«... Meşru görerek «faize» dönen kişiler cehennemliktirler. Onlar orada ebedi olarak kalıcıdırlar.» «Ey imân Edenler! Eğer imân ediyorsanız, Allah'ın (koyduğu faiz yasağına aykırılık) tan sakının.
Anaparanın dışındaki faiz kısmını bırakın. Böyle yapmazsanız Allah'a ve Peygamberine karşı harbe girmiş olduğunuzu, (Allah'tan ve Peygamberinden de size savaş ilân edilmiş olduğunu) bilin...»
Allah'ın haram kıldığı faizle ilgili olarak Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed de şöyle buyurur:
«Faiz pek çok türü olan bir haramdır. Faizin yaygınlaştığı toplum, kendisini ilahî cezalara hazırlamış olur.»
Kur'ân ve Sünnet'te en şiddetli bir dille yasaklanan faizin müminler için kaçınılması gereken yıkıcı ve azaba götürücü bir haram olduğu açıktır. Ancak onu yalandan da tanımak lâzımdır.
Kişileri bencil ve çıkarcı kılarak bütün fertler arası ilişkileri menfaatlere dayandıran; sevgi, şefkat ve yardımlaşma duygularını körelten böylece ahlâkî çözülmelere neden olan faiz toplumun sabit gelirlilerini mutlu azınlık lehine ezen korkunç bir çarktır. Zira faizli ekonomik düzenlerde mal varlığı daima fakirlerden faizcilere ve faizli kredi kullananlara akar. Bu sebeple azınlığı giderek zenginleşen, sabit gelirli çoğunluğu sürekli fakirleşen bir cemiyet yapısının oluşumu kaçınılmazdır.
Fiyatları artıran faiz, alıcı gücü zayıflatarak tüketimin kısılmasına, kısılan tüketim de üretimin azaltılmasına neden olur. Böylece issizlik yaygınlaşır.
Yaygınlaştıkça işçi ücretleri düşer. Bu da giderek sosyal sefaleti doğurur ki neticede vücuda gelecek sosyal kriz ve anarşi tefecileri, bankerleri, banka sermayedarlarını ve faizli kredi kullananları da yutan bir hortum olur.
Rabbimiz Bakara Sûresinin 276. âyetinde bu gerçeği özetle şöyle açıklar. «... Allah Faizi mahveder. Zekât ve Nafaka gibi sadakaları da arttırır...»
Yüce Peygamberimiz mahvın iktisadî şekline de şöylece dikkatlerimizi çekmişlerdir.
«Pek çok da olsa faizle kazanan her bir kişinin sonuçta fakirliğe düşmesi kaçınılmazdır.»
Zira ekonominin emeksiz, rizikosuz büyük kazançlar, aşırı çıkarlar ve' ihtiraslar üzerine kurulmasına, büyük kitlelerin aleyhine büyümesine sebep faizdir.
Toplum kalkınması için zarurî olan ucuz sermaye sağlanmasına ve ancak 3-5 senede üretime geçebilecek büyük ve ciddî yatırımlara rağbet edilmesine engel olan faizdir.
Faizli ekonomik düzenlerde bankacılar kendi paraları yanı sıra toplum kalkınması için gerekli olan paranın çok önemli bir bölümü olan halk tasarruflarına da yaptıkları sürekli reklâmlar yoluyla sahip olurlar. Böylece yalnız kendi paralarının faizini değil kendi paralarının pek çok katı olan halk tasarruflarının faizlerini de alırlar. Büyük kârlar elde etmek için de halkı faizli borç almaya alıştırırlar. Her yıl büyük faizler ödeyen yatırımcı toplum kesimi de pek çok kazançlı olan ve çoğu kez gerekli olmayan üretime yönelir.
Böylece ciddî yatırımlar ertelenir, toplum muhtaç olduğu atılımı yapamaz. Sebep faizdir.
Kısaca değinmeye çalıştığımız bu ruhî ahlâkî ve iktisadî zararları nedeniyledir ki Allah bize faizi haram kılmıştır.
Şurası çok iyi bilinmelidir ki faiz ilkelliğin, İslâm dışı hayat olan Cahiliyyetin göstergesidir.
Aşağılığın belirtisidir. Bunun içindir ki Peygamberimiz veda haccında şöyle buyurmuştur:
«Faiz artık kaldırılmıştır. İslâm öncesinin Cahiliyye döneminde yürürlükte olan faizin bütün nevileri haram kılınmıştır. Bu sömürü aracının her türlüsü ayaklarımın altındadır.»
İslâm'sız bir cemiyet mânen gelişemez.
Gelişemeyen gerici bir toplum ise faizi kaldıramaz. Evet... Ahlaken yükselememiş, yardımlaşma duygularıyla bezenememiş, bir bütün olarak kalkınma şuuruna varamamış ve sömürmeyi lânetleyememiş insanlar pek tabiîdir ki faize karşı çıkamazlar.
Faize karşı çıkılmamasının sebebi onun meşruiyeti, ekonomi için zaruri olması değildir. Faizcilerin aldatıcı propagandalarıdır. Daha da önemlisi ona karşı çıkabilecek kadroların da bu zulüm düzeninden çıkar sağlamalarıdır.
Burada akla gelebilecek bir hususu açıklamak için belirtelim ki, İslâm'ın reddettiği sistemin faiz üzerinde kurulu olmasıdır. Milyonlardan toplanan paraların bir avuç faizcinin yönetimine terkedilmesi ve güçlülere kullandırtılmasıdır. Mutlu azınlığın saadeti için toplumun büyük kesiminin ekenomik yönden çökertilmesidir.
İnsan fıtratı ile çatıştığı halde ferdî mülkiyetin ilga edilebildiği laik bir dünya da bile faizsiz bir düzen elbette kurulabilir.
Faizin, yerini kazanç ümidine, devlet adaletine, şirketleşmeye ve borsalı sağlıklı bir ekonomiye bıraktığı bir düzende tasarruflar elbette toplanabilir. Bereketli bir düzen kurulabilir. Ama bunu kapitalizmin merhametine, faizcilerin insafına bırakarak sağlamak, mümkün değildir. Faiz bir kan nehridir. Buraya giren kanlanır ve kan kokar. Kan ise pistir.
Faizli kredi almazlarsa Müslümanlar güçlenemez görüşü yanlıştır.
Doğru olan,
«Müslümanlar birleşemez, şirketleşemezse ve etkin bir borsa düzenine geçemezlerse güçsüz kalırlar»
görüşüdür.
Netice olarak deriz ki İslâm'ın yasakladığı ve faillerine harp ilân ettiği tefecilik de, banka faizciliği de en büyük haramdır. Onda ısrar eden kişi cehennemliktir.
Faizin büyük bir haram olduğunu ve Cehennem azabından evvel Kabir Azabı'na da uğratacağını Peygamberimiz şöylece açıklıyor:
«(Göklere yükseltildiğim geceydi) Bir topluluğun yanına geldim:
Karınlan evler gibi (k ocamandı.
Karınları içindeki (azap) yılanları karınlarının dışından görünüyordu.
Bunlar kimlerdir Ya Cibriî? diyerek sorduğumda Cibril şu cevabı verdi:
- Bunlar faiz yiyenlerdir.»
Peygamberimizin, «İnsanların yaşadığı öyle bir dönem gelecek ki hemen hemen her kişi faiz yiyecektir.
Yemeyene de faizin tozlarından bulaşacaktır.» buyurarak açıkladığı karanlık ve fırtınalı bir devir yaşıyoruz.
Değil doğrudan faizli işlemlerle ilgi kurmak, Peygamberimizin emri gereği, faize yönelteceği için yaptığımız iş aracılığı ve verdiğimiz ödünçler karşılığı verilecek hediyeleri bile kabul etmeyelim. Yüce Rabbimden bizleri bütün haramlardan ve haramların en büyüklerinden olan faizden korumasını dilerim. (*) Hadisler için bak. İ. Mace, K. Ticarat, B. Tağlîz-i Fir-Riba.
* * *
BİR AYET
* * *
BİR HADİS