Edep ve hayâ dinimizde öyle kıymetli bir yere sahiptir ki, "İsalm edepten ibarettir" denilse yanlış olmaz. Hz. Ali (RA) edebi şöyle över: Kişinin edebi, zehebinden (altın ve gümüşünden) hayırlıdır.
Haya; utanma duygusu, ayıplanan bir şeyin korkusuyla insanda meydana gelen mahcubiyet hissidir. Bir insanın tavır ve davranışlarında ölçülü olması, kötü ve çirkin işlerden uzak durması ve haddi aşmaması da hayâdır.
Bu konuyla ilgili Hz. Peygamber (SAV), "Hayâ imandandır" buyurmuşlar (Buhari, İman), Allah'tan hakkıyla hayâ etmemizi (Tirmizi) emretmişlerdir. Hayânın en üst mertebesi şüphesiz Allah'tan hayâ etmektir. Her an Allah'ın huzurunda bulunduğunu idrak eden Müslüman, dolayısıyla hoş olmayan davranışlardan kendini uzak tutar.
Allah (CC), hayâ ve edep sahibi kullarını sevmekte ve Kur'ân-ı Kerim'de onları şöyle övmektedir: "(Zekât ve sadakalarınızı), kendilerini Allah yoluna adadıkları için yeryüzünde kazanç peşinde dolaşmayan fakirlere verin. Bilmeyen kimseler, iffet ve hayâlarından dolayı onları zengin zanneder. Sen onları simalarından tanırsın. Çünkü yüzsüzlük ederek ısrarla insanlardan bir şey isteyemezler. Hiç şüphesiz ki Allah, yaptığınız her hayrı bilir." (Bakara, 273).
Ahlaklı bir toplum meydana getirme gayesinde olan rahmet Peygamber'i şüphesiz hayâ duygusunda da zirve idi. O'nun tertemiz hayâsını Ebu Said el-Hudri (RA) şöyle anlatıyor: "Peygamber Efendimiz, örtünme çağına girmiş bir genç kızdan daha hayâlı idi. Hoşlanmadığı bir şey gördüğünde bu durum, mübarek simalarından hemen anlaşılırdı." (Buhari, Menakıb).
HZ. OSMAN'IN HAYÂSI
Peygamber Efendimiz'in üstün ahlakını hayatlarına örnek edinen güzide sahabe arasında da hayâ duygusu çok yüksek olanlar vardı. Örneğin hayâ timsali olarak tanıdığımız Hz. Osman (RA), bir gün Hz. Peygamber'i ziyarete gitmişti. Uzanmış bir hâlde odasında dinlenen Efendimiz, daha önce Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'i odasına kabul etmiş, sonra Hz. Osman içeri girdiğinde derhal ayağa kalkmıştı.
Aişe validemiz, "Ey Allah'ın Resulü, Ebu Bekir ve Ömer'e göstermediğiniz saygıyı neden Osman'a gösterdiniz?" diye sorduğunda, Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Meleklerin bile hayâ ettiği kimseden ben nasıl hayâ etmeyeyim? Osman çok hayâlı bir insandır. Eğer aynı hâlde ona izin verseydim, hayâsından ötürü ihtiyacını bana tam ifade edemezdi." (Müslim).
Peygamberimizin yanında yetişen Enes bin Malik (RA) ise Efendimizin hayâsını şöyle ifade eder: "Nebiyy-i Ekrem Efendimiz, kesinlikle hakaret etmez, mübarek ağızlarından kaba bir söz çıkmaz ve lanet etmezdi. Birimize kızacak olduğunda sadece 'Allah iyiliğini versin, ona ne oluyor ki!" derdi. (Buhari, Edeb).
Edep ve hayâ dinimizde öyle kıymetli bir yere sahiptir ki, "İslam edepten ibarettir" denilse yanlış olmaz. Hz. Ali (RA) edebi şöyle över: "Kişinin edebi, zehebinden (altın ve gümüşünden) hayırlıdır." Hak dostu Hz. Mevlânâ ise imanedep ilişkisine şöyle değinir: "Aklım, kalbime 'İman nedir?' diye sordu. Kalbim ise aklıma 'İman edepten ibarettir' dedi.
DOSTUN GÜLÜ BİLE İNCİTİR
"Hallac-ı Mansur" kendinde olmadığı bir anda söylediği bir sözden dolayı cezalandırılacaktır. Tasavvufun derinliğine dalmak güzeldir belki ama çilesi de ağırdır. Hallac bunu çok acı yaşayanlardan biridir. Manevi bir doyum (sekr) hâlinde söylediği ağır bir sözün bedelini ödeyecek, asılacaktır. Mansur darağacına doğru götürülür. Halk ona taş atar, çakıl atar. Hallac'ın umurunda olmaz gelen taşlar. Kalabalığın içindeki dostu Şibli'den bir seccade ister. İki rekât namaz kılar ve sonra şöyle der: "Senin dinin uğrunda gayrete gelip beni taşlayanları affet." Darağacına doğru yürürken kalabalığın içindeki Şibli bir veda gülü atar. Gül, Hallac'a değince acıyla bağırır. Bin ton demir değmiş gibi savrulur. Hayret ederler. "Bunca taşa inlemedin de bir 'kırmızı gül' mü seni inletti" derler. Hallac şöyle der: "Taş atanlar benim hâlimden anlamayanlar. Onların taşı bizi incitmez. Ama dostun gülü bizi yaralar. Çünkü o hâlimizi biliyor. Onun fırlattığı gül bile bizi sarsar, yaralar." Kardeşlerin fırlattıkları gül bile yaralar, incitir, kalpte yara açar, parçalar. Ortada bilmeyenlerin taş attığı Hallac varsa gül atan Şibli dahi olmamak lazım.
BİR DUA
Elmalılı Hamdi Yazır'ın yakarışı İlahi, hamdini sözüme sertaç ettim, zikrini kalbime miraç ettim. Kitabını kendime kılavuz edindim. Şaşırtma beni, doğruyu söylet, neşeni duyur, hakikati öğret. Sen duyurmazsan, ben duyamam. Sen söyletmezsen, ben söyleyemem. Sen sevdirmezsen, ben sevdiremem. Sevdir bize hep sevdiklerini, yerdir bize hep yerdiklerini, yâr et bize erdirdiklerini. Salat ve selamlar, tahiyyat ve ikramlar, her türlü saygılar, asfiyanın başı, son Peygamber'e, O'nun mübarek nesline, dostlarına, O'na tabi olanlara olsun ya Rab!
BİR AYET
"Kim bir mümini kasten öldürürse, cezası içinde ebedi kalacağı cehennemdir. Allah, ona gazap etmiş, lanet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır." (Nisa, 93)
BİR SEVAP
"Kişi evine döndüğünde, içeri girerken ve yemek yerken Allah'ın adını anarsa, şeytan avenesine 'Burada size ne yatacak yer ne de yiyecek bir şey var' der. Eve girerken besmele çekip yemek yerken çekmezse şeytan, avanesine şöyle der: 'Yemeğe yetiştiniz fakat yatacak yeriniz yok.' Ne girerken ne de yemek yerken besmele çekmezse şeytan, avanesine 'Hem yatacak yere hem de yemeğe yetiştiniz' der.
BİR ESMA
El-Muiz: Dilediğini aziz eden.
BİR HADİS
"Bir kişinin din kardeşini üç günden fazla küs bırakması, helal değildir. O halde bir küslük ki, iki mümin birbirine kavuştukları zaman biri yüzünü şu tarafa çevirir, öbürü öte tarafa çevirir. Halbuki iki müminin hayırlısı, önce selam vermeye başlayandır." (Buhari)
SORU-CEVAP
Otistik bir çocukla ilgileniyorum. Ama karşılığında da para alıyorum. Günah mı?
Hayırlı bir iş yapıyorsunuz. Kutluyorum sizi. Karşılığında bir ücret almanız haram değildir. Önemli olan bu işi severek yapmanız ve çocuğa şefkatli davranmanızdır.
Borsada hisse senedi karşılığında param var. Buna zekât düşer mi?
Borsada işlem gören paranın nisap miktarını aşması ve üzerinden bir yıl geçmesi hâlinde zekâtının verilmesi gerekir.
Karın gurultusu (gaz) abdesti bozar mı?
Sadece bağırsaklarda hissedilen gaz veya gurultu ile abdest bozulmaz.