Sabih Kanadoğlu hayatını kaybetti!

Son dakika haberi! Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, 84 yaşında hayatını kaybetti. 2007 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında ortaya attığı '367 şartı' ile sık sık gündeme gelen Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, benzer bir iddiayla geçtiğimiz yıl tekrar gündeme gelmişti. İşte '367 Sabih' olarak Türk siyasi tarihindeki yargı skandalları ile anılan Fazilet Partisi'nin kapatılmasından 28 Şubat postmodern darbesine demokrasiye karşı vesayetin yanında yer alan Sabih Kanadoğlu'nun kirli geçmişi.

Giriş Tarihi :28 Şubat 2023 , 13:58 Güncelleme Tarihi :28 Şubat 2023 , 16:44
Sabih Kanadoğlu hayatını kaybetti!

İÇİNDEKİLER

Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, 85 yaşında Ankara'da hayatını kaybetti. Sabih Kanadoğlu, bir süredir Başkent Hastanesinde tedavi görüyordu.

"367" GÖRÜŞÜNÜ ORTAYA ATMIŞTI
Vural Savaş'ın ardından başsavcılık görevine seçilen Kanadoğlu, Savaş'ın Anayasa Mahkemesinde Fazilet Partisinin ve Halkın Demokrasi Partisinin kapatılması istemiyle açtığı davalarda süreci yürütmüştü.

Sabih Kanadoğlu ayrıca 2007'deki Cumhurbaşkanı seçimi sürecinde, Anayasa'nın 102. maddesine göre cumhurbaşkanı seçilebilmek için gereken nitelikli çoğunluk olan 367 oyun, sadece karar yeter sayısı değil, aynı zamanda toplantı yeter sayısı olduğu iddiasını ortaya atmıştı.


2007 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında ortaya attığı '367 şartı' ile sık sık gündeme gelen Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, benzer bir iddiayla geçtiğimiz yıl tekrar gündeme gelmişti.

Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın ikiden fazla seçilemeyeceği yönünde açıklamalarda bulunan Sabih Kanadoğlu, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi diye bir rejim olmadığını dile getirmişti.

"ANAYASA, ERKEN SEÇİM KARARI ALMAZSA ADAY OLAMAZ DİYOR"
TBMM'de erken seçime gidilmediği takdirde Başkan Erdoğan'ın adaylığının Anayasa'ya aykırı olacağını ifade eden Sabih Kanadoğlu, "Anayasa, TBMM bir erken seçim kararı almazsa aday olamaz diyor. Yoruma açık bir madde değil. Kendisine ve bilime saygısı olan herhangi bir akademisyenin tersini söylemesi mümkün değil." demişti.

"ERDOĞAN'IN ÜÇÜNCÜ KEZ ADAY OLMASI MÜMKÜN DEĞİL, ANAYASA ÖYLE DİYOR"
Geçtiğimiz CHP yandaşı Cumhuriyet'e konuşan Kanadoğlu, TBMM'nin de erken seçim kararı almadan Erdoğan'ın üçüncü kez aday olmasının önünü açacak anayasa değişikliği yapmasının da bu süreçte mümkün görünmediğini belirterek, "Referanduma gitmeden değişiklik yapmaları için 400 milletvekilinin onayı gerekiyor. Referanduma gitmek içinde 360 milletvekili gerekiyor. Olmayacak işler yani. Şu sırada zaten yapılabilecek bir iş değil bu." iddiasında bulunmuştu.

Sabih Kanadoğlu, "Bu durumda TBMM tarafından erken seçim kararı alınmadıkça Erdoğan'ın bu aşamada üçüncü kez aday olması mümkün değil mi diyorsunuz?" sorusuna da "Anayasa öyle diyor." diye cevap vermişti.

Kanadoğlu bu çıkışının ardından konuyla ilgili Yeni Asır gazetesine bir yazı yazan Takvim gazetesi yazarı Bülent Erandaç, "2007 yılında askeri ve sivil oligarklar milletin sesi Recep Tayyip Erdoğan'ın TBMM'de cumhurbaşkanı seçilmesine 367 garabet kararıyla engel oldular. Sahnede Yargıtay Cumhuriyet savcısı Sabih Kanadoğlu, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve Anayasa Mahkemesi baş aktörlerdi. Günümüzde, 367 ve 28 Şubat'ın aktörleri yeniden sahneye sürüldü. Sabih Kanadoğlu, 'Başkan Recep Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanı adayı olmaz borusunu öttürdü. Kemal Kılıçdaroğlu-CHP baş aktör olarak sahnede yerini aldı. Eski askeri ve sivil vesayetin aparatları da yardımcı rollerle başlarını kaldırdılar. 12 Şubat 2022 günü CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında 6 benzemez lider Ahlatlıbel'de 28 ŞUBAT İTTİFAKI olarak sahne aldı." ifadelerini kullanmıştı.

Bülent Erandaç 19 Şubat 2022 tarihinde kaleme aldığı yazısında şu ifadeleri kullanmıştı:

Hem 2007 yılının 367 garabet kararında hem de 28 Şubat'ı hortlatmada ne tesadüf eski askeri ve sivil vesayetçiler sahneye yeniden sürüldü.
Baş aktörler olarak Sabih Kanadoğlu ve CHP yeni senaryolarla karşımıza çıkarıldı.



Hatırlayalım... 28 Şubat 1987 yılında askeri vesayetin sözcüsü Orgeneral Çevik Bir cuntası ve sivil vesayetçilerin amiral gemisi CHP, milli iradeye pranga vurmak üzere post modern darbenin senaryosunu oynamışlardı.



Rahmetli Başbakan Necmettin Erbakan-Tansu Çiller hükümetini devirmişlerdi.

VERİLEN ROLLER NEDİR?
2007 yılında askeri ve sivil oligarklar milletin sesi Recep Tayyip Erdoğan'ın TBMM'de cumhurbaşkanı seçilmesine 367 garabet kararıyla engel oldular. Sahnede Yargıtay Cumhuriyet savcısı Sabih Kanadoğlu, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve Anayasa Mahkemesi baş aktörlerdi.


Günümüzde, 367 ve 28 Şubat'ın aktörleri yeniden sahneye sürüldü. Sabih Kanadoğlu, 'Başkan Recep Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanı adayı olmaz borusunu öttürdü. Kemal Kılıçdaroğlu-CHP baş aktör olarak sahnede yerini aldı. Eski askeri ve sivil vesayetin aparatları da yardımcı rollerle başlarını kaldırdılar.

12 Şubat 2022 günü CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında 6 benzemez lider Ahlatlıbel'de 28 ŞUBAT İTTİFAKI olarak sahne aldı.
YENİ OYUN SENARYOSU AMERİKA'DA ÇİZİLDİ. Ahlatlıbel'de 6 benzemezin ortak resim vermesinin arka odalarına bakarsak, Derin Amerika- Avrupa'nın beyinlerince yazılmış YENİ OYUN SENARYOSUNA GÖRE hedefleri daha iyi anlayabiliriz.



6 ARTI 1 BENZEMEZE VERİLEN ROLLER ŞUDUR?
1) Erken seçim çıkaracak gerilim stratejisi uygulayın.
Erken seçim veya 2023 Haziran ayında yapılacak seçimlerde Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ı devirin.
2) Başkan Erdoğan'ı devirerek eski parlamenter sistemi getirin.
3) Kuracağınız hükümetin NATO'ya, Avrupa'ya, Amerika'ya bağlılığını gösterin.
4) Rusya ve Çin'e karşı ABDNATO'nun kurguladığı
kuşatma planlarına katılın.
ABD-NATO beyinlerince yazılmış yeni oyun planı doğrultusunda, 6 artı 1 benzemez lider bir araya getirildi. CHP-HDP (PKK) arasında stratejik beraberlik sağlandı. Başta Kemal Kılıçdaroğlu ve dostları, erken seçim çıkarmaya yönelik kontrollü kaos (gerilim) stratejisi uyguluyor.
Kurumları basmalar, bürokratları tehdit etmeler, sokak hareketleri kışkırtıcılığı sürdürülüyor.

GÖRÜNMEYEN 7'NCİ ORTAK
HDP-PKK'dan çok rahatsız olan Meral Akşener'in sıkıntılarını ortadan kaldıran, Kemal Kılıçdaroğlu'nun 6 benzemezi bir arada tutma tutkalı kullanıldı.
HDP-eski marksist-komünistsosyalist partilerle 3'üncü ittifak kurması sağlandı.
HDP örtülü olarak dışa çekilirken, 6 benzemez lider Ahlatlıbel'de ortak resim verdi.
6 benzemezin, eski parlamenter sisteme dönüşünde anlaşma olduğu açıklandı. Bakmayın siz, HDP'den (PKK) 6 benzemez lider toplantısına çağrılmama tepkilerine.
Sahte tepkiler bunlar. Taktik tepkiler veriyorlar. Amerika istihbarat örgütü CIA'nin aparatı olan Kandil çetelerince yönlendirilen HDP, Kemal Kılıçdaroğlu omurgasındaki ittifakın görünmeyen yedinci ortağıdır. Taktikler gereği dışta bulunuyorlar.

SAHTE ALINGANLIK
Cumhur İttifakı'nın, PKK üzerinden Kemal Kılıçdaroğlu'nun kurgulanmış ittifak liderlerini korumak, beraberliklerini gizlemek amacıyla planlı hareket ediyorlar.
HDP (PKK) sahte alınganlık mesajları veriyor.
6 benzemez toplantısına katılanlar, HDP'nin terör örgütü PKK'nın siyasi kolu olduğunu biliyor.
Siyasi rakiplerine malzeme vermemek için aralarında değilmiş havası veriyorlar. Çünkü elleri çok rahat; HDP-PKK'nın, Başkan Erdoğan karşısında, Derin Amerika tarafından kurgulanmış 6 partinin cumhurbaşkanı adayına kayıtsız şartsız destek vereceğini biliyorlar.

SONUÇ
DERİN Amerika-Avrupa mahfilleri, Büyük Türkiye yürüyüşünün başkomutanı Recep Tayyip Erdoğan'ı durdurmak için senaryoyu yazdılar. CHP-Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığındaki benzemez liderlerin eline senaryoyu verdiler. Başkan Erdoğan'ın, 2023-2028 yılları arasında yeniden başkan olup Büyük Türkiye yolunda yürümesini engellemek istiyorlar. Çünkü büyük Türkiye yürüyüşü, Derin Amerika'nın, Avrupa'nın Ortadoğu, Doğu Akdeniz, Kuzey Afrika, Kafkasya, Balkanlar'da yeni emperyalist planlarını bozacak. Türkiye, bölgesel güç, küresel aktör oldukça emperyalistleri durdurma şansı bulacak. AHLATLIBEL'DE 6 BENZEMEZ LİDERE ORTAK RESİM VERDİRİLMESİNİN ARKA PLANI BUDUR.

YAZIYI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

SABİH KANADOĞLU'NUN KİRLİ SİCİLİ
Kanadoğlu'nun yerli ve milli siyasi hareketlere düşmanlığı geçmişe dayanıyor. Kanadoğlu 28 Şubat sürecinde Refah Partisi'nin kapatılması sonrası kurulan Fazilet Partisi'ni kapatan isim olarak biliniyor.

FAZİLET PARTİSİNİ KAPAN İSİM
Refah Partisinin kapatılması sürecini beklemeyen partililer, 17 Aralık 1997'de Milli Görüş hareketinin dördüncü partisi olan Fazilet Partisini kurdu. Partinin genel başkanlık görevini de Recai Kutan üstlendi. Fazilet Partisinin 14 Mayıs 2000'deki kongresi, gelenekçi ve yenilikçi kanat şeklinde isimlendirilen parti içi grupların yarışmasına sahne oldu. Abdullah Gül yenilikçi kanadın, Recai Kutan ise gelenekçi kanadın oylarını aldı.

Bu arada Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, Fazilet Partisinin de kapatılması için dava açtı.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer'in Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmasının ardından Vural Savaş'ın yerine atanan Sabih Kanadoğlu'nun hazırladığı delillerle Fazilet Partisi 22 Haziran 2001'de kapatıldı. Erbakan, Refah ve Fazilet partilerinin kapatılması üzerine, "Atımızı alan yolumuzu da almadı ya" ifadesini kullanmıştı. Bir ay sonra partililer, Milli Görüş'ün beşinci partisi olan Saadet Partisini kurdu.



28 ŞUBAT SÜRECİNDE VESAYETÇİLERDEN BRİFİNG ALMIŞTI | VİDEO İZLE


YARGI ÜYELERİ GENELKURMAY'DAN BRİFİNG ALMIŞTI ARALARINDA KANADOĞLU DA VARDI
28 Şubat döneminde bağımsız olduğu iddia edilen yargı üyelerinden Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden, Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, Yargıtay Başkanı Müfit Utku, Danıştay Başkanı Füruzan İkincioğulları ve Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Genelkurmay Başkanlığı'nda brifing almıştı.

O dönem vesayet odaklarının merkezi haline gelen Genelkurmay Başkanlığı ile birlikte millet iradesine karşı her türlü kumpası kuran yargı üyelerinden Sabih Kanadoğlu geçtiğimiz yıllarda hizmete giren Yargıtay binasının açılışında Başkan Erdoğan ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın konuşmasını hedef almıştı.

CHP yandaşı fondaş medyaya konuşan Kanadoğlu, "Türkiye Cumhuriyeti devleti şu anda laik değildir, demokratik hiç değildir, sosyal devlet olmaktan çıkmıştır. Hukuk devleti olmadığı çok açıktır, çünkü hukuk devleti, yargı bağımsızlığını gerektirir." ifadelerini kullanmıştı.


Benzer bir şekikde AYM'nin çoklu baro düzenlemesine de karşı çıkan Kanadoğlu, "Yargıyı kendisine bağlayan bir "tek adam rejimi" var. Buna isterseniz "patronlu rejim", isterseniz "tek adam rejimi", isterseniz "ucube rejim" deyin, ki ucubedir." diyerek Başkan Erdoğan'ı hedef almıştı.

Kanadoğlu'nun skandallarıyla ilgili 14 Kasım 2020'de hakka yürüyen gazeteci-yazar Ahmet Kekeç, "Şöyle buyuruyor Sabih Efendi: "Bu referandum ve bu referandumdan çıkacak sonuç meşru değil." Üstelik konuşurken nedamet getirmiyor, "Bu işleri Türkiye'nin başına ben sardım" demiyor, bir muhakeme ve muhasebe yapmıyor, 16 Nisan referandumuna icbar eden "yargı darbesi" sürecinin mimarı olduğunu hatırlamıyor..." ifadelerini kullanmıştı.

İşte 23 Mart 2017 yılında Kekeç'in kaleme aldığı yazı:

Başka malzemeler de var ellerinde. Sonuncusunu Halk TV patlattı.

Kamuoyunun "367 Sabih" olarak bildiği eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nu ("onursal başsavcı"ymış) bulup konuşturdu.

Öyle bir malzeme ki, insanın "Sen eksiktin!" diyesi geliyor. Şöyle buyuruyor Sabih Efendi: "Bu referandum ve bu referandumdan çıkacak sonuç meşru değil."

Bu sözleri, "meşruiyet" sözcüğünü ağzına alacak son kişi olan Sabih Kanadoğlu söylüyor.

Neye göre meşru değil?

Cevabı yok.

Üstelik konuşurken nedamet getirmiyor, "Bu işleri Türkiye'nin başına ben sardım" demiyor, bir muhakeme ve muhasebe yapmıyor, 16 Nisan referandumuna icbar eden "yargı darbesi" sürecinin mimarı olduğunu hatırlamıyor...

Sadece "meşru değil" deyip duruyor.

Öyle ya, parlamentoya Cumhurbaşkanı seçtirmemek için icat ettiği ve CHP'yi devreye sokarak Anayasa Mahkemesi'nden patentini aldığı "toplantı yeter sayısı" numarası çok meşruydu...

Ben Sabih Kanadoğlu'nun yerinde olsam, "367 yanlış oldu" der, önceki Cumhurbaşkanlarının meşruiyetini (mesela ilk Cumhurbaşkanının meşruiyetini) tartışmaya açtığım için Türk halkından özür dilerdim. Ya da hiç ağzımı açmaz, kendimi unutturmaya çalışırdım

Sabih Kanadoğlu mantığını geçerli sayarsak, tek meşru Cumhurbaşkanımız İsmet Paşa'dır. Çünkü ittifakla ve neredeyse bütün milletvekillerinin hazır bulunduğu bir oturumda Cumhurbaşkanı seçilmişti.

İlk seçimde buna dikkat edilmedi, yani Atatürk seçilirken salonda "toplantı yeter sayısı" bulunmuyordu.

Bu durumda, Atatürk'ün Cumhurbaşkanlığı sakıttır ve "Türkiye Cumhuriyeti devleti" diye bir devlet yoktur!

Böyle mi anlamalıyız?

Efendim Sabih Bey? Efendim Deniz Bey? Efendim Kemal Bey?


367 KRİZİ SÜRECİ
2000 yılında seçilen 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in görev süresi 16 Mayıs 2007'de dolmaktaydı. İlk tur oylama gününü 27 Nisan olarak belirlemişti. Seçim dönemine, başörtüsü ve laiklik tartışmalarıyla gelinmişti. Ülkenin çeşitli yerlerinde "Cumhuriyet Mitingleri" adıyla geniş katılımlı gösteriler düzenlendi ve iktidar partisinin, kendi siyasal çizgisinden bir ismi cumhurbaşkanlığına seçmesi engellenmek istendi. AK Parti'nin cumhurbaşkanı adayı olarak Abdullah Gül isminde karar kılındı.

Seçimin kaderini ise, dört ay önce ortaya atılan 367 tartışmaları belirledi.

Anayasa'nın 102. maddesine göre cumhurbaşkanı seçilebilmek için, ilk iki turda nitelikli çoğunluk (367 oy), sonraki iki turda ise salt çoğunluk (276 oy) aranıyordu.

Eski Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, 26 Aralık 2006'da Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan yazısında, 367'nin sadece karar yeter sayısı değil aynı zamanda toplantı yeter sayısı olduğu görüşünü ortaya atmıştı. Kanadoğlu, oylamalara en az 367 milletvekilinin katılması gerektiğini, aksi halde sonucun geçersiz olacağını iddia etmişti.

Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı adayı olduğu seçimde, ilk tur oylama 27 Nisan 2007'de yapıldı. Toplam 357 oy kullanılırken, Abdullah Gül 352 oy aldı. Genelkurmay Başkanlığı internet sitesine, daha sonra e-muhtıra olarak anılacak, bir basın açıklaması konuldu.

Açıklamada seçimlerde laikliğin tartışma konusu yapıldığı ve Genelkurmayın bu konuda taraf olduğu söylendi. Anayasa Mahkemesi 1 Mayıs'ta verdiği kararla, 367 iddiasını kabul ederek yapılan birinci tur oylamayı iptal etti. Bunun üzerine 6 Mayıs'ta yapılan iki yoklamada da toplantı yeter sayısının (367) bulunamayışı yüzünden 11. Cumhurbaşkanı seçilemedi. Oylamanın hemen ardından CHP "367 iddiasıyla" seçimi Anayasa Mahkemesi'ne götürdü.

AYM 1 Mayıs'ta verdiği kararla, cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında Meclis Genel Kurulu'nda en az 367 milletvekilinin bulunması gerektiğine hükmetti ve Meclis'teki birinci tur oylamayı iptal etti. Ülke seçime gitti. Seçimlerden yüzde 47 gibi ezici bir çoğunlukla çıkan AK Parti, bir kez daha 367 sorunuyla karşı karşıyaydı. İşte tam bu notada AK Parti'ye sürpriz destek geldi. MHP "AKP kimi isterse aday gösterebilir. Biz Meclis'e gireriz, 367 sorunu yaşanmaz" açıklamasıyla krizin çözülmesini sağladı. 3'ncü tura 448 milletvekili katıldı ve Gül, 339 oyla 11'inci Cumhurbaşkanı seçildi.

367 KRİZİNİN SORUMLUSU SABİH KANADOĞLU KİMDİR?
Kanadoğlu, 20 Mayıs 1938'de Menemen'de doğdu. İstanbul Kabataş Erkek Lisesini bitiren Kanadoğlu, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 1959 yılında mezun oldu.

Mesleğe Burhaniye hakim adayı olarak başlayan Sabih Kanadoğlu, sırasıyla Orhaneli ve Erzurum cumhuriyet savcılığı, Bingöl sulh hakimliği, Tokat ve Kırşehir ağır ceza mahkemesi başkanlığı, İzmir ceza hakimliği ile Bakırköy ağır ceza mahkemesi başkanlığı görevlerinde bulundu.

19 Temmuz 1984 tarihinde Yargıtay üyeliğine seçilen Kanadoğlu, 26 Aralık 1994 tarihinde Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nca 11'inci Ceza Dairesi Başkanlığı'na seçildi.

Sabih Kanadoğlu, 21 Ocak 2001'de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı görevine başladı. Kanadoğlu, evli ve üç çocuk sahibiydi.

TAKVİM UYGULAMASINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN