Dünyanın en iyi kanser araştırma ve tedavi merkezleri arasında ilk sırada yer alan ve son 15 yıldır her yıl en iyi merkez seçilen, ABD'de kanser konusunda en çok klinik denemelerin yapıldığı Teksas Üniversitesi MD Anderson Kanser Merkezi Deneysel İlaçlar ve Kanser Tıbbı bölümünde 26 yıldır görev yapan Türk doktor Prof. Dr. Bülent Özpolat ve ekibi, ileri evre dirençli meme kanserlerine çare olacak ilaç geliştirme projesinin klinik öncesi son aşaması için yaptıkları başvuruda, onlarca araştırma arasından sıyrılarak 2.1 milyon dolarlık fon almayı başardı. Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü NIH (National Institute of Health) ve Ulusal Kanser Enstitüsü NCI (National Cancer Institute) tarafından sağlanan bu fon sayesinde Prof. Dr. Özpolat ve ekibinin geliştirdiği ilaç, hayvan deneylerinin ardından birkaç yıl içinde hastalarda test edilmeye başlanacak. Sonuçlar beklendiği gibi olursa, klinik denemelere geçilecek ve Türk bilim insanlarının imzası ile milyonlarca meme kanseri hastasının hayatı kurtulacak. Prof. Dr. Özpolat, ekibiyle birlikte yürüttükleri araştırmanın detaylarını DHA'ya anlattı.
"NOBEL ÖDÜLLÜ DR. ALLISON DA ARAŞTIRMALARINI BU LABORATUVARDA SÜRDÜRÜYOR
MD Anderson Kanser Merkezi, kanser tedavisinde çığır açan ve bağışıklık sistemini harekete geçirerek vücudun kanser hücreleriyle savaşmasını hedefleyen "immunoterapi"yi geliştiren laboratuvara ev sahipliği yapmasıyla biliniyor. 1200 bağımsız laboratuvarın gece gündüz kansere çare aradığı merkezde kendi laboratuvarında çoğunlukla Türk meslektaşlarını ağırlayan Prof. Dr. Özpolat, "Amerika'nın bu alandaki belki de en büyük Türk laboratuvarı da bizimki. Son yıllarda kanser terapilerinde çokça öne çıkan ve bizim de üzerinde çalıştığımız immünoterapi sayesinde hastalarda iyi sonuçlar almayı başaran Nobel ödüllü Dr. Jim Allison da araştırmalarını halen burada yürütüyor. " dedi.
"KÖTÜ GENLERİ VURACAK NANOTEKNOLOJİK YÖNTEMLER GELİŞTİRDİK"
Özellikle 2000'li yıllarda insan gen haritasının ortaya çıkması ile birlikte gen terapisi üzerine yoğunlaştıklarını anlatan Prof. Dr. Özpolat, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz, kanserde gen susturma terapisi üzerine çalışıyoruz. Bunun için binlerce hastanın tümörlerini inceledik, bunların gen profillerine bakıp kötü genleri belirlemeye çalıştık. Hastalarda özellikle ömrü kısaltan genlerden bahsediyoruz. Bazı genlerin aktivasyonu nedeniyle hastalar aynı ilaçları alsalar dahi, kimi hasta 5 ya da 10 yıl daha fazla yaşarken, kimisi tam tersine, daha az yaşıyor. Bu genler aynı zamanda kanser hücrelerinin daha hızlı büyümesine, yayılmasına ve kemoterapiye ya da radyoterapiye direnç göstermesine de neden oluyor. Özellikle meme kanserinde binlerce hastanın genetik profillerini inceledik ve birkaçını belirleyerek 10 yıl önce bunlara odaklanıp ilaç çalışmalarına başladık. 1.6 milyon dolar fon kazanarak yürüttüğümüz bu araştırmalarda ilk başta bu genlerin kanser hücrelerinde ne işe yaradığını anlamaya yoğunlaştık."
"UMUT VAAT ETTİĞİ İÇİN BU FON VERİLİYOR"
Daha sonra hayvan deneylerinde bu genleri susturarak tedavinin etkinliğini artırıp artıramayacaklarına baktıklarını anlatan Prof. Dr. Özpolat, "Bunun için de nanoteknolojik moleküller kullandık. Çünkü bu gen susturucu ilaçların, kandaki ömürleri çok uzun değildi. Çok çabuk degradasyona (bozunmaya) uğruyorlardı. Bu nedenle ayrıca bazı nanoteknolojik yöntemler geliştirdik. Bu şekilde ilaçlara nanoteknolojik etkili moleküller ekleyerek tümör hücrelerine girebilecek şekilde düzenledik. Üstelik bazı hayvan deneylerimizde bu yöntemin hiçbir yan etkisinin de olmadığını gözlemledik. Bu nedenle de çalışmamıza pre-klinik denemeler için FDA izni çıktı. Sonra fon için NIH ve NCI'ya başvurduk. Geçtiğimiz haftalarda da başvurumuzun fon kazandığını öğrendik. Umut vaat eden bir araştırma olduğu için de devamını yapabilmek için tekrar fon kazanmayı başardık" dedi.