27 Şubat e muhtırası ile ilgili çeşitli televizyon kanallarına değerlendirmelerde bulunan Çelik, 27 Nisan'daki e-muhtıranın ardından dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ı emekliye sevk etmek konusundaki en önemli engelin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer olduğunu belirtti. Çelik, "O tarihte Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer'di. Sayın Ahmet Necdet Sezer her ne kadar bir sivil idiyse de ama maalesef duruşu ve zihniyeti itibariyle her zaman bu malum jakoben devlet yapısının yansıttığı bir duruş sergiledi. Dediğim gibi bize karşı adeta ana muhalefet partisinin sergilediği tutumu her zaman sergilemekten kaçınmadı ve kamuoyunda da açıkça yaptı bunu." dedi.
"SİYASİ RAKİP OLMAYINCA AK PARTİ İLE KURUMLAR REKABET ETTİ"
AK Parti'nin iktidara geldiği günden bu yana kurumların frenlemesi ile karşı karşıya kalındığını ifade eden Çelik, şunları söyledi: "AK Parti 363 milletvekili almış, tek başına iktidar olmuş ve Sayın Abdullah Gül Bey'in başbakanlığında 58. Hükümet kuruldu, arkasından 59. Hükümet kuruldu. 59. Hükümet'in kuruluş tarihi 15 Mart 2003. Balyoz Eylem Planı 15 Mart 2003'te kurgulanıyor, aynı gün. Ve arkasından malum işte bu darbe günlüklerinden öğrendiklerimiz var, Ayışığı, Yakamoz, Eldiven, Sarıkız, Balyoz'lar, geliyor. Onun ötesinde Rahip Santoro'nun öldürülmesi, Zirve Kitapevi cinayeti, Danıştay saldırısı, Cumhuriyet mitingleri, 367 meselesi, Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Anayasa Mahkemesi'nin verdiği karar. Hepsini şöyle bir toplandığınız zaman, iktidara geldiğimiz günden itibaren biz bir kurumlar frenlemesiyle karşı karşıya kaldık. Yani, AK Parti'nin kurulduğu günden beri hiçbir zaman hakikaten ciddi manada bir siyasi rakibi olmadı, bizimle daha çok, kurumlar rekabet ettiler. Dönemin Cumhurbaşkanı, adeta bir ana muhalefet partisi gibi AK Parti'ye muhatap oldu. Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay, askerin içindeki belli bir zihniyet, öte taraftan medya, YÖK, Üniversiteler Arası Kurul, HSYK, bazı STK'lar vesaire. Bunlar bize karşı adeta bir muhalefet partisinin, hem de haşin bir muhalefet partisinin koyacağı tavrı koydular ve AK Parti adeta dört tekerine fren takılmış bir araba gibi muamele gördü."
AK Parti Hükümeti'nin bildiriyi, kendisine yönelik bir tavır, kendisine yönelik bir muhtıra olarak algıladığını kaydeden Çelik, "Hükümet bunu, milli iradeye karşı bir el ense hareketi olarak algılamıştır. Ama milli iradeye çekilen bu el enseye AK Parti Hükümeti gelmemiştir. Bugüne kadar verilen muhtıralar veya fiili gerçekleştirilen darbelerle bu 27 Nisan arasındaki temel fark; diğerlerinin sonuç alıcı olması, diğerlerine boyun eğilmiş olmasıdır, diğerlerine biat edilmiş olmasıdır. Ama AK Parti Hükümeti buna biat etmemiştir, boyun eğmemiştir, el ense oyununa gelmemiştir." dedi.
Çelik, öncekiler gibi 'Bunun muhatabı biz değiliz, görmemezlikten, duymamazlıktan gelelim.' gibi bir tavırlarının olmadığını belirterek, "Hiçbir zaman için halkın gücünden, hakkın gücünden daha büyük bir güç ve hak tanımadık. Dik durduk ve bugünlere geldik. Türkiye açısından bugün geldiğimiz noktanın çok daha önemli bir nokta olduğunu, demokrasimiz açısından önemli bir kazanım olduğunu düşünüyoruz." diye konuştu.
"CHP DARBELERLE DİRSEK TEMASINDA OLMUŞTUR"
Çelik, 27 Nisan Bildirisi sonrasında CHP'li yöneticilerin açıklamalarına da değindi. Cumhuriyet Halk Partisi'nin bugüne kadar yapılan bütün darbelerin içerisinde ya fiilen bulunduğunu ya da dirsek temasıyla fikren içinde olduğunu kaydeden Çelik, "Fikrinden neyi kastediyorum? Darbe yapanların zihniyetiyle onların irtica paranoyasıyla, onların irtica ile ilgili gördüğü halüsinasyonlarla, CHP'nin gördüğü bu kâbuslar farklı değildi. Onların laiklik anlayışıyla CHP'nin laiklik anlayışı farklı değildi." dedi.