Deli Hidayet, bu kadarla da kalmaz, o semtteki evlerin kapılarını çalar, kapıyı açan kadına isterse genç kız olsun; "Hanım nine, topun atılmasına ne kadar kaldı?" diye sorardı. İftar vaktine 5-10 dakika kala yine bir evin kapısına asılmıştı. Sık sık bu kapıyı çalıyor, evin büyük hanımına; "İftara ne kadar var?" diye soruyordu. Defalarca çalınan kapıyı açmaktan tepesi atan ihtiyar kadının nihayet sabrı tükenmişti. Son defa kapıyı açtığında "Yine mi sen?" diye tokadı patlatınca bizim Deli Hidayet; "Çok şükür iftar topu patladı!" diyerek cebindeki zeytini çıkartıp orucunu açıvermişti. Bir diğer sevimli Ramazan delisi de Çıplak Osman Dede idi. Yaz kış çıplak gezen saçlı sakallı bu sevimli İstanbul delisi, çoğunlukla Laleli Camii'nin önündeki kaldırımlarda otururdu.
Bir gün devrin padişahı Sultan Dördüncü Murat, kıyafet değiştirerek oradan geçerken Çıplak Osman Dede kendisini tanıdı ve yolunu keserek seslendi; "Neden kendini benden gizliyorsun? Validen Kösem Sultan kaç yıldır dul. Onu benimle evlendir de ikimiz de bayram edelim". Bu sözler o hiddetli padişahı bile güldürmüş, hiçbir şey demeden oradan uzaklaşmıştı.