Cansel Elçin: Güzel görünen oyuncunun kötü oynama şansı yok!
Elçin, Bi' Başka YouTube kanalında, yeni nesil oyuncuları beğendiğini dile getirdi. Senaryoların veya projelerin yakışıklılık ve güzellik üzerine kurulmadığını söyleyen oyuncu, "Güzel görünen bir oyuncunun kötü oynama şansı yok. Ama daha az güzel görünen bir oyuncu biraz daha iyi oynadığı zaman ödüllük diyorlar. Çok güzel veya yakışıklı bir oyuncunun mükemmel oynaması lazım. O dünyanın en iyi oyuncusu olsa bile 'E zaten' derler" dedi.
Pandemi sizin için nasıl geçti? Verimli mi geçti yoksa durağan mı?
Herkes gibi ilk başta sıkıntılı geçti çünkü bilmiyorduk ne olduğunu. Şimdi biraz daha biliyoruz, o da ne kadar güvenilir bilemiyorum :) Ama gelecek korkusu oldu, tüm planlar değişti. Bazıları ertelendi bazıları iptal oldu. Bu tabii bizi psikolojik olarak sıkıntıya düşürdü. Ama tabii bir yandan da hayata devam etmek lazım. O boş zamanı değerlendirmeye çalıştık. Tuğçe ile küçük küçük kısa metraj diziler çektik, 5-6 bölüm. Bir de Özcan Deniz'in bir projesi vardı. Kapalı mekânlarda onun dizisinde oynadık Tuğçe ile. İsmi Senkron. Gain'de yayınlanacak. Bilim kurgu tarzında bir iş. Orada ben bir profesörü oynuyorum. Çok da keyifli bir rol. Özcan ile Pandemide konuşmuştuk. "Çok sıkıldım bir şeyler yapmak istiyorum" demiştim. O da "Sorma Cansel ben patlayacağım" dedi. Sonra iki tarafın da evde bir şeyler çektiği ortaya çıktı. Ardından bu projede birleştik. Çok da güzel oldu. İnanılmaz efektleri olan, paralel dünyayı ve evreni anlatan bir dizi oldu. Böyle değerlendirdik biz pandemi sürecini. Ama bir an evvel her şeyin düzelmesini istiyorum. Tiyatro sahnelerine dönelim, filmler çekelim, sinemalar açılsın… Dört gözle bekliyorum.
Son olarak Sol Yanım adlı projede yer aldınız. Ama ekranlara erken veda etti. Şu anda incelediğiniz yeni projeler var mı? Dizi film projesi var mı? Gerçi sinema sektörü hiçliğe doğru gidiyor.
Ben de öyle düşünüyordum ama bir film projesi geldi. Önümüzdeki haftalarda çekime gireceğim. Bir üçleme. Bu projede de enteresan bir hikâyem var. Filmin ismi "Doğum". Çok güzel bir hikâye. Çekimleri İzmir'de olacak. Biraz festival kafasında bir film ama herkesin de ilgisini çekecek bir konu aynı zamanda.
"Çok güzel hikâyelerimiz var"
Yurtdışında da oyunculuk yapmış biri olarak Türkiye'deki oyunculuk kavramıyla yurtdışındaki oyunculuk kavramını kıyaslamanızı istesem ne söylersiniz?
Ben biraz daha genel konuşmak istiyorum. Bence bizim çok güzel hikâyelerimiz var. Çok yetenekli ekiplerimiz var. Dünyanın en iyi focusçuları bence Türkiye'den çıkıyor, en iyi net atan kişiler. Görüntü yönetmenlerimiz de çok iyi. Çok iyi filmler de çekiliyor, Cannes'da ödül alıyor. Ama hikâyelerimizi sadece domestik, kendi ülkemiz içerisinde bizi ilgilendiren konulardan değil, aslında bizi ilgilendiren konuları evrenselleştirerek oluşturmamız lazım. Yurtdışında bir film yapıldığında tüm dünyayı ilgilendiriyor. Dünyanın diğer ucundaki insan o filmden etkilenebiliyor. Kendi hikâyelerimizi tüm dünyaya anlatabilsek çok iyi olacak. Bir de özellikle dijital platformların hayatımıza girmesiyle kendi hikâyelerimizi dünyaya gösterebilme imkânı daha da mümkün hale geldi. Bir de Fransızca-Türkçe-İngilizce belki İspanyolca dillerini konuşabildiğim bir ortak filmde de oynamayı çok istiyorum. Farklı dillerde farklı rollerde olmak beni mutlu ediyor.
Yeni bir projeye başlarken en büyük çekinceniz ne olur?
Olmaz. Ben oraya teslim olduğum andan itibaren çekincem olmaz. Bazı işler istediğiniz gibi gitmiyor. Ama orada bir yönetmen var yapım var. Onların bir bakış açısı var. Ben onlara teslim olmayı seviyorum. Oyuncuyuz, oyunculuk budur. Onların dünyası, onların fikri.
"Bana hep Avrupai karakterler denk geldi"
Bundan sonraki projelerinizde özellikle canlandırmak istediğiniz bir karakter tipi var mı?
Yok. Ama bir karakter tipiyle başlayınca o karakter tipiyle devam ediliyor. Ben Fransa'da komedi de oynuyordum. Dramada da oynadım. Bir sürü karakter oynadım. Ama Türkiye'ye gelince Yüzbaşı Cemal karakterini oynadım 'Kırık Kanatlar'da. Sonra avukat rolleri oynadım. Hep daha Avrupai daha karizmatik karakterler denk geldi bana. Ama ben komedi de drama da oynayabilen bir oyuncuyum. Son işim Sol Yanım'da tamamen farklı bir karakteri oynadım, bu tek tip karakter algısını biraz kırdığımı düşünüyorum. Keyif aldım o karakterden.
"Güzel görünen oyuncunun kötü oynama şansı yok!"
Yeni nesil oyunculardan kimleri beğenerek takip ediyorsunuz? Yeni neslin yalnızca dış görünüşleri yüzünden oyuncu olduklarını savunan bir kesim var. Siz ne düşünüyorsunuz?
Farklı bir jenerasyon geldi, dijitalden gelen bir jenerasyon var. Onlar tabii başka bir dünyada var oluyorlar. Yeni oyuncuları izliyorum dizilerde filmlerde. Çok da iyi çok da doğal oynayan oyunculara denk geliyorum. Bir isim gelmiyor aklıma. Ama o yakışıklılık güzellik konularına takılmamak lazım. Bence bir insan bir dizide veya filmde başrol olabiliyorsa ne mutlu ona. O role uygun bir karakter varsa o oynamalı. Yakışıklılık çirkinlik güzellik üzerine senaryonun, işin kurulduğunu düşünmüyorum. Mesela Brad Pitt… Onlar böyle güzel insanlar ya. Aslında güzelliğin de ne olduğuna değinmemiz lazım, güzellik modayla da değişen bir şey. Bu bambaşka bir konu. Neyse. Brad Pitt'in işi daha zor mesela. Çünkü güzel görünen bir oyuncunun kötü oynama şansı yok. Ama daha az güzel görünen bir oyuncu biraz daha iyi oynadığı zaman ödüllük diyorlar. Çok güzel veya yakışıklı bir oyuncunun mükemmel oynaması lazım. O dünyanın en iyi oyuncusu olsa bile "E zaten" derler. Bu yüzden Leonardo DiCaprio çok zorlandı Oscar alma konusunda. Tipten tipe girdi, farklı rollere girdi. Bence mükemmel bir oyuncu. Oyunculuğunu gösterene kadar zorlandı. Sektöre başlarken fiziği avantajlı oyuncular için bu bir artı olabilir. Ama sektörde kalabilmek için sürekli kendini ispat etmek zorundasın.
Sosyal medya fenomenlerinin oyunculuğa soyunması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Beden dilini kullanmayı bilen, senaryo okuyabilen herkes oyunculuk yapabilir. Neden o yapamasın? Herkes yapabilir. Hatta bazı yönetmenler oyuncu da istemiyor. Daha farklı olması ve doğallığı yakalayabilmek için farklı tipleri seçiyor. Bence olabilir. Neden yasak koyalım ki? Ama fenomenin takipçisine güvenerek film gişe yapacak parametresi ne kadar doğru onu bilemem. Onlar ticari kaygılar. Bir proje iyiyse içine kimi koyarsan koy tutar.
"Beren, 72 saat hiç uyumadan çalıştı"
Ben sizi Hatırla Sevgili projesiyle birlikte tanıdım. Küçük olmama rağmen zihnimde yer edinmiş bir dizi. Sizin o döneme ait unutamadığınız bir anınız var mı?
Çok var. Çatışma sahneleri vardı. Herkes birbirine yumruk atıyordu. Görüntü yönetmeni yandaki figürana yumruk atıyordu mesela :) O sahneleri gerçekten yaşıyorduk, doğaldı. Beren Saat'in 72 saat hiç uyumadan çalıştığını hatırlıyorum. Dizide kış yaz oluyordu, yaz kış oluyordu. Mevsimlerin tersini yaşamak zorluyordu. Nilüfer diye bir arkadaşımız plastikten bir Arnavut kaldırımı halısı yaptı. O Arnavut kaldırımını döşediler. Üzerinden arabalar geçerdi. Bir defa arabaya bağlandı o halı ve arabayla sürüklendi. Set bir saat durdu. Çok güzel bir setti.
Uzun yıllar Fransa'da yaşadığınızı biliyoruz. Bir gün tekrar dönme düşünceniz var mı? Fransa'ya dair neleri özlüyorsunuz?
Geri dönmem hiçbir işe yaramaz ki. Tüm çehre değişti. Herkesin hayatı değişti. Dönmemin bir manası yok. Ayrıca ben ülkemi çok seviyorum. Burada yapılacak çok şey var. Kendi ülkemde çok daha rahatım. Havasını, insanlarını, yemeğini seviyorum. Bir proje gelirse tabii giderim. Mesleğim beni nereye sürüklerse oraya giderim. Çok da şanslıyım. Birçok yere gittim. Bağımlılık da yaratan bir şey bu.
Cansel Elçin'in bir günü nasıl geçer? Sosyal hayatta nasıl biridir?
Uyandığımda güzel bir kahvaltı hazırlarım. Röportajlar olur, senaryo değerlendirmeleri olur. Bunlar olmazsa kendim bir şeyler yazarım, Tuğçe ile çalışmalar yaparım. İki günde bir spor yaparım. Tenise giderim. Kitap okurum dizi izlerim.
"Tuğçe'ye 'Küsmük' diyorum"
Cansel Elçin nasıl bir arkadaştır, eştir?
Ben yarı yolda bırakmam. İlişkiler güven üzerine kuruludur. Kimseyi yarı yolda bırakmam, beni yarı yolda bırakmalarını da sevmem. Acayip bir şekilde sinirlenirim. İnsanın ağzından bir söz çıktıysa onun arkasında durmasını isterim. Bir işe başladığımda bitiririm. O işin bir finali olmalı.
Eşiniz Zeynep Tuğçe Bayat ile tanıştıktan seneler sonra bir araya gelip dünya evine girdiniz. Bize bu tatlı hikâyeden biraz bahsedebilir misiniz ve kendisine taktığınız Küsmük lakabından :)
Kelime çirkin gibi görünüyor. Çünkü içinde küsmek ve sümük kelimesi var :) Üzüldüğü zaman ağlıyor. Ağlayınca böyle bir lakap çıkardım. Çok gülüyoruz ikimiz de çok tatlı. Tuğçe'nin en sevdiğim yanı espri anlayışının yüksek olması. Her söylediğim şeyi ciddiye almamayı anladı artık. Sevdiğim insanlara takılmayı, onlarla dalga geçmeyi, onları provoke etmeyi çok severim. Zaten Gönülçelen setinde de böyle başladı. O çok hırslıydı ve çok çalışmak istiyordu. Gençliğin verdiği enerji vardı onda. Çok da eğlenceli bulmuştum. Yıllar sonra karşılaştık ve sevgili olduk, evlendik.
"Defne Samyeli ile çok eğlendik"
Bugüne dek çalışmaktan en keyif aldığın oyuncu kim?
Kerem Alışık ile çok eğlendik Frankenstein oyununda. Tuğçe ile Closer'da oynadık. O da keyifliydi. Dizilerde tüm partnerlerim zaten profesyonel, hepsi çok iyiydi. Defne Samyeli ile son işimizde beraberdik. Çok iyi anlaştık, çok güldük. Tuba Büyüküstün, Beren Saat, Fahriye Evcen, Ece Uslu, Birce Akalay… Hepsiyle oynamak çok keyifliydi.
Bugüne kadar en içine sinen, en mutluluk duyduğun işin hangisiydi?
Film olarak Küçük Kıyamet. Dizi olarak Kötü Yol, Hatırla Sevgili. Tiyatroda Frankenstein.
Hayatta en utandığın anı paylaşabilir misin bizimle?
Öyle çok utandığım bir anım yok. Eski kız arkadaşımın annesinin babasının evinde koltuğa kahve dökmüştüm. Ama olur öyle şeyler.
"Al Pacino, ağır çekim bana doğru gelmeye başladı"
Tanışmayı çok istediğiniz ama tanıştığınızda hayal kırıklığına uğradığınız bir oyuncu oldu mu?
Olmadı. Tersi oldu. 24 yaşındaydım. Tiyatroda 1-2 senedir eğitim alıyordum. Bir sabah kaldığım yerin karşısındaki otelin önünde onlarca paparazzi gördüm. Gittim "Ne oluyor burada?" dedim. Biri "İçeride Al Pacino var, çıkmasını bekliyoruz" dedi. "Hadi ya!" dedim. Ben de beklemeye başladım. Bana "Beklemene gerek yok. Görmek istiyorsan içeri girebilirsin. Bizim otelin içinde fotoğraf çekmemiz yasak. Senin bir vatandaş olarak en büyük hakkın bir otele girip çıkmak" dedi. "Öyle mi diyorsun?" dedim :) Otele girdim. Karşımdan Al Pacino geliyor. Siyah takım elbisesi, altında yeşil spor ayakkabı. Onu görünce çok heyecanlandım. Çünkü filmleriyle büyüdüm. Benim gözümde ağır çekimde bana doğru geliyor tabii :) "Hello Mr. Pacino" dedim. "Hi" dedi. "I like your performance very much. You are my favorite actor in the whole world" dedim. "Thank you" dedi. Gitti :) Hit filminin tanıtımı için gelmiş. Çok tatlı bir insandı.