Aydilge yaşadığı şoku anlattı! "İnşallah ses tellerine asit dökülür..." İşte şarkıcı Aydilge'den çok özel açıklamalar...
Ünlü şarkıcı Aydilge samimi itiraflarda bulundu. Kiraz Mevsimi, Kiralık Aşk, Çatı Katı Aşk gibi birçok ünlü dizinin jenerik müziğini seslendirerek, adını geniş kitlelere duyuran Aydilge, kendisine yapılan kötü yorumlardan, hayatındaki en büyük hatasına kadar her şeyi Bi' Başka'ya anlattı. İşte Aydilge'nin keyifli sohbetinden kesitler…
takvim.com.tr
Giriş Tarihi :16 Temmuz 2020 , 16:21Güncelleme Tarihi :16 Temmuz 2020 , 16:39
Özge Gürel ve Serkan Çayoğlu'nun evliliğe doğru yürüdüğünü belirten Aydilge, izleyicilerin aynı durumu Elçin Sangu ve Barış Arduç'ta da beklediğini ancak ne yazık ki gerçekleşmediğini anlattı. Kiraz Mevsimi, Kiralık Aşk ve Çatı Katı Aşk gibi dizilerin jenerik müziklerini seslendiren ve özellikle YouTube'da şarkıları milyonlarca kez dinlenen Aydilge, kendisine yapılan kötü yorumlardan, hayatındaki en büyük hatasına kadar her şeyi Bi' Başka'ya konuştu. İşte keyifli sohbetten kesitler…
Kiraz Mevsimi deneyimden bahseder misin? O dönemin en çok izlenen projelerinden birine müzik yapma serüvenin nasıl başladı?
O dizinin, çok pozitif ve umut taşıyan bir yanı var. Diziye müzik yapan kişinin 'sesinde gülüş' olan birini istemişler. Bu tabir benim çok hoşuma gitti. Çok da mutlu oldum söylerken. Bir de şöyle bir durum var, ben dizilerle aile oluyorum. Kiraz Mevsimi ailesi olduk. Sonrasında ben gittim iki kere konuk oldum. Bir sürü başka şarkım dizide yer aldı. Hatta Serkan Çayoğlu ile 'Ayna Ayna Anlat Ona'yı birlikte söyledik.
Keşke jeneriğini ben seslendirseydim diye hayıflandığın bir dizi oldu mu hiç?
Benim müzik yaparken bir kriterim var. Şiddete özendiren, kadınları aşağılayan, çocukları sömüren ve gözyaşı ticareti yapan herhangi bir diziye, hiçbir para karşılığında, dünyayı verseler müzik yapmam. Çünkü bu bir varoluş meselesi. Ben savaşa, şiddete ve yalana hizmet eden hiçbir diziye hizmet etmek istemiyorum. Dolayısıyla masumiyetini koruyan dizileri tercih ediyorum.
İnsanların duygusunu sömürüp oradan reyting almayı tercih eden hiçbir diziye asla ama asla müzik vermem. Benim müziklerimi asla kullanamazlar, sadece müzik yapmak değil, içeriye de müzik vermem…
Müziklerini yaptığın dizilerin kahramanlarıyla iç içe olma fırsatı yakalıyor musun?
Evet, kesinlikle hepsiyle çok güzel ilişkilerim arkadaşlıklarım oldu.
Bu zamana kadar işinle ilgili aldığın en yıkıcı eleştiri neydi?
Herkesin özünde iyi olduğuna inanan bir yapım var. Ama bir defasında şöyle bir yoruma denk gelmiştim sosyal medyada: ''İnşallah ses tellerine asit dökülür, yanar, boğazından aşağısı felç olur ve bir daha şarkı söyleyemez.''
Bu yorumu okuyunca, içimde aslında insanlık adına bir yara açıldı. O nefretin benle ilgili olmadığını biliyorum. Ama bir insan ne yaşadı da bunu yazdı, böyle bir nefreti içinde barındıracak kadar kötü ne yaşamış olabilir hayatta? Çünkü durduk yere kimsenin nefret dolu olacağını düşünmüyorum. Ayrıca, hiç kimsenin böyle şeyler yazacak kadar acı yaşamaması gerektiğine inanıyorum. Keşke mümkün olsa da, dünya daha sevgi dolu bir yer olsa… Bu benim içinde yaşamak istediğim bir dünya ama ne yazık ki yakın zamanda böyle bir gelecek mümkün görünmüyor…
Bir travman var mı?
Çocukluğumda yaşadığım hastalık, çok büyük bir iz bıraktı. Çocukluğumda devamlı hasta olduğum için, nefes almakta güçlük çektiğim için dünyanın kötü ve güvensiz bir yer olduğunu düşünüyordum. Ama onunla mücadele etmek beni ben kıldı.
En garip özelliğin nedir?
Karşımdaki kişiye göre değişir aslında. Mesela, bu duygusal yanımı naif bulduğunu söyledin, çünkü sen de naifsin. Senin de için tertemiz, o yüzden böyle görüyorsun.
Belki sert biri, ''Bu ne ya! Bu da her şeye ağlıyor. Sulu Zırtlak!''diyecek. Ya da kendi naifliğiyle barışamayan, sert olmayı matah bir şey sanan biri, ''Ben böyle zayıf karakterleri hiç sevmem ya!'' diyecek. O yüzden bu cevabı veremem sana, kişiye göre değişir bu durum.
''Hayatımın hatası'' diye tanımladığın bir gerçeğin var mı?
En büyük hatam, mutsuz olduğum bir ilişkiyi bir süre devam ettirmem oldu. Bunun nedeni de, kendimi her ilişkide mutsuzluk olduğuna inandırdım, hak ettiğimin bu olduğunu, dört dörtlük bir ilişki yaşayamayacağıma kendimi inandırdım. Buna razı oldum. Ama sonra bunun kendimi az sevmemle alakalı olduğunu gördüm.
Gördüm ki, kendini çok sevdiğinde, seni gerçekten seven insan geliyor. Sen daha iyisini hak etmediğine kendini inandırırsan, gerçekten sana daha iyisini hak etmediğini ispatlayan biriyle beraber oluyorsun. O da devamlı bunu doğruluyor. ''Aynen, senin hak ettiğin benim. Zaten sana daha iyisi gelmez ki, senin olup olacağın bu!'' diyen biri.
Gerçek bir sevgi olmadığını keşfettiğinde, kendi yalnızlığınla yüzleştiğinde illüzyon çözülüyor. Beyaz atlı prens, bir kurbağaya dönüşüyor…