Özafşar, Diyanet İşleri Başkanlığının 2012-2016 Strateji Belgesi ile ilgili sorularını yanıtladı.
Strateji belgesinin iç paydaş ve dış paydaşlarla yapılan anket üzerinden ve teknik heyetin çalışması sonucunda ortaya konulduğunu belirten Özafşar, ''Belge daha önce hazırlanmıştı ama 2010'da yeni yasamız çıktığı için tekrar yenilenme ihtiyacı doğdu. Burada tabi Başkanlığın hizmet politikası açısından, stratejik bir takım hedeflerimiz var. Bu hedefleri de gerçekleştirecek enstrümanlar, faaliyetler var'' diye konuştu.
Bu faaliyetlerden birisinin altyapı hizmetlerinin güçlendirilmesi, cami standardının getirilmesi olduğunu belirten Özafşar, Türkiye'de her yıl yaklaşık 500 cami yapıldığını, camilerin fonksiyonu konusunda da toplumdan birtakım talepler geldiğini bildirdi.
Eskiden kalan cami projelerinin, standartlarının çoğu zaman yeni talepleri karşılamadığını ifade eden Özafşar, şöyle devam etti:
''Bu bakımdan, bugünün ihtiyacını karşılayacak, insanların sosyal içerikli din hizmetlerinden yararlanmalarına imkan verecek bir altyapının oluşturulması lazım. Her yıl eski camiler yenileniyor, yeni camiler yapılıyor. Dolayısıyla bir standarda kavuşmasını arzu ediyoruz.
Devletin kurumlarıyla, özel kurumlarla işbirliği halinde çalışıyoruz. Standartlarla ilgili de tabii TSE ile böyle bir çalışma yapmayı planlıyoruz.
Önceden yapılan camilerde ise revizyon söz konusu olabilir. Bu revizyonda caminin bütün müştemilatıyla ilgili belediyelerden destek alabiliriz. Bu yönde çalışmalarımız var.
Mesela abdesthanelerin güncellenmesi, yenilenmesi konusunda, standardının yükseltilmesi konusunda belediyelerle işbirliği söz konusu olabilir.
Yine sosyal mekanların oluşturulması konusunda mimarlardan, üniversitelerden destek alabiliriz. Ama yeni yapılacak camilerde de bir standart geliştirmek söz konusu olursa bunu da Enstitüden almayı düşünüyoruz.''
''Ademimerkeziyet sistemiyle ezan''
Özafşar, belgede hedefleri ortaya koyarken, iç paydaş olarak 5 bin, dış paydaş olarak da 7 bin civarında kişinin katılımıyla yaptıkları ankette ortaya çıkan talepleri dikkate aldıklarını söyledi.
Ayrıca toplumun, din hizmeti alanların taleplerinin kendilerine çeşitli araçlarla intikal ettiğini anlatan Özafşar, şunları kaydetti:
''Merkezi ezan, son 12-15 yılda ortaya çıkan bir durumdur. Ezanın okunması konusunda bir disiplin getirmiştir. 20 yıl öncesinde ezan, minareye çıkılarak okunuyordu. Müezzinler minareye çıkıyordu, daha sonra minarenin iç kısmından ezan okunmaya devam edildi.
Ama bir şehirde, mahallede onlarca cami var. Hepsi birden ezana başladığında, erken ya da geç başlama söz konusu oluyordu. Burada zaman zaman mikrofonların iyi kullanılamaması nedeniyle şikayetler de oluyordu. Bunun gibi başka saiklerle bir merkezi ezan sistemi denenmek istendi.
Ancak bu da bizde şöyle bir olumsuz sonuç doğurdu, müezzinlerimiz bu yeteneklerini kaybetmeye, görev kusurları ortaya çıkmaya başladı. Dolayısıyla yeniden çok merkezli ezan sistemine geçelim diye bir karar alındı. Kademeli olarak çok merkezli, yani bir mahallede birkaç camide ezanın okunduğu bir sisteme, 'ademimerkeziyet' diyebileceğimiz bir sisteme devam edeceğiz, geçeceğiz.''
Belgedeki ''öğrencilere yönelik umre hizmetlerinin geliştirilmesi'' hedefine de değinen Özafşar, Başkanlığın hedefinin, olabildiğince geniş kitleye, dinin doğru bilgisini, sağlıklı bilgisini ulaştırmak olduğunu vurguladı.
Hac ve umre konusunda vatandaşa rehberlik yapmanın Başkanlığın asli görevlerinden olduğunu dile getiren Özafşar, toplumdan gelen talepler doğrultusunda bu hizmetleri planladıklarını söyledi.
Öğrencilere yönelik umre programlarının eski yıllara dayandığını anlatan Özafşar, ''Yaz tatillerinde umreye gidiliyordu. Ama bu yıl şubat tatili ile umre sezonu birleştiğinden geçen yıllara göre fazla talep oldu. Burada imam hatip lisesi ve lisede okuyan öğrenciler önceleniyor talebe göre.
Aileleriyle gidiyorlar. Hatta aileleri bizden bu konuda bir seminer talep ediyor, gidilen mekanların, yapılan ibadetin tanıtılması konusunda. Bunun için de arkadaşlarımız hazırlık yapıyor. Dolayısıyla toplumdan talep gelmişse biz buna bigane kalamıyoruz'' şeklinde konuştu.
''Vatandaşların sosyal içerikli din hizmeti talep etmesi yerindedir''
Yapılan ankette iç paydaşların daha çok cami içi, vatandaşların da cami dışı hizmetleri en önemli hizmet olarak belirlediğini ifade eden Özafşar, ''Din konusu ibadetlerle sınırlı değil. İnsanlar dini bilgiye her platformda ihtiyaç duyuyor. Yarışmalarda da gündelik hayatta da olup biteni anlamak için de tarihi kavramak için de mukayeseler yapabilmek için de dini bilgiye ihtiyaç duyuyorlar'' dedi.
Vatandaşların, cami dışı din hizmetlerini birinci sıraya yerleştirmelerinin dikkat çekici olduğunu dile getiren Özafşar, ''Bu konuda üzerimize düşeni yeterince yapamadığımızı da söylüyorum. Son yıllarda aile irşad büroları geliştirdik, sosyal içerikli din hizmetleri, cami dışı din hizmetleri diye kavramlar gelişti. O bakımdan bunun süratle yaygınlaştırılması ve bilimsel metotlarla toplumun ihtiyaçları, beklentileriyle orantılı doğru bilgiyi aktarmak önemli'' diye konuştu.
Özafşar, bazen manevi rehberlik taleplerinin de geldiğini belirterek, konuşmasına şöyle devam etti:
''Kabul etmek lazım ki modern dönemde insanlar, büyük metropollerde zaman zaman yalnızlaşıyor. Yani 10 milyonların yaşadığı bir kentte birey yalnızlaşabiliyor. Orada bazen dinden, dini bilgiden, din hizmeti sunanlardan da beklentileri olabiliyor. Bu beklentinin karşılanması lazım.
Sosyal, modern devlet, her alanda bilgiye dayanan ve bu bilgiyi paylaşan devlet demektir. Diyanet İşleri Başkanlığı gibi kamu kurumlarının da kendi çalışma alanlarında bu bilgiyi topluma iletmesi gerekir. O bakımdan vatandaşlarımızın sosyal içerikli din hizmetlerini talep etmeleri yerindedir.''
''Evde din hizmeti fiilen var''
Özafşar, henüz evde din hizmeti şeklinde somutlaşmış bir projeleri olmadığını bildirdi.
Evde din hizmetlerinin aslında fiili olarak verildiğini dile getiren Özafşar, mahallelerdeki cami görevlilerin, kurdukları kişisel ilişkiler, taleplerle, çeşitli vesilelerle zaman zaman vatandaşın evine giderek hizmet verdiğini söyledi.
Din görevlilerinin çocuğa isim koyma merasimine, düğüne, hastaya, cenazeye, askere gidecek olan için dua okumaya çağrıldığına da işaret eden Özafşar, şunları kaydetti:
''Zaten geleneksel olarak toplumda vatandaşa, aileye dönük din hizmeti var. Bu köylerimizde, kasabalarımızda daha çok yaygın. Hepimiz biliriz ki mevlit merasimleri, orada yapılan sohbet, bir ayetin açıklaması, sorulan sorulara cevaplar vermek...
Bütün bunların hepsi dinamik bir din hizmetidir ve aileye, eve, mahalleye dönüktür, insana dönüktür. Zaten dinin tabiatı da sivildir. Ancak şu anda planlanmış, sistemli, kadrolu, 'aile hekimliği' gibi adlandırılacak projemiz yok. Kendiliğinden doğal bir hizmet var.
Ama önümüzdeki süreçte talep olursa, bunun daha etkili olacağı düşünülürse, vatandaşlarımızın ihtiyacı istikametinde biz de oturur, bu konuda uzmanlarla konuşur, bir plan, program yaparız.''
''Strateji belgesi, bilimsel ölçütlere göre hazırlandı''
Özafşar, tüm kurumların kanun çerçevesinde gelecek projeksiyonu ortaya koyduğunu, hedefler belirlediğini, bu hedefleri gerçekleştirmek için aynı zamanda süreci yönettiğini, kendini denetlediğini ifade etti.
Diyanet İşleri Başkanlığının da hem yurt içi hem yurt dışındaki hedeflerini gerçekleştirmek için bu çalışmayı ortaya koyduğunu belirten Özafşar, şunları kaydetti:
''Şimdi artık bunu uygulamak için elinden geleni yapacak. Mesela din eğitimi alanında çok yaygın bir hizmet sürecine girdiğimizi düşünüyorum. Çünkü Diyanet İşleri Başkanlığı, Avrupa, Balkanlar, Kafkaslar'dan, hatta İslam dünyasından bir eğitim talebiyle karşı karşıyadır.
Bu eğitim talebini karşılamak için müesseseler geliştiriliyor. Başkanlığın ilahiyat fakülteleri işbirliğiyle yürüttüğü çalışmalar var. Uluslararası ilahiyat projemiz var. Ankara, İstanbul ve Marmara üniversitelerinde bu yürütülüyor. Takriben 500 civarında öğrencimiz var.
Yurt dışında, Fransa, Almanya, Balkanlar, Türk Cumhuriyetlerin'de fakültelerimiz var. Bu çalışmalar, bu çağın taleplerine uygun din hizmeti üretmenin enstrümanları, ana müesseseleridir.
Bunları sıkı şekilde takip ederek geliştirmek istiyoruz. Projede hedeflerimizi gerçekleştirecek hizmet içi eğitim, altyapı programları var. Dinin doğru bilgisinin aktarılmasına yönelik toplumla doğrudan temas kuracağımız unsurlar var. Bütün bunların hepsi bilimsel ölçütlere göre yapıldı.''