Gazetenin 12. kuruluşunu kutlamak üzere bir mekanda eğleniyorduk. O güne kadar aramızda bakışmadan ileri gitmeyen bir flört vardı haber müdürümle. O gece yan yana oturduk. Alınan alkolün de etkisiyle aramızda bir yakınlık oldu. Ancak bunun ileri gitmesine izin veremezdim. Çünkü haber müdürüm evliydi, benim ise aynı gazetede çalışan bir sevgilim vardı. Ancak içimde ona karşı bir şeyler olduğunu hissediyordum. Gece gezmelerine ikimiz de düşkün olduğumuz için İstanbul'un en popüler mekanlarında karşılaşıyor, orada gördüğü büyük ilgi, beni daha da çok ona itiyordu. Karısıyla olan sorunları herkesin dilindeydi. Bunları düşündüğüm günlerde, çok farklı bir iş teklifi aldım. Üniversitede halkla ilişkiler bölümünü bitirdiğim için, birçok halkla ilişkiler şirketinde tecrübe edinmiştim. Bunu bilen insan kaynakları, beni çalıştığım medya grubunun kurumsal iletişim kısmına kaydırdı. Burada kısa süre yükseleceğimi asla tahmin edemezdim ama dişimi tırnağıma takarak çalışmamın karşılığını 1 yılda aldım. Kurumsal iletişim alanında iyi bir yer sahibi olmuştum. Bu yoğun çalışma hayatım yüzünden de haber müdürüme olan ilgimi tamamen unuttum. Başka bir medya grubunun davetine gittiğimde, onu orada yanında diğer gazetelerin üst düzey yöneticileriyle gördüğüm anda yeniden aklıma girdi. Sevgilimden ayrılmış, onun eşinden artık ayrı yaşamaya başladığımı öğrenmiştim. Ancak, işimdeki başarımı zedeleyecek hiçbir şey yapmamaya kendi kendime söz verdim. O gece, sadece merhabalaştık. Ancak ertesi günün sabahında, iş telefonumdan beni aradı. Benimle görüşmek istediğini söyledi. Yanıtım kesin bir dille 'hayır' oldu. Ancak ısrarlarının dozu aldığı her 'hayır' yanıtıyla daha da arttı. Ortak arkadaşlarımız nedeniyle tek başıma yaşadığım evi öğrenmiş, bir gece kapıma dayanmıştı. Kornalara basıyor, beni herkese rezil ediyordu. 10 dakikalık ısrarının ardından gitti. Bu kez kendisine karşı koymanın başka yollarını aradım. Aklıma gelen ilk şeyi yaptım ve haber müdürünü çalıştığı gazetenin genel yayın yönetmenine şikayet ettim. Ancak, aldığım yanıt beni yaşadıklarımdan çok daha fazla şaşırttı. Genel yayın yönetmeni, "Sen yüz vermişindir, ben sizi bilmiyor muyum?" deyip telefonu yüzüme kapadı. O an anladım ki, bu tacizi önleyecek tek kişi bendim ve bunun başka bir yolunu bulmalıydım. İki gece sonra, yine geç saatlerde telefonum çaldı. Arayan oydu. Bana söylediği tüm davetkar sözleri kaydettim. Ertesi gün de, bu ses kaydığını ona e-mail yoluyla gönderdim. Altına da tehditkar bir not ekledim: "Beni bir daha ararsan bu konuşma kaydını bütün internet sitelerine veririm." O günden beri ne beni aradı, ne de beni gördüğü yerde yüzüme bakabildi. Ancak başkalarını tacizden asla vazgeçmedi!