafa Mevlüt Tokluoğlu'nu beyanlarıyla başladı. Tokluoğlu beyanında, "Doktorumuz Ali Gedikbaşı hastaneyi tavsiye etti. Bize iki hastane tavsiye etti ucuz olduğu için Avcılar Hospital’ı tercih ettik. İkiz bebek bekliyorduk birisi vefat etti birisi yaşıyor. İçeride ne oldu bilmiyoruz. Yaşayan bebek ise aynı hastanede 15 gün yoğun bakımda kaldı. Bir ihmal varsa suçlarını çekmesini istiyorum" dedi.
'BİZE AVCILAR HOSPITALI TERCİH ETTİRDİ'
Anne Esra Tokluoğlu ise beyanında, "Doktorumuzla konuştuk, herhangi bir problem, hastaydı ama ölecek diye konuşmadık. Sonrasında ne oldu bilmiyorum. Kendi doktorumuzla muhatap olduk bize kendisi tavsiye etti. Evimize yakın yenidoğan hastanesi araştırıyorduk. Evimiz Bayrampaşa’daydı kendi muayenehanesi Şişli’deydi bize Avcılar Hospitalı tercih ettirdi. İkiz bebek bekliyorduk birisi vefat etti. Şikayetçiyim. Yenidoğan yoğun bakımda bir beyefendiyle muhatap olduk. Hemşireleri de bilmiyorum doktor arada arardı, sadece yaşayan bebekle ilgili bilgi verirdi, eşim gittiğinde bebeğin öldüğünü söylediler bizi arayarak bilgi vermediler. Doktor ben 5 aylık hamileyken 'Bebek yoğun bakıma girecek, böbrek rahatsızlığı var tedavi olması gerekiyor' dedi. Hamilelikten doğuma kadar Ali Gedikbaşı takip etti. Doğuma Ali Gedikbaşı girdi, doğum sonrası tedavi için bilgi vermedi. Ailenin avukatı ise, 'Doğum sonrası uygun tedavi olsaydı yaşaması mümkündü, doğumdan sonra bebekler alınıp götürülmüş, baba fotoğraf çekmek istediğinde bebeğin öldüğü bilgisi veriliyor. Sanıkların cezalandırılmasını talep ediyoruz" dedi.
'BEBEĞİN CENAZESİNİ BİSKÜVİ KUTUSUNDA VERDİLER'
Maktul Kaya bebeğin babası Mehmet Hanife Kaya beyanında, "Aniden tansiyon nedeniyle Esenler Esencan hastanesine gittik. Tüm hamilelik sürecinde Esencan Hastanesine gidiyorduk. Esencan Hastanesinde yer olmadığını Esenler Güney Hastanesinde yer olduğunu söylediler eşimi ambulansla 15 dakika içinde aldılar. Ben hastaneye gidene kadar doğum gerçekleşmişti. 8 bin lira ödeme olduğunu söylediler, 4 bin lira kartla 4 bin lira nakit verdim. Herhangi bir makbuz verilmedi bana. Songül Hanım geldi, 'Eşinin durumu kritik bebeği de yoğun bakıma yatırdık' dedi. Herhangi çocuk doktorundan birini görmedim. Gün içinde Damla Atak bilgi verirdi, akşam Batuhan Çetin bilgi verdi. Songül Hanım bebeğin durumun iyi olduğunu söyledi, akşam olunca Batuhan Çetin beni saat 2 gibi aradı bebeğin öldüğünü söyledi. Bebeği göstermediler en son akşam saat 4 gibi gördüm. Ölüm belgesi verildi. Morga gittiğimde bebeğin cenazesini bisküvi kutusunda verdiler. Defin işleri için kendi aracımla Çatalca'ya gittim. Damla Atak aradı 'Ölüm belgesinde eksik imza var hastaneye gelir misiniz?' dedi; gittim 2 dakika içinde kağıdı geri verdiler sonra ben defin işleri için geri gittim. Doktor olarak sadece kadın doğum doktoru Songül hanımla muhatap oldum. Gece gündüz hastanedeydim hiç çocuk doktoru görmedim. Sabit hatla arandım ne ifade verdiğimi sordular Ben de telefonu yüzlerine kapattım. Batuhan Çetin beni aradığında 'Bebek fenalaştı hastaneye gelmeniz gerekiyor' dedi bende hastanedeydim 2 dakika içinde gittim" ifadelerini kullandı.
'ÇOCUĞUN BAZI YERLERİNDE MORLUKLAR VARDI'
Maktul Ayaz Karaduman bebeğin babası Erhan Karaduman ise beyanında, "Eşimin hamilelik sürecinde bir sıkıntısı yoktu. Eşimin 26 Kasım tarihinde sancısı tuttu. Sabaha karşı 06.00 sıralarında Kanuni Sultan Süleyman Hastanesinde doğum yaptı. Normal odaya çıktık ve 'Çocuğun annenin bir sıkıntısı yok' dendi. Sabah kız kardeşim geldi. Akşama doğru eve gittim, gece 03.00 sıralarında kardeşim aradı, 'Hemen hastaneye gel çocuk fenalaştı' dedi. Bebeği kuvöze koymuşlar burada yer yok denilerek Bağcılar Medilife Hastanesi'ne nakledildi. Dursun Eryılmaz bana 'Çocukta kalp yetmezliği var; kalbi delik ameliyat olması gerekiyor' dedi bende tamam dedim. Dursun Eryılmaz bana çocuğa 'Anne sütü lazım' diyerek annenin yanına gönderdi, daha yoldayken bebeğin fenalaştığını söylediler. 'Dışarıdan doktor gelecek 3 bin lira ödeme yapmanız gerekiyor' dediler, abimden para istedim. Gece doktor geldi bana 'Bebekte metabolik hastalık var yaşaması kısıtlı yaşarsa da yüzde 100 engelli kalacak' denildi. Sabaha karşı aradıklarında 'Çocuğun öldü' dediler. Çocuğun bazı yerlerinde morluklar vardı. Bağlı olduğu cihazlardan dolayı böyle olduğunu söylediler. İlker Gönen ile muhatap olmadım, hiç görmedim. Bebeğin ölümünde gece başka biri bilgilendirme yaptı. Şikayetçiyim. Ailenin avukatı ise, 'Biz sadece maddi gerçeğin ortaya çıkmasını istiyoruz. Tüm sanık müdafiler dinlendi ve 'Somut delil yok' denildi ölen bebekler bile somut delil olarak algılanmıyor. Epikriz raporları somut delil" dedi.
'ENTÜBE EDECEĞİZ DEDİLER ETMEDİLER'
Maktul Opara bebeğin babası Benedict Nnayereugo Opara tercüman eşliğinde beyanda bulundu. Baba, "Ocak 2024’de solunum şikayetiyle Medilife hastanesine gittik. Daha sonra doktor muayenesi yapıldı, 'Çocuk üşütmüş oksijen verilecek' denildi; anne kucağında oksijen verildi. Sonrasında da bir oda verildi. Doktor, 'Gece müşahede altında kalması gerekli eve gönderemeyiz' dedi. Bize 'Çocuğu entübe edeceğiz' dediler ama entübe etmediler. 'Burası 1 aylık bebekler için bir yer sizin bebeğiniz kalırsa ölür' dediler. Bebeği yoğun bakıma aldılar sonra bize, 'Hasta çocuk fazla yerimiz yok her yer dolu, çocuğunu başka hastaneye yoğun bakıma göndereceğiz' dediler. 3 gün ilk götürdüğüm Medilife hastanesinde müşahede altında kaldı sonra Birinci Hastanesine gönderdiler. Bebeğimi ayın 17’sinde gönderdiler 18’inde bebeğim öldü. Birinci Hastanesine gittiğimde 2 haftalık için 14 Bin lira para istediler bebeğim 2 gün kaldığı için para üstünü geri verdiler. Ambulansla Birinci Hastanesine götürüp entübe ettiler bana da sen 'Eve git ertesi gün gel' dediler" şeklinde konuştu.
'HAKAN DOĞUKAN TAŞÇI KENDİSİNİ DOKTOR OLARAK TANITTI'
Baba Benedict beyanında "Sabah 08.00 gibi hastaneye gittim. Doktora 'Çocuğumu görebilir miyim?' dedim beni içeri aldılar, içeri girdiğimde bana 'Çocuğun sabah ölmüş' dediler ama çocuğuma baktığımda az da olsa yaşıyordu. Tam saatini bilmiyorum ama olayın gerçekleştiği saat 08.00-10.00 arasıydı. Hastaneye normalde 08.00’de gittim. Hastaneye gittiğimde bana kendisini doktor olarak tanıtan Hakan Doğukan Taşcıydı. Taşçı, bana 'Medilife hastanesindeki doktorun sana ne dedi?' diye sordu. Taşçı bana 'Bu hastanede 2 hafta yoğun bakımda kalırsa kendine gelir toparlar' dedi dedim. Taşçı ise, 'Bekle burada test yapacağım yaşıyor mu yaşamıyor mu?' dedi. Bir saat hastanede bekledim beni bir saat sonra çağırıp 'Çocuğun ölmüş' dedi. Hastaneye gittiğimde Hakan Doğukan Taşçı ile muhatap oldum. Bana doktor olduğunu söyledi. Saat 06.00’da beni normal hattan hastaneden aradılar 'Çocuğun kötü gel' dediler. Hastaneye gittiğimde Hakan Doğukan Taşçı, 'Bebeğin sabah saatlerinde ölmüş' dedi.
'BEBEĞİNİ BAŞKA HASTANEYE GÖTÜRMEMİZİ İSTİYORSANIZ 500 DOLAR VERMENİZ GEREK DEDİLER'
Anne Opara beyanında ise, "Çocuğumun nefes sorunu için hastaneye gittik yaklaşık 13 dakika geçtikten sonra 'Üst kata çıkın oradaki cihazlar daha güçlü nefes alma konusunda' dediler, çocuğumda dilinde, parmak ucunda renk değişikliği oldu. Daha sonra oksijen takmaya çalıştılar çocuğum titremeye başladı. O gece hastanede kaldık neredeyse nefes almakta çocuğum çok zorlanıyordu. Daha sonra hemşire ve doktorlar geldi. Doktorla bize 'Bu çocuğun yaşaması mucize' dediler. Doktor bize sonra, '5 aylık bir çocuk başka hastaneye götürmeniz lazım, hastane bulmanız lazım' dediler. Birkaç hastaneye gittik bize 'Sizin doktorunuzun hastane bulması lazım siz değil' şeklinde cevap verdiler. Medilife hastanesi eşimi arayarak, 'Çocuğunuzu başka hastaneye götürmemizi isterseniz 500 dolar vermeniz gerek' dedi. Medilife hastanesinde doktor yoktu, yalnız hemşireler vardı. Bebeğim nefes almakta çok daha zorlanmaya başladı. Resepsiyondan eşimi arayarak ekstra para istediler. Parayı nakit ödememiz gerektiğini şöyledir. Eşim çalışmadığı için 3 gün çocukla ilgilendiğimiz için süre verin, eşim iş yerinden borç alsın dedik bize 'Para yoksa tedavi de yok’ dediler' dedi.
'BİRİNCİ HASTANESİ BİZDEN TEDAVİ İÇİN 60 BİN DOLAR İSTEDİ'
Anne Opara beyanının devamında, "Eşim bir arkadaşını aradı ödemeyi o şekilde yaptık. Çocuğumu 6 sıralarında yoğun bakıma aldılar, o zaman zarfında hiç görmedik. Doktorlar bizi arayarak 'Bir hastane var çocuğun tedavisi için sizden 60 bin dolar talep ediyorlar' dedi. Biz de 'Peşin parayı veremeyiz ama ilk başta 20 bin dolar ödeyebiliriz' dedik. Bize sonra Birinci Hastanesini önerdiler. Resepsiyona gidip bilgi verin ambulansla Birinci Hastanesine götürsünler diye. Ambulansa ben eşlik etmedim eşim gitti bende taksiyle gittim. Birinci Hastanesine gittik ödemeyi yaptık. 'Eczaneden çocuk için birkaç tane malzeme alın ertesi gün çocuğunuzu görün' dediler. Eşimi aradılar bana söylemedi. Kardeşim o gün Amerika’dan geldi şikayetçiyim. Çocuğumun daha önce bir rahatsızlığı yoktu sadece solunum sıkıntısı vardı. Bebeğimin cenazesi Sarıyer’de. Medilife Hastanesinden Birinci Hastanesini tavsiye eden doktorun ismini bilmiyorum ama görsem tanırım. " dedi. Beyanların ardından Opara bebeğin anne ve babası, sanıklardan kimlerle muhatap olduklarını öğrenmeleri için sanıklar tek tek sanık kürsüsüne getirildi.
DURUŞMA SAAT 09.30’A ERTELENDİ
Taleplere karşı sözleri sorulan sanıklardan tutuksuz sanık Murat Mantuş, "Hakkımda soruşturma açıldığını öğrendiğimde yurtdışındaydım. Kendim isteyerek geldim. Kaçma şüphem yoktur. Tutuklama talebine itiraz ediyorum" dedi. Tutuklu sanık Fehmi Alperen ise, "Benimle aynı suçla suçlanan kişiler tutuksuz yargılanıyor. Ancak ben 8 aydır tutukluyum. Tahliyemi talep ediyorum" şeklinde konuştu. Tutuklu sanık Tuğçe Toptemel ise, "Bebeğe müdahale ettiğim için buradayım. Ben elimden geleni yaptım. Bebek bende ölmedi. Bunun araştırılmasını istiyorum. Tahliyemi talep ederim" ifadelerini kullandı.
Fırat Sarı’nın da aralarında olduğu diğer sanıklar ise önceki beyanlarına ekleyecek birşeyleri olmadığını söyledi. Sanık avukatlarının savunma yapmaları için duruşma 4 Aralık saat 09.30’a ertelendi.
İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları öne sürülen 47 sanığın yargılandığı davanın duruşmasında cumhuriyet savcısı görüşünü açıkladı.
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmada müştekilerin beyanları alındı.
Müşteki Mustafa Mevlüt Tokluoğlu, tavsiye üzerine eşinin Avcılar Hospital'da doğum yaptığını söyledi.
Verilen aranın ardından taleplere ilişkin görüşü sorulan duruşma savcısı bebeği ölen ailelerin davaya katılma taleplerinin kabulüne karar verilmesini istedi.
DOSYALAR BİRLEŞTİRİLİYOR
Savcı, Silivri Kolan Hastanesi Sorumlu Müdürü Bener Mansuroğlu hakkında, "nitelikli dolandırıcılık" suçundan suç duyurusunda bulunulmasını, hakkında dava açılarak bu dosyasıyla birleştirilmesini talep etti.
Çorlu Reyap Hastanesi mesul müdürü İbrahim Oktay hakkında da bebek Halime Alkari için, "ihmalen ölüme neden olmak" ve "nitelikli dolandırıcılık" suçundan suç duyurusu talebinde bulunan savcı, müşteki Mehmet Hanifi Kaya'nın, "Davadan 1 ay önce beni arayarak ne ifade verdiğimi sordu." dediği "Kaya" bebeğin doğumunu gerçekleştiren kadın doğum doktoru Songül Kaloğlu hakkında da "ihmalen ölüme sebebiyet verme" suçundan suç duyurusunda bulunulmasını istedi.
10 HEMŞİRE VE DOKTOR TANIK OLARAK DİNLENECEK
Savcı, ayrıca 10 hemşire ve doktorun tanık olarak dinlenmesi, sanık doktor Rıza Keykubat, sanık hemşire yardımcısı Batuhan Çetin ve sanık başhekim Ali Dirik'in Kasım 2023'e ait HTS baz kayıtlarının istenilmesi talebinde bulundu.
Tüm sanıkların suç tarihindeki hesap hareket dökümlerinin alınmasını, sanıklara ait tüm dijital materyallerin incelenmesini talep eden savcı, SGK'ya yazı yazılarak suç tarihlerinde yapıldığı iddia edilen usulsüz işlemler nedeniyle ne kadar zarara uğradığının sorulmasını istedi.
ÖLEN BEBEKLER İÇİN RAPOR
Savcı, ayrıca tüm ifadeler bittikten ve deliller toplandıktan dosyanın Adli Tıp Kurumu'na gönderilerek ölen bebekler açısından rapor alınmasını talep etti.
TUTUKSUZ SANIKLARA TUTUKLAMA TALEBİ
Cumhuriyet savcısı, Birinci International Hastanesinin sahibi Ali Aksu, Esenler Güney Hastanesinin mesul müdürü doktor Ali Dirik, doktor Şeyhmus Çelik, TRG Hospitalist Hastanesinde doktor Mehmet Gürül, TRG Hospitalist Hastanesi Genel Müdürü Murat Mantuş, Bağcılar Şafak Hastanesi İşletme Müdür Yardımcısı Mustafa Kazan, hemşire Ceren Hatice Kırım, hemşire Renginar Molla, hemşire Serenay Şenkalaycı ve tıbbi sekreter Sümeyye Özdemir hakkında tutuklama kararı verilmesini istedi.
Duruşma, avukatların beyanlarının alınmasıyla devam ediyor.
Opara bebeğin babası Benedict Nayereugo Opara da tercüman aracılığıyla ifade verdi. Bebeğini soğuk algınlığı şikayeti ile evine en yakın olan Medilife Hastanesi’ne gittiklerini anlatan Opara, “Doktor muayenesini yaptı. Üşütmüş dedi. Oksijene ihtiyacı var dediler. Annesinin kucağındayken oksijen verildi. Sonrasında da bir oda verildi. Doktor bu gece burada kalması gerekiyor. Eve gönderemeyiz dedi. Çocuğu entübe edeceğiz dediler. Ancak entübe etmediler. Yoğun bakımda şu an çok hasta çocuk var yerimiz yok dediler. 500 dolar talep ettiler. Sonra da başka bir hastaneye göndereceğiz dediler” dedi.
Çocuğun 3 gün Medilife Hastanesi’nde kaldıktan sonra Birinci Hastanesi’ne sevk edildiğini anlatan Opara, “O hastaneye gittikten 1 gün sonra çocuğum vefat etti. Birinci Hastanesi’ne öncelikle 14 bin lira aldı. Bebek orada 2 gün kaldığı için para üstünü geri verdiler” dedi.
Medilife Hastanesi’ne de 35 bin lira verdiğini söyleyen Opara, “Eczaneden malzemeler aldırdılar. Hemşireye verdim. Bana yarın gelip çocuğunu görebilirsin dediler. Akşam beni arayıp bebeğin durumu iyi değil dediler. Hastaneye gittim. Çocuğunuz sabah öldü dediler. Çocuğumu gördüğümde az olsa nefes alıyordu. Cihazda da az bir işaret gösteriyordu. Doktora da gösterdim” dedi.
HEMŞİREYİ GÖSTEREREK: DOKTOR BUYDU
Müşteki Benedict Nayereugo Opara’nın doktor tarafından doktorla konuştuğunu anlattığı sırada mahkeme başkanı tutuklu sanık hemşire Hakan Doğukan Taşçı’nın ön tarafa gelmesini istedi. Mahkeme başkanı müştekiye, “Doktor bu muydu?” diye sordu. Müşteki Opara ise, “Evet doktor buydu. Bebeğim kötüleştiğinde beni hastaneye çağırdılar. Gittiğimde bu şahısla konuştum. Bana doktor olduğunu söyledi. Çocuğa test yapacağını söyledi” dedi.
"YAŞAMASI MUCİZE DEDİLER"
Anne Opara ise gözyaşlarıyla ifade verdi. Bebeğinin nefes almakta zorlandığı için hastaneye götürdüğünü anlatan Opara, “Orada oksijen alması gerektiğini söylediler. Çocuk kucağımda titriyordu. Oksijen takmaya çalıştılar. Çocuğun parmakları ve dudakları renk değiştirmeye başladı. O akşam hastanede kaldık. Çok fazla nefes alması zorlaşmıştı. Doktor ve hemşireler geldi. Bize, ‘Çocuğun yaşaması mucize’ dediler. Başka hastaneye gitmemiz gerektiğini söylediler” dedi.
"PARA YOKSA TEDAVİ DE YOK"
Başka bir hastanenin bulunduğunu kendilerine haber verildiğini anlatan Opara, “Ancak bunun için bizden 500 dolar istediler. Medilife Hastanesi’nde kaldığımız gece doktorlar yoktu. Sadece 1 tane hemşire vardı. O gelip bize bilgi veriyordu. O gece yine para istediler. Eşim kartla ödemek istedi kabul etmediler. Biz de, ‘Bize izin verin eşim gidip çeksin’ dedik. Ancak bize, ‘Para yoksa tedavi de yok’ dediler. Mecburen eşim arkadaşını aramak zorunda kaldı. O bize para getirdi” dedi.
Ayaz bebeğin babası müşteki Erhan Karaduman da ifade verdi. İfadesinde eşinin hamileliği boyunca hiçbir sıkıntı yaşamadığını söyleyen Karaduman, “Eşimin gece sancısı tuttu. Devlet hastanesine gittik. Sabah karşı doğum gerçekleşti. Sonra normal odaya çıktık. Bebekte herhangi bir sıkıntı yoktu. Hem anne hem çocuk tarafından rahat bir doğum gerçekleşti. Gün boyunca bir sıkıntı yoktu. Akşam diğer çocuğuma bakmak için eve gittim. Sabaha karşı kardeşim beni aradı çocuk fenalaştı hemen gel diye” dedi.
Hastaneye gittiğinde bebeğin yoğun bakımda olduğunu öğrenen Karaduman, “Burada yer yok başka hastaneye sevk edeceğiz dediler. Bağcılar Medilife Hastanesi’ne sevk olduk. Orada doktor Dursun Eryılmaz önce kalbinde delik var dedi. Sonrasında kalp yetmezliği var dedi. Ameliyat olması lazım dediler. Ne gerekiyorsa yapılsın dedim. Sonrasında anne sütü getirmem için beni eve gönderdiler. Yoldayken yeniden arayıp hemen gel çocuğun durumu iyi değil dediler. Gittiğimde çocuğun başka bir hastalığı var. Dışarıdan başka bir doktor getireceğiz deyip 3 bin lira istediler” dedi.
Gece yarısı doktorun geldiğini ve kendisine, “Bebekte metabolik bir hastalık var” dediğini anlatan Karaduman, “Yaşama şansının kısıtlı olduğunu yaşarsa da yüzde 100 engelli kalacağı söylendi. Aynı gece sabaha karşı bebeğim vefat etti” dedi.
Yenidoğan Çetesi davası kapsamında ölümü en çok konuşulan Kaya bebeğin babası tüm yaşanan süreci anlatmak üzere kürsüye geldi.
Kaya bebeğin babası Mehmet Kaya, eşinin hamile olduğunu öğrendiğinde Esenyurt’taki Esencan Hastanesi’ne gittiğini doğum yapılacağı gün 4 saat boyunca bekleyip Güney Hastanesi’nde 1 kişilik yer olduğunun söylenmesi üzerine ambulansla söz konusu hastaneye geçildiğini söyledi.
Güney Hastanesi’nde sadece Kadın Doğum Doktoru Songül Hanım’la muhatap olduğunu 3 gün boyunca hiç çocuk doktoru görmediğini söyleyen Mehmet Kaya, “Ben arabayla gidene kadar doğum gerçekleşmişti. Hastaneye vardığımda benden 8 bin lira ödeme istediler. Kartla ödemek istediğimi söyledim, ama kabul etmediler. 4 bin lirasını nakit, 4 bin lirasını kartla ödedim. Eşimin durumunun kritik olduğunu ve yoğun bakıma alınması gerektiğini söylediler. Bana tüm bilgileri Songül Hanım verdi. Daha sonra Damla Atak bilgi verdi, geceleri ise Batuhan Çetin’den bilgi alıyorduk. Songül Hoca, çocuğun durumunun gayet iyi olduğunu söyledi. Ancak 3 gün sonra, ne olduysa, çocuğun öldüğünü söylediler. Bu haberi Batuhan Çetin telefonda verdi. Bebeğimin ölüsünü bisküvi kutusunda teslim ettiler. Daha sonra kendi aracımla Çatalca’ya doğru yola çıktım. Ölüm belgesinde imzamın eksik olduğunu söylediler. Bu yüzden tekrar geri dönmek zorunda kaldım ve ardından defin işlemleriyle ilgilendim” şeklinde konuştu.
Duruşmada ifade vermek üzere kürsüye gelen ilk isim Kerem Muhammet Tokluoğlu bebeğin babası Mustafa Mevlüt Tokluoğlu oldu.
"UCUZ OLDUĞU İÇİN TERCİH ETTİK"
Avcılar Hospital Hastanesi'ni doktorlarının tavsiye ettiğini söyleyen Mustafa Mevlüt Tokluoglu "Bizim doktorumuz burayı tavsiye etti. Biz de daha ucuz olduğu için Avcılar Hospital’i tercih ettik. İkiz bebek bekliyorduk, biri maalesef vefat etti. Açıkçası biz bir şey görmedik; ne olduysa içeride oldu. 15 gün boyunca hastanede yoğun bakımda kaldı. Eğer bir ihmal varsa, suçluların cezalandırılmasını istiyoruz" ifadelerini kullandı.
"BEBEĞİN ÖLDÜĞÜNÜ EŞİM SORMADAN SÖYLEMEDİLER"
Mağdur anne Esra Tokluoğlu ise bebeğinin anne karnındayken bilinen bir şikayetinin olduğunu ancak doktorun öleceğine dair bir şey söylemediğini ifade ederek "Kendi doktorumuzla görüştük. Doktorumuz Avcılar Hospital’i tavsiye etti. Evimize yakın bir yer bakıyorduk ama hastane uzaktı. Doktorumuzun muayenesi Şişli Fulya'da evimiz Bayrampaşa'daydı ama Avcılar'a yönlendirdi. Doğum sırasında tamamen bayıltılmıştım, sonrasında ne olduğunu bilmiyorum. Bize Ali Gedikbaşı’yı tavsiye ettiler. Benim bebeğimin önceden bilinen bir şikayeti vardı. Doktorumuzla konuşuyorduk ama bebeğimin öleceğine dair bir şey söylenmedi. Bebeğin idrar yapma sorunu vardı ve böbrekleri gelişmemişti. Gedikbaşı, sadece bebeğin kurtarılması için uğraşıldığını, ancak kurtarılamadığını söyledi. Tedaviyle ilgili bir bilgi vermedi. Yaşayan bebeğimizle ilgili bilgi alabildik, diğer bebek hakkında ise bilgi verilmedi. Eşim durumu öğrenmek için sorduğunda, bebeğin vefat ettiğini öğrendik. Yenidoğan yoğun bakımda beyaz önlüklü bir beyefendi bize bilgi verdi" dedi.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 1399 sayfalık iddianamede, sanık doktor Fırat Sarı'nın elebaşı olduğu suç örgütünün sevk ve idaresini sanık doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtiliyor.
İddianamede, suç örgütünün esas amacının işletmesini devraldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf edip doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yapıp, Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK) üst sınırda ödeme almak olduğu kaydediliyor.
Sanıklar tarafından hasta bebeklerin durumunun olduğundan daha ağır gösterildiği, olması gerekenden daha uzun süre yatışlarının sağlandığı belirtilen iddianamede, bu şekilde SGK'den yüksek ücret tahsil edildiği ve bazı hasta yakınlarından fazla para alındığı anlatılıyor.
Bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği, örgüt adına karlı görünen hastanelere yatırıldığı bildirilen iddianamede, karın çoğunun sağlık çalışanı olan örgüt üyesi sanıklarla paylaşıldığı ifade ediliyor.
Esas amacın, bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil, maddi açıdan en fazla kazanç elde edilmesi olduğu iddianamede belirtiliyor.
CEZA İSTEMLERİ
İddianamede, sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen için 10 bebeğin ölümü nedeniyle "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık" ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlarından 10 kez, "resmi belgede sahtecilik" suçundan da 11 kez uygulanmak üzere toplam 177 yıl 6'şar aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapis cezası talep ediliyor.
Sanık Gıyasettin Mert Özdemir'in ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapisle cezalandırılması isteniyor. 8'i kadın 44 sanık hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülüyor.
İddianamede, "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edilen sorumlu hastaneler ve şirketler için de tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, bunların kapatılıp mal varlıklarına el konulması talep ediliyor.
Soruşturma kapsamında İstanbul'da 9, Tekirdağ Çorlu'da 1 hastanenin ruhsatı iptal edilmiş, bu hastanelerde tedavi gören bebekler ve hastalar ambulanslarla kamu hastanelerine sevk edilmişti.
Öte yandan yenidoğan çetesine ilişkin soruşturmayı yürüten Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'yi makamında ölümle tehdit edenler de tutuklanmıştı.