İstanbul'da yenidoğan bebekleri anlaşmalı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, haksız kazanç sağlayan ve kusurlu davranışlarda bulunarak ölümlerine neden olan Fırat Sarı ve İlker Gönen'in aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanığın yargılandığı davanın üçüncü duruşmasında 7 sanığın daha savunması alındı.
Davada sanık Cansu Akyıldırım, Dr. Fırat Sarı ile 3 yıldır aşk yaşadığını açıkladı.
Her şeyi bir bir itiraf eden Akyıldırım; " Bize para atardı. Ben de hemşirelere dağıtırdım. İlaç satıp para aldılar. Denetim dosyasındaki eksiklikleri söyledim. Sisteme kopyala-yapıştır yapıyordum." dedi.
Tutuklu hemşire Çağlar Durmuş ise "Ben Medilife Hastanesi'nde çalışan bir hemşireyim. Fırat Bey bazı dosyalarda değişimlik yapmamızı istiyordu. Para için 'Hastayı entübe göster' diyordu. Her hastanın SGK ödemesi farklı oluyordu." ifadelerini kullandı.
Şüpheli hemşire Damla Atak'ın ifadeleri ise çetenin kanlı yüzünü bir kez daha kanıtladı. Atak, "2022'de Fırat Sarı ile tanıştım. Yoğun bakımı mahvetmişlerdi. İlaçlar çalınıyordu. Bir bebek 'Eks' olacak diye doktora mesaj attım. Ama doktor Şeyhmuz işten ayrıldığı için yerine bakan doktor yoktu. Bebek öldüğü zaman Rıza bey vardı. Kendisi ifadesinde Kaya bebeği hiç görmediğini söyledi ama kendisi o bebeği görmüştü." dedi.
İddianamede maktul olarak yer alan Mive Serdarova adlı bebeğin cenazesinin ailesine teslim edilmemesiyle ilgili soruyu yanıtlayan Birinci Hastanesi'nde Hasta Hizmetleri Müdürü olarak çalışan tutuklu sanık Emine Avcı, "Babaanne bana gelip, torununun cenazesini alamadığını söyledi. Ödemeyi de yaptığını söyledi. Ödemeyi nerede yaptığını sorduğumda, yoğun bakımda yaptıklarını söyledi. Ben de Hakan Doğukan Taşçı'yı arayarak, durumu sordum. Konuşmasından usulsüzlük yapıldığını anladım. Sonrasında kendisini tekrar arayarak şikayetçi olacağımı, hastane yönetimine de bildireceğimi söyledim." dedi.
Kalan 34 sanığın savunmalarının alınmasına bugün devam ediliyor.
İşte duruşmanın 4. gününde yaşanan tüm gelişmeler...
İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddia edilen 47 sanığın yargılandığı davanın duruşması, savunmaların alınmasına devam edilmek üzere yarına ertelendi.
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmaya, organize suç örgütü elebaşı Fırat Sarı'nın da aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 36 sanık ile avukatları katıldı. Bazı tutuksuz sanıklar ise bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi ile duruşmaya bağlandı.
Verilen aranın ardından devam edilen duruşmada, "yenidoğan çetesi" soruşturmasını yürüten savcı Yavuz Engin'in makamında ölümle tehdit edilmesine ilişkin tutuklanan Mustafa Kemal Zengin'in ifadesinde tahliyesi için savcıya gittiğini öne sürdüğü tutuklu sanık hemşire Tuğçe Toptemel'in savunması alındı.
Toptemel, yakınlarını kaybedenlere başsağlığı dileyerek, bu durumdan dolayı üzgün olduğunu söyledi.
Sanık Hakan Doğukan Taşçı ile aralarında 4 kez para transferi olduğunu ifade eden Toptemel, bunların tamamen şirket parası olması sebebiyle hiçbir çıkarı bulunmadığını savundu.
Toptemel, hastanede gece çocuk doktoru olmadığını, Taşçı'nın gece kendisini doktor olarak tanıttığını, gündüz çalışan doktor sanık Şeyhmus Çelik'in de bunu bildiğini belirtti.
"BENDEN BEBEĞİN VİDEOSUNU İSTEDİ"
6 aylık Michelle Nwandı Opara'nın yenidoğan yoğun bakımında ölümüyle ilgili konuşan Toptemel, "Mesaim geceydi. Monitör ötmeye başlayınca Hakan Doğukan Taşçı'yı aradım, monitörün yanlış olduğunu, ilaçları kapattığımı, kalbini hissedemediğini söyledim. Benden bebeğin videosunu istedi. 'Bir şey yapılacak mı?' diye sordum. Kan şekerine bakılmasını söyledi." ifadesini kullandı.
Toptemel, bebeğin kan şekerine bakıp hemen müdahaleye başladığını belirterek, "15 dakika boyunca kalp masajına devam ettim. Bebeğin nabzını kontrol ettim, tekrar kan gazı almaya başladım. Alma sebebim, kötü olduğuna dair elimde bir şey olması." dedi.
Nöbetten çıkarken Taşçı'yı yeniden aradığını ve "Bebeğin nabzını hissediyorum, bir şey yapılacak mı?" diye sorduğunu belirten Toptemel, Taşçı'nın kendisine "Hayır" cevabını verdiğini söyledi.
Bu esnada Taşçı'nın sesinin uykulu gelmesi ve kendisini çok ciddiye almaması sebebiyle diğer hemşirelerin de duyması için telefonu hoparlöre aldığını anlatan Toptemel, "6 aylık bebeğin yenidoğan yoğun bakımında olmaması gerektiğini sorguladım. Hemşireler, bebeği Fırat Sarı ve Hakan Doğukan Taşçı'nın kabul ettiğini söylediler. Ben Hakan Doğukan Taşçı'yı dinlemeden bebeğe müdahale ettim. Yine olsa yine yapardım, pişman değilim. İhmalim olduğunu düşünmüyorum." diye konuştu.
Toptemel, kimseyi suçlamak için konuşmadığını belirterek, "Nöbetten çıktıktan sonra kim ne yaptı bilmiyorum. Ben mesai saatimden fazla duruyorsam, mesai saatinde insanların hastanede olması gerekiyor diye düşünüyorum. Öncesinde bebeğin iki kez kalbi durmuş. Bize asla bu bilgi verilmedi. Bize verilen epikriz de bebeğin beslenmesi ve ilaçları alması gerektiği yönündeydi." dedi.
Kendisi gece nöbetine geldiğinde bebeğin entübe edilmiş ve makineye bağlı olduğunu kaydeden Toptemel, ilaçların etkisinde olan bebeği, elleri de kısıtlanmış şekilde teslim aldıklarını belirtti.
Toptemel, çapraz sorgusunda, "6 aylık bebek kuvöze alınıyor mu?" sorusu üzerine, "Hayır, ben bunun yasal olmadığını söylüyorum. 6 aylık, 6,5 kiloya yakın bir bebekten bahsediyoruz. Bu yasal değil, bu hastayı kim kabul etti diye sorguladığımda Hakan ve Fırat Sarı'nın kabul ettiğini söylediler. Doktor kabul ettiği için karşı çıkamadım." diye konuştu.
Gece doktoru olmadığı için nöbetlerde Hakan Doğukan Taşçı ile iletişime geçtiklerini söyleyen Toptemel, Taşçı'nın kendisinden talimat alınmasını istediğini belirtti.
Toptemel, bebek ölümünün geç fark edildiğine yönelik beyanların yalan olduğunu ve buna katılmadığını söyleyerek, "Vicdanım bu konuda gerçekten rahat. Benim 08.00'de alanı teslim etmem lazım ama sorumlu hemşire 10.00'da işe geliyor. Sorumlular gelene kadar bebeğin başında bekledim. Bebeğe müdahale ettiğim için buradayım ama etmeseydim de burada olacaktım." dedi.
Duruşma savcısının, "Hakan Doğukan'ı bebeğin annesine doktor olarak tanıştırıyorsun, bu ciddi bir durum, neden bunu yapıyorsun?" sorusunu Toptemel, "Biz talimatlara uyuyoruz. Talimatlara uymazsak işten çıkartırlar. Bana bu şekilde talimat verdi." diye yanıtladı.
"ÇOCUĞU ÖLDÜR DESE ÖLDÜRECEK MİSİN?"
Toptemel, savcının "Talimatın sınırı vardır, çocuğu öldür dese öldürecek misin?" demesi üzerine, "Her talimata uymadığımı açıklamadım. Bu talimatta aileler bizi sıkıştırdığı için mahcup duruma düşüyoruz. O da bu anlardan bir tanesi. Talimata zorunlu kaldığım anlardan bir tanesi." diye konuştu.
Kaya bebeğin ailesinin avukatı İsmail Kılıç, sanığa "Vicdanınızın rahat olduğunu söylüyorsunuz. Peki bebeğin öldüğünü duyduktan sonra şikayette bulunmayı düşünmediniz mi? Hastanede doktor yok, ekipman yok, hemşire yok. Hastanenin üst birimine ya da savcılığa şikayette bulunmayı düşünmediniz mi?" sorusunu yöneltti.
Sanık Toptemel de "Şikayette bulunmadım. Bizde çocuk doktoru yoktu, bunu hep söylüyorum. Ölümler tabii ki oluyordu. Opara bebeğin ölümü beklenmeyen bir ölümdü. Susmak zorunda kaldım. 10 yıldır yenidoğan hemşiresiyim, bugüne kadar yoğun bakıma doktorun gelip bebeğe müdahale ettiğini görmedim." yanıtını verdi.
Toptemel'e çapraz sorgu yapıldığı sırada bir kısım sanık avukatları, tutuksuz sanık Şeyhmus Çelik'in, avukatının yanına gelerek sorulmasını istediği soruları söylediğini, avukatının da Toptemel'e bu soruları yönelttiğini belirtti.
Avukatlar, bu şekilde sanık Çelik'in direkt olarak sanık Toptemel'e soru sorduğunu dile getirerek, duruma itiraz etti. Çelik, durumun ortaya çıkması üzerine avukatının yanından kalkarak, tutuksuz sanıkların bulunduğu sıraya geçti.
Yaklaşık 9 saat süren ve 5 sanığın dinlenildiği duruşma, sanık savunmalarının alınmasına devam edilmek üzere yarın saat 09.30'a ertelendi.
Serdar Yüksel’in ardından Fırat Sarı’nın asistanı Sümeyye Nur Taşçı savunma yaptı. Hakkındaki suçlamaları kabul etmeyen Taşçı, “Dolandırıcılık yapmadım. Örgüt olarak hareket etmedim. Ben sadece Fırat Sarı’nın asistanıydım. Onun talimatlarını yerine getirdim. Daha öncesinde de yoğun bakım hemşiresi olarak çalışıyordum” dedi. Taşçı, ayrıca Fırat Sarı’nın kaşesini kullandığı iddiaların da gerçeği yansıtmadığını söyledi.
Özel hastanelerde çalışan hemşirelerin az paraya çok fazla iş yaptığını anlatan Taşçı, “İddianamede dosya olarak bahsedilen de sadece hasta dosyası değil. Her işi yaptırıyorlar. Bunlar biriktikçe çok fazla iş yükü oluyor. Dayanamayıp işten çıkmak istediğiniz zaman da Fırat Sarı size bu paraları veriyor. Gitmemeniz için” dedi.
“FIRAT SARI ALDIĞI BORCU DA PARÇA PARÇA VERİYORDU”
Fırat Sarı’nın kendisinden borç aldığını söyleyen Sümeyye Nur Taşçı, “Ben de ondan almışımdır. Fırat hoca aldığı paraları da aldığı gibi vermeyen biriydi. Örneğin 5 bin lira aldıysa bunu size parça parça verir. Şimdi şu kadar vereyim idare et gibi” dedi.
“KENDİ YEĞENLERİMİ BİLE FIRAT SARI’YA EMANET ETTİM”
Özel hastanelerde zor şartlarda çalıştıklarını ve kimsenin bilmediğini anlatan Taşçı, “Bebekleri her zaman kendime emanet bildim. Biz gerçekten fedakarlık yaparak çalıştık. Fırat Bey’in de böyle bir şey yaptığını görmedim. Kendi yeğenlerimi bile ona emanet ettim” dedi.
SAVCI: “GELİRİ GAYET İYİ OLAN FIRAT SARI NEDEN SİZDEN BORÇ ALSIN”
Sanık Sümeyye Nur Taşçı’ya soru soran duruşma savcısı, “2 tane şirketi olan geliri gayet iyi olan Fırat Sarı neden asistanından borç alsın?” dedi. Sanık ise, “Asistanı olduğum dönemde borç vermedim. Hep isterdi. Biz kızlarla banko dediğimiz yerde otururken gelip paranız var mı diye sorardı. Biz de kendi aramızda konuşurduk” dedi.
İddianamede il dışından suçlamaya konu olan hastanelere bebek hasta sevk ettirdiği belirtilen tutuklu sanık Serdar Yüksel savunmasına, “Dosyada adı geçen bütün yavrularımıza Allah’tan rahmet ailelerine başsağlığı diliyorum” diyerek başladı. Örgüt üyesi olmadığını söyleyen sanık, “Örgüt içinde olduğumu bile basından ve iddianameden öğrendim. Bu suçtan beraat edeceğime inanıyorum. Çünkü örgüt için bir konuşmam ya da bir çalışmam yok. Buraya nasıl geldim anlamış değilim” dedi.
FIRAT SARI’DAN GELEN PARA BORÇMUŞ
Kamuyu da asla zarara uğratmadığını söyleyen Yüksel, “Sağlık Bakanlığımız ve alt birimleri öyle güzel bir sistem kurmuşlar ki, herhangi bir açık çıksa hemen kapatıyorlar” dedi. Gıyasettin Mert Özdemir ve Fırat Sarı’dan borç aldığını söyleyen sanık, “Asla ve asla onlardan borç aldım diye onların hastanelerine hasta sevk etmedim. Keşke hiç borç almasaydım” dedi.
MAHKEME BAŞKANI: “İNSAN BİRİNE DURDUK YERE NEDEN PARA VERSİN”
Mahkeme başkanı sanığa, “İlker ve Fırat arasında bir konuşma var. İlker diyor ki ‘Serdar’dan ses var mı?’, Fırat diyor ki ‘Bu ara hastalarımız düşük’ ne anlıyorsun bu tapeden?” diye sordu. Sanık ise, “Yoğun bakımı doldurmak istediklerini biliyorum. Her hastanede olan bir şeydir” dedi. mahkeme başkanı daha sonra, “Onların hastanelerine yaptığınız her sevk başına para alıyor muydun?” diye sordu. Para almadığını söyleyen sanık, “Hayır hayır kesinlikle ama kendilerinin verdiği oluyordu” dedi.
Bu cevap üzerine mahkeme başkanı, “İnsan birine niye durduk yere para versin ki? O adam istemiyorsa tabi?” dedi.
“UTANDIĞINIZ İÇİN Mİ SUSMA HAKKINIZI KULLANDINIZ”
Sorgusunun ardından bir avukat sanık Yüksel’e, “Emniyetteki sorgusunda para alım kısımlarında susma hakkınızı kullanmışsınız. Duyduğunuz utanç yüzünden mi bu konuda susma hakkınızı kullandınız?” diye sordu. Serdar Yüksel ise, “Evet keşke almasaydım borçları” dedi.
Duruşmada bir sanık savunma yaptığı sırada sanık yakını olduğu öğrenilen bir şahıs salonda bulunan gazetecilere “Zaten medya sı... bu işin içine. Ne ile suçluyorsunuz bu insanları hepiniz geri zekalısınız” dedi.
Gazetecilerin tepkisi üzerine sanık yakını sesini yükseltince duruşma salonunda bulunan polis memurları araya girerek şahsı gazetecilerden uzaklaştırdı.
Renas Kılıç savunmasını şu sözlerle sürdürdü
“Ben iki depremde de çocuklarımı bırakıp enkazda görev yaptım. Ben burada bebek ölümü ile suçlanmıyorum ama hepimize bebek katili deniyor” dedi.
Cezaevinden çıkacağına inandığını söyleyen Kılıç, “Ama çıktıktan sonra insanların karşısına nasıl çıkacağımı bilmiyorum. Benim amacım belediye başkanı olmaktı” ifadelerini kullandı.
Kendisiyle aynı suçtan yargılanan kişilerin dışarıda olduğunu söyleyen Kılıç, “Ben cezaevindeyim. Bir insanın hayatını bitirmek bu kadar kolay değil. Biz bitmişiz zaten” dedi.
Mahkeme Başkanı:
Hesabına gelen paraları açıklar mısın?
Sanık:
Onlar eski paralar. Daha önce ben Fırat Bey’e borç para vermiştim. Hastane yetkililerine bile “Fırat’tan alacağım var” demiştim.
Mahkeme Başkanı:
Fırat seni hasta kabulüyle ilgili arıyor, değil mi?
Sanık:
Evet, ben Fırat Bey’e de söyledim. Dernekten gelen yabancı hastalar oluyor. Onlar için her zaman mavi kod verilerek sevk yapılıyor.
Mahkeme Başkanı:
Fırat Sarı ile konuşmalarında çevre hastanelere hasta gönderdiğin anlaşılıyor.
Sanık:
Hangi hastane isterse, hastayı oraya gönderiyorum.
Mahkeme Başkanı:
Senin görevin hasta göndermek mi?
Sanık:
Hayır. Ama hasta yakınları bana veya ilçe başkanına geliyorsa, biz o zaman yardımcı oluyoruz. Maddi durumu düşük insanlar bizden yardım istediğinde hastanelere yönlendirme yapıyoruz.
Mahkeme Başkanı:
Mehmet her yere para veriyor, sen de verebiliyor musun diye Fırat’a soruyorsun.
Sanık:
Başkaları birçok hekimle anlaşmalar yapıyor. Ben de Fırat’a, “Bu parayı verebilecek misin?” diye sordum.
Mahkeme Başkanı:
Fırat Sarı’ya “Yok deme, başta kabul et, devam et” diyorsun.
Sanık:
İnternetten 112 sistemine baktım. Eğer yeni doğan doktoru hastanede yoksa 112 hasta gönderemiyor. Sistemde görüyorlar. Ben buna dair konuşuyorum.
Funda Özen'in ardından sanık kürsüsüne Esenyurt Belediyesi’nin Sağlık İşleri Müdürü Renas Kılıç geldi.
Kılıç'ın CHP yönetimindeki Esenyurt Belediyesi tarafından 15 Eylül 2023 tarihinde belediyenin Sağlık Dairesi Başkanı olarak atandığı bilgisine ulaşıldı.
Kılıç, savunmasında şunları söyledi:
Sanık:
2022 yılında belediyede çalışmaya başladım. Öncesinde Reyap Hastanesi’ni kurmuştuk. Daha sonra Esenyurt Belediyesi Sağlık İşleri Müdürü oldum. Hastane ile de bağlantım vardı. Ben ailemden uzakta yaşıyorum, bu yüzden bana sahip çıktılar. O dönemde mavi kod ve acil sorumlusu bendim. Belediyeye geçtiğimde hekim ihtiyaçları olduğunda destek veriyordum.
Mahkeme Başkanı:
Fırat Sarı’yı tanıyor musun?
Sanık:
Benim çocuğum olduğunda benimle çok ilgilendi. Kızımla da hep ilgilendi. Bu nedenle Fırat Bey ile samimiyetim var.
Mahkeme Başkanı:
Hakkındaki suçlamayı biliyor musun? Çete ile birlikte 112’yi devre dışı bırakarak para kazandığınız iddia ediliyor.
Sanık:
Suçlamayı biliyorum. Ancak 112 veya ambulans sistemi için bir protokol olması gerekiyor. Hiçbir hekim, protokol olmadan hasta kabul edemez.
Mahkeme Başkanı:
Maddi kazanç sağladığın iddia ediliyor.
Sanık:
Bana hiçbir hasta ya da hastane, para verdiğini söyleyemez.
Mahkeme Başkanı:
Tapelerde Yenihayat’tan hasta aldığınız iddia ediliyor, doğru mu?
Sanık:
Oranın müdürü beni aradı, “Hasta var” dedi. Fırat Bey’e ulaşamadıklarını söylediler. Ben de Fırat Bey’i aradım.
Duruşma, epikriz ve SGK kayıtlarından sorumlu Funda Özen'in savunmasıyla başladı.
Funda Özen, savunmasında şunları söyledi:
"Dolandırıcılık suçlamasını kabul etmiyorum. İş dışında kimseyle muhabbetim yok. Esenyurt Reyap Hastanesi’nin medikal muhasebe biriminde SGK faturalandırmalarını yapıyorum. Yenidoğan yoğun bakımda epikriz raporlarını Hasan Basri’nin yazdığını ve Doktor Fırat Sarı’nın kontrol ettiğini biliyorum. Faturalama işlemi bittikten sonra doktor onayı yapılır. Ancak epikrizlerin nasıl hazırlandığını bilmiyorum.
Epikriz raporları bize Pusula Sistemi üzerinden gelir. Bizim epikrizleri düzenleme yetkimiz yoktur. Fatura kesildikten sonra doktor onayı yapılır. Ben sadece Fırat Sarı’nın düzenlediği epikriz raporlarını gördüm."
Sanık avukatı ise savunmasında şunları söyledi:
"Savcı Yavuz Engin, müvekkilimizin müdafiliğini müvekkil mali şubedeyken sona erdirmiştir. Bu nedenle, müvekkilimizin mali şubede alınan ifadesi geçersizdir. Müvekkil hakkında ilk dinleme kararı, 18 Temmuz 2024’te verilmiştir. Bu tarihten önce elde edilen tape kayıtları hukuka aykırıdır ve usulsüz delil elde edilmiştir."
Duruşmanın ilk 3 gününde ifadesi alınan 13 sanık şu şekilde;
Hakan Doğukan Taşçı - Hemşire
Hasan Basri Gök - Hemşire
Deniz Korkmaz - Hemşire
Hüseyin Günerhan - Hemşire
Hüseyin Gündüz - Ambulans Şoförü
Cansu Akyıldırım - Hemşire
Çağla Durmuş - Hemşire
Damla Atak - Hemşire
Rıza Keykubad - Doktor
Emine Avcı - Yönetici
Mehtap Sayar - Hemşire
Fehmi Alperen - 112 Acil Servis Çalışanı
Mehmet Halis Başli - Hemşire
Sanık Gıyasettin Mert Özdemir'in ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapisle cezalandırılması isteniyor.
8'i kadın 44 sanık hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülüyor.
İddianamede, "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edilen sorumlu hastaneler ve şirketler için de tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, bunların kapatılıp mal varlıklarına el konulması talep ediliyor.
Soruşturma kapsamında İstanbul'da 9, Tekirdağ Çorlu'da 1 hastanenin ruhsatı iptal edilmiş, bu hastanelerde tedavi gören bebekler ve hastalar ambulanslarla kamu hastanelerine sevk edilmişti.
Öte yandan yenidoğan çetesine ilişkin soruşturmayı yürüten Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'yi makamında ölümle tehdit edenler de tutuklanmıştı.
İddianamede, suç örgütünün esas amacının, işletmesini devir aldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf edip doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yapıp, Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK) üst sınırda ödeme almak olduğu kaydediliyor.
Sanıklar tarafından hasta bebeklerin durumunun olduğundan daha ağır gösterildiği, olması gerekenden daha uzun süre yatışlarının sağlandığı belirtilen iddianamede, bu şekilde SGK'den yüksek ücret tahsil edildiği ve bazı hasta yakınlarından fazla para alındığı anlatılıyor.
Bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği, örgüt adına karlı görünen hastanelere yatırıldığı aktarılan iddianamede, karın çoğunun sağlık çalışanı olan örgüt üyesi sanıklarla paylaşıldığı ifade ediliyor.
Esas amacın, bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil maddi açıdan en fazla kazanç elde edilmesi olduğu iddianamede bildiriliyor.