PKK'ya yol açılabilmesi için diplomatlar gözden çıkarıldı. Bu dönem ASALA bitirilmiş gibi gösterildi. Ancak bugün ASALA aktif siyasette, diğer Ermeni lobileri içerisinde faaliyet yürütüyor.
Devlet neden bu işin peşine düşmedi?
Elçilerin görev yaptıkları ülkelerin raporlarına bakıldığında delillerin karartıldığını göreceksiniz. Ankara'ya yollanan bir yer tespiti raporu dahi gün yüzüne çıkmamıştır.
Diplomatların hepsi özel seçilmişti. Öldürülen diplomatlar, o dönem kurulan kirli işlere karşı çıktı. Askeri darbeden 1 yıl önce, küresel sebeke planları devreye sokulmuştu. Bu diplomatlar dış misyon şefliklerinde istenilen talepleri uygulamayacaklarını belirtmişlerdi. Açıkça tavır alan misyon şefleri, Susurluk çetesi elemanları tarafından suikatlere uğradı.
Derin devletin önündeki engel olarak görünen bu diplomatların ortadan kaldırılmasından sonra ASALA ve Susurluk ekibine lojistik destek sağlandı. Bölgede ABD, İran, İsrail, Türkiye, Pakistan bağlantılı uluslararası şebeke kuruldu. Yeni 50 yıllık plan devreye girdi.
"Devlet destekli taşeron örgütler kur, kullan, imha et" politikası devreye sokuldu. Uyuşturucu trafiğinden, kara para-devlet mafyası oluşumuna kadar birçok bölgesel plan işleme konuldu. Global uyuşturucu kaçakçılığı bağlantıları da oluşturuldu. Özel bankaların paraları "çamaşır makinesi ile" aklaması, istihbaratların rolü, terörün ve ortaklarının para paylaşımına kadar hepsi 'Çağdaşlaşan Türkiye' sloganı ile yürütüldü. Kirli işler hanedanının kirli paraları çağ atlattı.
Türkiyenin darbeler sonrası yakın tarihini diplomatlarımızın öldürülmesi ile başlayan süreci irdeleyerek çözebiliriz. ASALA adı altında tetikçilere öldürtülen bu Türk Dışişleri misyon şeflerinin asıl kilit görevleri neydi? Bunlar hiçbir zaman açıklığa kavuşmadı.
1980 dönemi öyle bir köprü kuruldu ki; silah tüccarları, para transferleri, istihbarat teşkilatları, kukla iktidarlar ve işbirlikleri bugünlere kadar uzanıyor. Merkezi ABD'nin Chicago kentinde olan bu çete, Irak (Bağdat), İran (Tahran), Hindistan (Bombay), Ürdün, Lübnan (Beyrut), Tel Aviv ve Ukrayna'ya kadar uzanıyor.
Bu ülkelerin hepsinde merkezi hükümetten izinsiz, gizli ofisleri bulunmaktadır. Ankara Kızılay'da da küçük ofis var. Büyük ofis Balgat'a taşındı.
12 Eylül öncesi bombalar ve tabancalar ülkeye Bulgaristan'dan sokuluyordu. Kaçak Bulgar kapısı bıçak gibi kesildi. Yeni kurulan küresel çete ofisleri devreye girdi. Türkiye Amerikan veya NATO depolarından sözde çalınan silah ve patlayıcılar ile tanıştı
Türkiye'deki faili meçhul cinayetlerde kullanılan bütün patlayıcı maddelerin Batı ülkeleri veya Amerikalılar'ın kullandığı malzemeler olduğu tespit edildi. Bir anda terör örgütleri patlayıcı madde kulanımında sınıf atladı. Gazeteci ve aydın cinayetleri dışında suikastlar iş dünyasına da uzandı.
BAĞDAT'IN İŞGALİNDE '1 NUMARA'NIN ROLÜ
Bu işlerin başında kamuoyunun yakından tanıdığı kimseler var mı? Söz konusu o isimler nerede görev yapıyor?
Bir örnek vereyim. 1 Mart tezkeresi Meclis'ten geçmeyince devreye '1 Numara' girdi. Kısaca özetlersem, '1 Numara', Irak menşeli Kesnizani tarikatı ile gizli görüşmelere başladı. Bu gizli görüşmeler neticesi Amerikan askerlerinin Bağdat'ı kolayca ele geçirmesi sağlandı. Çünkü tarikat, Barzani ailesinden Talabani'nin partisine ve hatta Saddam'ın sarayına kadar uzanan bir güce hakim. Birçok Iraklı general, Türkmen, Arap bu tarikatin gizli müridi. Tarikatin şeyhlerinin birçoğu dönme. Sözde İslam sufizmi ile yoğrulmuş kişiler. Kesnizani tarikatının Mersin'de de şirketleri bulunuyor. Ve ithalat-ihracat yapıyorlar.
Tarikat bu kadar yaygınsa Türkiye'de de mutlaka uzantıları olmalı...
'1 Numara'nın desteği ile son 20 yıldır var. Türkiye'de şirketleri ve Türk menşeli üst düzey gizli müritleri bulunmakta. Cem Ersever, JİTEM bölge sorumlusu iken tarikatı ziyarete giderdi. Kesnizani tarikatının paralarını Türkiye üzerinden Avrupa ve Amerikan bankalarına hangi özel banka transfer ediyor? Bunlara bakmalı. Geçmiş dönemde banka sahibi ile yaşadıkları sorunda '1 Numara' hangi cumhurbaşkanına devreye girmesi için rica da bulundu? Ve üçlü toplantı yapıldı?