Seçimlerde ağır yenilgi alan CHP'de sancılı süreç derinleşiyor. 'Değişim' çağrısıyla Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nu hedef alan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, bu tavrını sürdürüyor.
SARIGÜL'Ü ADAY GÖSTERECEK
28 Mayıs'tan bu yana istifa baskılarına direnmeyi başaran CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, en büyük rakibi olarak gösterilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na karşı planını hazır tutuyor.
İddiaya göre Kılıçdaroğlu, İmamoğlu'nun geri adım atmayıp genel başkanlık hevesine devam etmesi halinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na CHP Milletvekili Mustafa Sarıgül'ü aday gösterecek.
KILIÇDAROĞLU'NA TESLİM OLDULAR
CHP Genel Merkezi'nde önceki gün 81 il başkanıyla 8.5 saatlik toplantı yapan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu istediğini aldı. Toplantıda kendilerine dayatılan "Kılıçdaroğlu'na Destek Bildirisi"ne imza atmayan çok sayıda il başkanı, 1 gün sonra geri adım atmak zorunda kaldı.
81 il başkanının imzasıyla dün yayımlanan ortak açıklamada İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na sert göndermeler dikkat çekti.
Çarşamba günü gerçekleştirilen toplantıda gergin anlar yaşanmış ve değişimden yana olan birçok il başkanının Kılıçdaroğlu'na muhalefet ettiği öne sürülmüştü. Toplantı sonunda bazı il başkanlarının Kılıçdaroğlu'na destek anlamına gelen bildiriye imza atmak istemediği ve bu konuda krizin yaşandığı iddia edilmişti.
İMAMOĞLU'NA ELEŞTİRİ
Kritik zirveden 1 gün sonra merakla beklenen ortak bildiri yayımlandı. 81 il başkanının imzasıyla paylaşılan açıklamada İmamoğlu'na göndermeler gündem oldu.
Metinde "Değişim, albesinisi olan sihirli bir sözcüktür. Ancak kalıcı bir değişimi, dönüşümü sağlayacak olan kişilerden ziyade fikirler ve ilkelerdir. Kişi bazlı kurtarıcı söyleminden kaynaklanan, yapısal ve işleyişsel eksikleri içermeyen değişim taleplerinin sağlıklı bir sonuç doğurmayacağı ortadadır" ifadeleri yer aldı.
Açıklama İmamoğlu cephesinde soğuk duş etkisi yarattı.
KILIÇDAROĞLU'NA ÖVGÜ
Bildiride Kılıçdaroğlu'nu öven cümlelere yer verilerek, "Seçim süreci boyunca hepimizden daha çok çalıştığının bizzat tanığı olduğumuz genel başkanımızı itibarsızlaştırmaya yönelik yaklaşımları tasvip etmediğimizin bilinmesini isteriz" denildi.
Ortak açıklamada kurultay sürecinin kişi merkezli değil, ilke ve program merkezli bir anlayışla yürütüleceği de belirtildi.
Öte yandan CHP Erzincan Milletvekili Sarıgül, Genel Başkanı olduğu Türkiye Değişim Partisi'nin Cumhuriyet Halk Partisi ile birleşme kararı aldığını duyurdu. Sarıgül, "Bugün Türkiye Değişim Partimiz olağan üstü Kongresini yapmış CHP ile birleşmesinin yararlı olacağına karar vermiştir. Bugün itibari ile aldığımız kararla TDP, CHP ile bütünleşmiştir." ifadelerini kullandı.
Sabah gazetesi yazarlarından Mahmut Övür, Ekrem İmamoğlu'nun zorlu bir imtihandan geçtiğini ancak cesur adımlardan kaçınan İBB Başkanı'nın pek fazla şansının olmadığını belirterek siyasi bitme tehlikesinin bulunduğunu vurguladı.
Övür'ün yazısından önemli bölümler şu şekilde:
Yine her seçim sonrası CHP'nin değişmeyen "değişim" talebi tartışılıyor. Eski genel başkanlardan ihraç edilen belediye başkanlarına kadar herkes "CHP değişmeli" diyor, ama nasıl olması ve kimleri kapsaması gerektiği konusunda cesaret gösteren yok.
ADAYIM DİYEMİYOR
Bu konuda başı çekenlerden biri de İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu. Daha seçimin ertesi günü "değişim" demeye başladı. Bir süre kelime oyunlarıyla menzilden, süreçten bahsetti ama ne dediğini kimse anlamadı. Cesaretle çıkıp "Ben adayım, şunu öneriyorum" diyemedi.
Hâlâ da diyemiyor. Dün çok sayıda gazetecinin farklı biçimlerde sordukları "Aday mısın?" sorularına bile açık cevap veremedi, lafı dolandırdı durdu:
"Benim şu anda sunduğum yöntemin içinde bir adaylık ilanı yok..."
"Peki ne var?" dediğinizde uzun uzun konuşuyor, ağır yenilgiden söz ediyor, hata yapıldığını söylüyor ama "Sorumlu kim?" sorusuna yine cevap vermiyor, veremiyor. Hataların ne olduğunu da açık açık söylemiyor. Mesela 6'lı Masa ittifakı mı, Kılıçdaroğlu'nun aday olması mı, PKK destekli HDP'yle kurulan ilişki mi yoksa izlenen dış politika mı yanlıştı tek kelime etmiyor.
KENDİ PAYI YOK MU?
Kılıçdaroğlu'nun belirlediği bütün bu siyasi yaklaşımlara hiç itiraz etmediği gibi seçim süreci boyunca meydan meydan dolaşıp onları anlatıyor, ama bu nedenle kendisinin "hata" yaptığına inanmıyor. Doğrusu meraklı bir gazetecinin, "Siz de o sürecin en önemli aktörüydünüz yapılan hatada sizin payınız yok mu?" diye sormasını bekledim.
Soruldu mu bilmiyorum ama şöyle bir cevap verme ihtimali yüksek: "Ben sürecin en çalışkanıydım ve üzerime düşeni yaptım. Niye hata olsun..."
Böyle söyleyecek biri sonra da hiçbir şey olmamış gibi büyük bir "lider" havasına bürünüp "değişim" çağrısı yapabiliyor.
O toplantıda sadece yuvarlak cevaplar vermedi, ara ara polemik olabilecek çıkışlara da imza attı. Mesela, Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'na "çekil" demediğini ama yaptığı grup toplantısının "beklentilerini" karşılamadığını söyledi.
CHP'li 81 il başkanının yayınladıkları bildiriye, "Fayda sağlayabilecek bir metin değil" diyerek cevap vermesi de onun kızgın ve öfkeli olduğunu gösteriyordu.
VASAT CEVAP!
Artık korkudan mı yoksa başka bir hesap mı yaptı bilemem ama Kılıçdaroğlu'na açıktan bir şey söylemeyip yardımcısı Bülent Kuşoğlu'nu "vasatlıkla" suçlaması da yeni bir polemiğin adımıydı. Doğrusu kendi verdiği cevap çok daha vasattı.
Çünkü Kuşoğlu, İmamoğlu'nu kastederek çok açık konuşmuştu:
"Genel Başkan olabilir mi rahatlıkla? Olamaz, sıkıntısı var. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday olabilir mi? Sıkıntısı var."
O ise Kuşoğlu'nu Kılıçdaroğlu'na şikâyet ediyordu:
"Kötü olan partinin içinde böyle bir konunun gelmesi. Ne yazık ki çok vasat açıklama. Bu vasat açıklamanın sahibinin muhatabı ben değilim, sayın Genel Başkan. Sayın Genel Başkan'ımızın gereğini yapacağına inanıyorum."
İmamoğlu, basın toplantısında kararlı görünse de etkili olamayacağının farkındaydı ve bu onu kaygılandırıyordu. İstanbul'u bırakıp CHP'ye aday olsa topa tutulacağını ve hem İstanbul'u hem CHP'yi kaybedeceğini biliyordu. Tersini yapıp İstanbul'da kalsa bu kez de Kılıçdaroğlu ile girdiği seçimi kazanamayabilir ve siyasi hayatı biterdi.
Her iki durumda da işi zordu ve bu cendereden çıkmak, hazıra konmuş bir siyasetçi için hiç kolay değildi.