Görünen o ki, HDP Eşbaşkanı Mithat Sancar'ın da açıkladığı gibi HDP, şimdilik "şeffaf siyaset" gereği ne cumhurbaşkanlığı yardımcılığı ne bakanlık talebinde bulunacak ne de aday çıkaracak. Oysa binde 4'lük partilere en az 1 cumhurbaşkanlığı yardımcılığı, 1 de bakanlık verilirken, yüzde 10'luk HDP'ye hiçbir şey verilmemesi, onların da istememesi ilginç ötesi bir durum. İşini içinde bir gariplik ve halkı aldatma olduğu çok açık.
"GİZLİ PAZARLIK"
Herhalde ne dönecekse diyalog anındaki "gizli pazarlıkta" dönecek...
HDP'lilere göre o pazarlıkta Kılıçdaroğlu'nun önüne sadece daha önce yayınladıkları 11 maddelik "Tutum Belgesi" konacak.
Çözüm sürecinin bitirilmesinde Kandil kadar rol oynayan bugünkü HDP yönetimi, o günlerde devlete, siyasi iktidara meydan okurken bugün Altılı Masa'ya, hem de "Gelirsen dağıtırız" diye tehdit savuran Akşener'e rağmen neden karşılıksız destek oluyor? Asıl soru bu...
Demokrasi sevdasından mı yoksa "savaş politikaları" diye suçladığı terörle mücadeleden vazgeçilmesi karşılığında mı?
Mahmut Övür'ün yazısını okumak için tıklayınız...
"SÖZ KRİZ ÇIKARMAYACAĞIM"
Sabah gazetesi yazarlarından Mehmet Barlas da Akşener-HDP arasındaki zorunlu ilişkini yeni bir krizin kapısını açacağını, İYİ Parti liderinin durumu kabullense bile durumu tabanına anlatamayacağını yazdı.
İşte Barlas'ın yazısından önemli bölümler:
Salı akşamı televizyonda Meral Akşener'i izledim. Siyasi krize neden olan 72 saatte neler yaşandığını anlattı. Kavganın anlatılmayacak detayları tartışılmaya devam ediyor. Kılıçdaroğlu'nun deyimiyle "ülkücü damarı tuttuğunda masaya yumruğunu vuran" Akşener gitmiş, yerine özgüvensiz, çocuksu ve sıradan bir insan gelmişti.