Skolyoz, yani toplumda bilinen adıyla omurga eğriliği günümüzde en sık görülen eklem hastalıkları arasında yer alıyor. Erken tanıda tedavi şansı yüksek olan bu hastalık genellikle küçük yaştaki kız çocuklarını tehdit ediyor. Peki, ilerleyen süreçte akciğer ve kalbe bile zarar verebilen bu hastalıkla ilgili neler yapmak gerekiyor? Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Dr. Erdal Yayla, önemli bilgiler paylaşıyor:
3 TÜRÜ BULUNUR
Skolyozun genellikle 3 türü bulunuyor. En sık karşılaşılan türü idiopatik skolyoz. Nöromusküler skolyoz ikinci sıklıkta görülürken, konjenital skolyozun ise doğuştan geldiği biliniyor. Skolyozun tipine göre tedavi uygulanıyor. İdiopatik skolyozun takibinin düzenli aralıklarla yapılması gerekiyor. Eğriliğin düzenli artış gösterdiği ve başka nörolojik problemlerin çıktığı durumlarda cerrahi işlem gerekebiliyor. Doğuştan gelen skolyozda, hastaların az bir kısmı cerrahiye ihtiyaç duyuyor. Büyük çoğunluğu takip, fizik tedavi ve korse tedavisi ile düzelebiliyor.
TEDAVİDE GEÇ KALINMAMALI
Skolyoz tedavisinde planlama yaş, eğriliğin derecesi ve yeri, yetişkinlerde ağrının şiddeti gibi faktörlere göre hastaya özgü yapılıyor. Cerrahi yöntem olarak, pedikül vidaları ya da hibrit sistemlerle omurga ve rodlar birbirine tutturularak omurga düzeltiliyor. Skolyozun takip ve tedavi sürecinde her aşamada düzenli yapılan egzersiz, sırt kaslarının güçlü tutulması, fiziksel direnci yükseltme ve formda olma önem taşıyor.
BELİRTİLERE DİKKAT
Skolyoz, genellikle yana doğru eğri omurga, öne-yana eğri omurga, sol ya da sağ omuzun öne çıkıklığı, kalça ve omuzdaki asimetri, birinci yanında ikinci bir eğriliğin mevcudiyeti, bel ve sırtta ağrı, yorgunluk hissi, nefeste darlık gibi şikayetlere yol açıyor.