"Burada görüşlerimi nasıl ifade ediyorsam, ya da mahkeme huzurunda, yargıçların karşısında neyi söylüyorsam Sayın Başbakan'la da o konuları tartıştık. Görüşmenin içeriğine fazla girmeyeceğim ama kendisi döndü, 'Çok karanlık bir tablo çizdin' dedi. 'Etrafınızdakiler yeterince pembe bir tablo çiziyor. Bana düşen olumsuzlukları çıplak biçimiyle size aktarmak, sizinle paylaşmak çünkü bu ülkede birinci derecede siyasi sorumlu sizsiniz. O nedenle olumlu taraflar sizin olsun ama olumsuzlukları da ortadan kaldırmak için herkesin elbirliğiyle çaba sarfetmesi gerekiyor' dedim. Yaklaşık 1 buçuk saat görüştük. Çok nazik bir şekilde karşıladı. Ama Türkiye'deki olumsuzlukları da, burada ne anlattıysam belki daha da fazlasını kendisiyle paylaştım. Büyük bir sabırla dinlediler.
Umuyor ve diliyorum ki bundan 3 yıl önceki performanslarına ve uygulamalarına geri dönüş yaparlar. Çünkü şu anda güvenlik öncelikli konsept toplumun her kesimini yaktı, yakıcı hale geldi. Sadece güvenliği öncelerseniz insan hakları, demokrasi veya özgürlükleri orada dillendirmenin mümkün olmadığını insan görebiliyor, yaşayabiliyor. Bunu aslında 11 Eylül'de ABD başlattı. Teröre karşı bir konsept geliştirdi ve bu dalga dalga yayılmaya başladı. Oysaki şiddetin durması, terörün ortadan kalkmasının yegane formülü ve ilacı demokrasidir, özgürlükler ve insan haklarının iyileştirilmesidir."
"Türkiye'de Kadın Hakları ve İfade Özgürlüğü" oturumunda konuşan ve soruları cevaplandıran Zana, terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın da çözüm sürecine etkin biçimde katılması gerektiğini belirterek, ''Öcalan'ın çözüm sürecine katılımı konusunda Türkiye'de yürütülen tartışmalar gösteriyor ki toplum çözüme hazır. Tek yapılması gereken siyasi iktidarın acil olarak adım atmasıdır" dedi.