Peygamberimizin sünnetleri dinin ziynetidir, süsüdür. Fakat hayatın içinde, yaşantımızda lazım olan sünnetlerin birçoğu ise maalesef unutulmuştur. İşte Hz. Peygamber'in (sav) hayatının her aşamasını disipline ettiği sünnetlerden bazıları...
Genellikle dinin farzlarını biliriz. Helallerini ve haramlarını okumuşuzdur. Haramlarından sakınıp, helallerini işlemeye çalışırız. Dinin ziyneti, süsü sayılan sünnetlerinin ise ibadetle ilgili yönlerini iyi biliriz. Namazın sünnetini, orucun sünnetini az çok biliyoruzdur. Ancak hayatın pratiğinde, yaşantımızda lazım olan sünnetlerin çoğunu ise unutmuşuzdur. Ötelemiş, ihmal etmişizdir. Halbuki sünnetlerin ihmal edildiği bir dönemde unutulmuş ve terkedilmiş bu sünnetlerden birisini hayata geçirene şehit sevabının verileceği hadislerde bildirilmiştir. Bu yazımızda, günlük yaşantımızda bize lazım olan bu sünnetlerden birkaçını hatırlatmak istiyorum:
İhtiyaç giderilen (tuvalet gibi) veya kıymetsiz olan yerlere sol ayakla girilir. Sağ ayakla çıkılır.
Pantolonu giyerken oturup (veya bir yere dayanıp) giymek sünnettir. Çünkü ayakta giyinen kişi ani bir tansiyon kaybında, dengesini kaybetmesinde ciddi bir yara alabilir.
İki kişi veya daha fazlası bir yola çıktığında aralarından birisini yol lideri seçerler. Böylece yolda istişare ederken kararsız kalmazlar. Son sözü birisi söyler.
Abdest aldıktan sonra 3 yudum su içmek. Belki böylece vücut dışının ve içinin hararetini dengeler.
Cuma günü tırnak kesmek. Böylece temizliğini ihmal etmemiş, bir süzene koymuş olur insan.
Hapşırırken "Elhamdülillah" demek sünnettir. Duyanın da "Yerhamukellah (Allah sana merhamet etsin) demesi sünnettir. Çoğu kez bu dua cümleciği yerine "çok yaşa" deriz ki, güzel bir temenni olmakla beraber sünnet olan sözcüklerin yerini almaz.
Açık arazide, haşeratın bulunduğu yerlerde çıkarmış olduğumuz ayakkabıyı giyerken silkelemek, sünnettir.
Birisi çağırdığında (seslendiğinde) bütün vücuduyla dönmek.
Yemek yerken ne çok konuşmak, ne de susmak. Zaman zaman konuşmak sünnettir.
Cenaze evine yemek göndermek. Cenaze evinin o sıkıntı esnasında yemekle meşgul olması son derece zordur.
İyi işlere besmele ile başlamak. Çünkü besmelesiz işin sonu bereketsizdir.
Yatağa abdestli girmek.
Vücudun yarısı gölgede, yarısı güneşte oturmamak sünnettir. Vücut ısısına dikkat etmek sıhhatin gereğidir.
Özellikle köy yerlerinde yatmadan önce yorganı silkelemek, altına bakmak.
Sağ elle yemek yemek.
Yemeğe üfürmemek. Bazen ortak kapta yemek yeniliyor. Bu durumda üflemek başkasının midesini bulandırabilir.
Yemeği kaynar haldeyken yememek.
Toplu kaptan yeniyorsa elini yemeğe bulaştırmamak.
Yemekten önce ve sonra elleri yıkamak.
Yemeğe "Bismillah" deyip başlamak ve bitince de "Elhamdülillah" demek.
Ekmeği ele alıp parçalamak. Ekmeği tek elle ve yerde iken üstüne bastırıp parçalamak nimete karşı saygısızlık olarak görülmüştür.
Tırnakları kesmek, bıyığı (dudaklar açıkta kalacak, yemek yerken kaşığa bulaşmayacak kadar) kısaltmak. Vücuttaki fazla tüyleri gidermek. En azından 15 günde bir bu temizliği yapmak sünnettir.
Cuma günleri (ibadet niyetiyle) mutlaka yıkanmak.
Yatağa girerken "Felak ve Nass" okuyup ellere üfürüp yüze sürmek. Bunlar şu anda aktarabileceğimiz sünnetlerdir. Hz. Peygamber (sav) bu hususlara dikkat etmiş ve hayatının her aşamasını disipline etmiştir.
BİR AYET
"İnsanlar, 'İnandık' demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler?" (Ankebut, 2)
BİR HADİS
"Allah'ım! Harama bulaşmaktansa, helalinle yetineyim. Beni lütfunla (zengin kılarak) Senden başkasına muhtaç etme." (Tirmizî, Deavât, 110)
SORU - CEVAP
Muska takmak haram mı? Muska bizi korur mu?
Muska; hastalık, göz değmesi ve benzeri sıkıntılardan korunmak için yazılan ve üstünüze asılan dua demektir. Kişinin Kur'an'ı Kerim'den veya Hz. Peygamberin (sav) hadislerinden bir duayı yanında taşıması sakıncalı değildir. Ama aslı esası bilinmeyen, farklı sembolleri anımsatan İslam'a aykırı öğeler taşıyan muskacılıkla meşhur insanların yazdıkları bu türden yazılı metinleri taşımak ve takmak doğru olmaz.
Dünyanın herhangi bir yerinde hiçbir şekilde dinlerden haberi olmayanın durumu nedir?
Kur'an-ı Kerim'de "Biz peygamber göndermedikçe azap etmeyiz, sorumlu tutmayız" (İsra, 15) buyurulur. Dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan ve her türlü iletişime kapalı olan bir kimse İslam dinini duymamışsa, sadece Allah'ın birliğine iman etmekle yükümlüdür.
İçkili ölen kişi imansız mı ölür?
Ölen kişinin halini Yüce Allah bilir. Bizler içkili iken ölen kişiye imansız öldü diyemeyiz. Onun durumunu ancak Yüce Allah bilir. Bizler onun için dua ederiz.
PROF. DR. NİHAT HATİPOĞLU İLE 11 AYIN SULTANI RAMAZAN