ZORRO ATINA ATLADIĞI GİBİ
İtalyan Spagetti Western'lerinin moda olduğu günlerde bizimkiler de, Zagor'dan Kaptan Swing'e kadar el atmadık hayali kahraman bırakmamışlardı. Şile'deki minik çöl parçasından tutun da, Anadolu'nun bozkırlarına kadar, yerli kovboylar kamera önünde at koşturur olmuşlardı. İşte bu "efsane olay" da 'Zorro' filminin setinde geçer. Siyah elbisesi, siyah eldivenleri, pelerini ve simsiyah atının üzerindeki kahramanımız Zorro, Tamer Yiğit'ten başkası değildir. Yönetmen koltuğunda da Yılmaz Atadeniz usta oturmakta... Filmin sonuna doğru bir bakarlar ki siyah atın sahibi, atını almış ve çekip gitmiş. Anadolu'nun bir dağ başında bunlar kalmışlar mı siyah atsız? Yönetmen koltuğunda da Yılmaz Atadeniz usta oturmakta... Filmin sonuna doğru bir bakarlar ki siyah atın sahibi, atını almış çekmiş gitmiş. Bulmak mümkün değil... Anadolu'nun bir dağ başında bunlar kalmışlar mı siyah atsız?... Yeşilçam'da çareler tükenmez. "Bana herhangi bir at bulun" demiş Yılmaz Atadeniz... Beyaz bir at getirmişler. "Boyayın bunu siyaha..." Boyamışlar. Oldu mu sana siyah at?... Zorro atlamış siyah atına... Koşturarak dağdan aşağıya, kameraya doğru gelecek. Gelecek gelmesine de bu, Zorro'nun talihsizi! Bir anda gökyüzünü kara bulutlar kaplamış ve derken sağanak bir yağmur başlamış. Zorro atını yönetmene doğru koşturadursun, yağmur da atın boyalarını silip süpürüyor. Tamer Yiğit, kameranın önüne geldiğinde artık beyaz atlı bir Zorro'dur.
KİLLİNG'İN İNTİKAMI
Gülmeyin, daha matrağı var ve ben bunu, olayın kahramanının ağzından bizzat dinlemiştim. O, Yeşilçam'ın vazgeçilmez figüranlarından biriydi ve adını özellikle yazmak istemiyorum. Yüzlerce filmde jönlerden dayak yemiş, hep başrol umuduyla yaşamıştı. Bir gün o fırsatı yakaladı. Yapımcılardan biri onu çağırdı "Al sana başrol" dedi. Fakat filmin adı Killing'ti. Kısaca, film boyunca iskelet kostümü ve maskesi ile oynayacak tek bir kare bile yüzü görünmeyecekti. Buraya kadarı da traji komik ama, asıl 'film' bundan sonra başlıyor. Bizimki atlayıp zıplayarak en tehlikeli sahnelerdeki görevini yerine getirir. Sıra son sahneye gelir. Killing, Galata köprüsünden denize atlayıp karanlık sularda kaybolacak... Canını dişine takmış atlamış köprüden aşağıya. Yönetmen 'stop' demiş. Çekimler bittiği için bütün ekip toplanmış ve minibüse binmişler. Şoför basmış gaza... Killing, üzerinden sular damlayarak son bir gayretle köprünün üzerine çıktığı zaman ortalıkta kimse yokmuş. Hala bir figüran olduğunu ve unutulduğunu o zaman farkına varmış. Trafiğin ortasında sırılsıklam bir Killing düşünün. Tabi yanında beş kuruş parası da yok doğal olarak.. "Oradan Beyoğlu'na kadar yürüdüm" abi demişti bunları anlattıktan sonra. "Kahveye girince ilk işim prodüksiyon amirini dövmek oldu... Allah ne verdiyse vurdum.." Şimdilik 'On dakika ara'... 'Ara'yın bakalım. Ne bulacaksanız?