Gerekçeli karar açıklandı

Şike davasında gerekçeli karar açıklandı. 682 sayfalık kararda en büyük bölüm Fenerbahçe'ye ayrıldı.

Şike davasının gerekçeli kararı açıklandı. Örgüt, şike ve teşvik suçlamalarından 6 yıl 3 ay hapis cezası alan Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın da aralarında bulunduğu 48 sanık ile beraat eden 44 sanık hakkındaki gerekçeler 682 sayfada anlatıldı.

"AZİZ YILDIRIM, 4 YÖNETİCİ HARİÇ YÖNETİMİN RIZASI DIŞINDA ÖRGÜT KURMUŞTUR"

Şike davasının gerekçeli kararında Fenerbahçe yönetimini bırakmak istemeyen ve bu gücü elinde tutmak isteyen Aziz Yıldırım'ın 2010-2011 sezonunun ikinci yarısında şike ve teşvik faaliyetlerine başladığı anlatıldı. Yıldırım'ın bu amacı gerçekleştirmek için sanık olan yöneticiler hariç kulübün yönetiminde bulunan diğer kişilerin bilgi ve rızaları dışında illegal bir örgüt kurduğu belirtildi.
Sanık Aziz Yıldırım'ın 1998 yılından itibaren Fenerbahçe Başkanlığı'nı yaptığı hatırlatılan kararda, son şampiyonluğunu 2006-2007 yılında alan Fenerbahçe'nin 2005-2006 ve 2009-2010 sezonlarında ise şampiyonlukları son maçlarda dramatik bir şekilde kaybettiği belirtildi. Fenerbahçe'nin son maçlarda şampiyonlukları kaybetmesinin kulüp yönetimine aday kesimlerde de olumsuz etkilere neden olduğu vurgulanan kararda, üst üste 3 yıl şampiyonluk vaadi ile yönetime gelen Aziz Yıldırım için şampiyonluğun üçüncü kez, üstelik yine kendi başkanlığı döneminde kaybedilmesinin akıllara dahi getirilmemesi gereken bir olay olduğu ifade edildi.
Soruşturmanın yürütüldüğü sezondaki ligin ilk yarısında oynanan müsabakalar sonunda lider Trabzonspor'la oluşan puan farkının şampiyonluk ihtimalini azalttığının ifade edildiği kararda, "Bu da Fenerbahçe camiası içerisinde sezon sonu yönetimin değişebileceği söylentilerine yol açmaktadır. Ülkemizdeki futbol pastasının büyüklüğünün 820 milyon dolara yükseldiği ve büyükçe bir diliminin Fenerbahçe'ye ait olduğu bir ortamda, Fenerbahçe Spor Kulübünün yönetimini bırakmak istemeyen ve bu gücü elinde tutmak isteyen Aziz Yıldırım, 2010-2011 sezonunun ikinci yarısında şike ve teşvik faaliyetlerine başlamıştır. Sanık Aziz Yıldırım bu amacı gerçekleştirmek için Fenerbahçe Spor Kulübünün resmi yönetiminde görev yapan diğer üyelerin (sanıklar İlhan Yüksel Ekşioğlu, Alaeddin Yıldırım ve Şekip Mosturoğlu hariç) bilgi ve rızaları dışında illegal bir yapı/örgüt kurmuştur." değerlendirmesi yapıldı.
Fenerbahçe'nin büyük bir ekonomik değere sahip olduğu belirtilen kararda, "Bu değerle birlikte Fenerbahçe Spor Kulübü'nün yöneticilerinin de sosyal ve ticari hayat içerisinde etkin bir konum kazandıkları, bu nedenle Fenerbahçe kulübünün yönetimini uzun yıllardır elinde bulunduran Aziz Yıldırım ve talimatıyla hareket eden örgüt üyelerinin kulüp yönetimini bırakmak ve elde ettikleri etkinliği kaybetmek istemedikleri izahtan varestedir." denildi.
Örgütün süreklilik gösteren faaliyetlerinde gizliliği sağlama ve güvenlik güçlerinin takibine takılmamak amacıyla "bir numara, şirket ceosu, rüzgar, şekerli, inşaat işçisi, mağdur, müvekkil, hakim, gram, kahve içme, dava, inşaat, mahkeme, proje, tarla, taş ocaği, mühendis, kuma" gibi ifadeleri içeren jargon geliştirdikleri belirtildi. Söz konusu kelimelerin geçtiği telefon tapelere de gerekçeli kararda yer verildi.
Liderliğini sanık Aziz Yıldırım'ın yaptığı bu yapılanmanın bir suç işlemek amacıyla oluşturulmuş basit bir birleşmeden ibaret olmadığının yürütülen faaliyetlerin kapsamından anlaşılacağı belirtilen kararda, "Amaç Fenerbahçe Spor Kulübünün şampiyon yapılması suretiyle haksız ekonomik çıkar elde etmektir. Bu amaca yönelik olarak yapılması gereken, gerek kendi müsabakalarının ve gerekse şampiyonluğa ortak olabilecek rakip takımların müsabakalarının sonucunu etkilemektir. Nitekim Spor Toto Süper Ligin ilk yarısının sonunda Trabzonspor'un 9 puan, Bursaspor'un ise 4 puan gerisinde olan Fenerbahçe, şike ve teşvik eylemlerinden haberdar dahi olmayan teknik adamının ve çoğu futbolcusunun emek ve çabaları yanında, sanıkların üstün gayretleri sonucu Trabzonspor ile aynı puanda olmasına rağmen ikili averaj üstünlüğü ile ligi şampiyon olarak tamamlamıştır. Şüphesiz böyle bir süreç ve sonuç öngörülemeyeceğinden, sanıkların belli bir suç işlemek amacından söz etmek mümkün olmayıp, belirsiz sayıda suçun işlenmesi amacıyla iştirak boyutunu aşan bir yapıda bir araya geldiklerinin kabulü gerekmektedir." ifadeleri yer aldı.

GEREKÇELİ KARAR: TARAFLARIN GÖRÜŞMELERİ MAÇLARDAN ÖNCE YAŞANDI

Futbolda şike iddialarına yönelik davanın gerekçeli kararında, sadece telefon dinlemelerinin tek başına delil sayılmadığı belirtildi. Tarafların buluşmaları ve para transferlerinin de deliller arasında bulunduğu anlatılan kararda, bu görüşmelerin maç öncesinde yaşandığı ifade edildi.
Soruşturma safhasında sanıkların dinlenilmesi ile elde edilen iletişim tespitine ilişkin tutanaklara mahkeme tarafından itibar edildiği belirtildi. Gerekçeli kararda, telefon görüşmelerinin tek başına delil olamayacağı hususundaki savunmaların dikkate alındığı kaydedildi.
Yargıtay'ın içtihatlarına göre telefon görüşmelerinin tek başına delil olamayacağı hatırlatılan kararda, telefon görüşmelerinin delil olarak değerlendirilmesi için görüşmelerin yanında, bu görüşmelere ilişkin bir suç olgusunun bulunması gerektiği anlatıldı. Dosyada sadece telefon görüşmelerinin bulunmadığı ifade edilen kararda, şike ve teşvik girişimlerine ilişkin telefon görüşmeleri, buluşmalar ve para naklinin söz konusu olduğu anlatıldı. Kararda, "Söz konusu görüşmelerin maç öncesinde vuku bulduğu, bu görüşmelere konu maçların yapıldığı, dolayısıyla telefon görüşmelerine konu olguların dosyada bulunduğu açık ve nettir. Dolayısıyla burada yalnızca telefon görüşmesi yapılmamıştır. Örneğin iki şahıs arasında şike ve teşvik konusunda görüşme yapmalarına rağmen bu telefon görüşmelerine konu herhangi bir spor karşılaşması bulunmamakta ise doğal olarak bu taktirde tek başına telefon görüşmelerinin şike ve teşvik eylemlerinin suç olarak vasıflandırılıp mahkumiyetle neticelendirilmesi mümkün olmayacaktır." denildi.
YASADAKİ DEĞİŞİKLİK SANIKLARIN LEHİNE
Soruşturma devam ederken 6222 sayılı kanunda değişiklik yapıldığının ve cezalarda indirime gidildiğinin hatırlatıldığı kararda, "Yasa ile yapılan değişikliğin lehe olduğu izahtan varestedir. Aziz Yıldırım'ın tek maç için cezası 11 yıl 3 ay hapis olacaktı. Sanığa bu suçtan hükmolunan ceza 3 yıl 9 ay hapis olduğuna göre 6259 sayılı yasa ile yapılan değişikliğin sanığın lehine olduğu açıktır." denildi. Mahkeme diğer sanıkların da eski yasaya göre almaları gereken cezayı hesaplayarak karara yazdı.
'KULÜBÜN BÜYÜKLÜĞÜ YILDIRIM'IN SUÇSUZ OLDUĞUNU GÖSTERMEZ'
Şike davasının gerekçeli kararında, Fenerbahçe yönetiminin bir örgüt olarak gösterilip kabul edildiği iddialarının gerçek dışı olduğu belirtildi. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın makamının ve temsil ettiği toplumsal yapının suçsuzluğuna karine olması gerektiğini savunmasının kabul edilemeyeceği kaydedildi.
İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından hazırlanan gerekçeli kararda, Fenerbahçe Kulübü'nde 15 asil ve 5 yedek olmak üzere toplam 20 yönetici bulunduğu, bu yöneticilerden yalnızca suçla ilişkili oldukları belirlenen sanıklar Aziz Yıldırım, İlhan Yüksel Ekşioğlu, Mehmet Şekip Mosturoğlu ile Alaeddin Yıldırım hakkında kamu davası açılıp ceza verildiği kaydedildi.
Fenerbahçe yönetiminin örgüt olarak gösterilip, kabul edildiği iddialarının doğru olmadığı vurgulanan kararda, "Bir kısım sanıkların spor kulübünün temsil ettiği büyük toplumsal kitlenin desteğini almaya ve tümüyle kendilerini suçtan kurtarmaya dönük çaba olarak değerlendirilmiştir." denildi.
Soruşturma ve yargılama aşamasında, adı geçen sanıklar dışında Fenerbahçe yöneticisi olan hiç kimse hakkında suç örgütü kurma ve üye olma ile şike ve teşvik suçlarını işlediklerine dair herhangi bir delil ve emare elde edilemediği belirtildi. Gerekçeli kararda, "Bu durum dahi sanıkların, Fenerbahçe Yönetim Kurulu'nun yargılandığı yönündeki savunmalarını çürüttüğü gibi suç işleyen bir kısım sanıkların, özellikle sanık Aziz Yıldırım'ın suçlarını perdelemek amacıyla diğer savunmalar yanında bu yöndeki savunmaları da dile getirdiklerini göstermektedir. Demokratik bir hukuk devletinde suç isnadı altında bulunan bir kişinin, işgal ettiği makamlar ile temsilcisi olduğunu iddia ettiği toplumsal yapıların büyüklüğünün adeta suçsuzluğuna karine olması gerektiğini savunması kabul edilebilir bir durum değildir. " ifadeleri yer aldı.
Yapılan yargılama ve verilen hükmün spor kulüpleri ve yönetimlerine yönelik olmadığına dikkat çekilen kararda, "Yargılama ve hüküm, centilmenlik ve sportmenlik çerçevesinde sürmesi gereken rekabet ortamını, sözde kulüpleri lehine avantaj sağlama çabası içerisine girerek başta kendi kulüp taraftarları, alınlarının teriyle sahada mücadele eden sporcular, teknik heyet olmak üzere tüm spor camiasına yönelik suç işleyen sanıklar ve onlara yüklenen teşvik ve şike suçlarına yöneliktir." denildi.
'ŞİKE SAHAYA YANSIMADI SAVUNMASI GÖRECELİ'
Sanık savunmalarında 'Sahanın içinde şike yoksa, dışında da yoktur.' ve 'Şikenin sahaya yansımamış olması' gibi tespitlerin göreceli olduğu kaydedildi. Mahkeme gerekçeli kararda, "Yasa koyucu, belirli bir spor müsabakasının sonucunu etkilemek amacıyla bir başkasına kazanç veya sair menfaat temin eden ya da kendisine menfaat temin edilen kişi için suçun, kazanç veya menfaatin temin edildiği anda oluşacağını kabul etmiştir. Suçun oluşması için faillerin bu amaçla hareket etmeleri yeterli olup, müsabakanın sonucunun anlaşma doğrultusunda gerçekleşmesi şart değildir. Bir başka ifadeyle, şike suçunun oluşması için, faillerin amacına ulaşmaları gerekmez. Önemli olan müsabakanın sonucunu etkilemek amacıyla menfaatin sağlanması veya bu hususta anlaşmaya varılmış olmasıdır." ifadeleri kullanıldı.
Şike ya da teşvik suçunda, anlaşmanın gerçekleşebilmesi için tarafların mutlaka bir araya gelmeleri gerekmediğinin belirtildiği kararda, "Bu anlaşmanın bir şekil şartına bağlı olduğu da düşünülemez. Belirli bir spor müsabakasının sonucunu etkileme noktasında etkin olabilecek aktörlerden birisi ile bu amaca yönelik kazanç veya sair menfaat temin, vaatte bulunan kişilerin şike ya da teşvik konusunda fikir birliği içinde olmaları anlaşmanın yapılmış sayılması için yeterlidir." değerlendirmesi yapıldı.
"EKŞİOĞLU'NA YAPILAN ÖDEMELER ŞİKE EYLEMLERİYLE EŞ ZAMANLI"
Şike davasının gerekçeli kararında, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın talimatı ile İlhan Ekşioğlu'na yapılan ödemelerin neredeyse tamamının şike ve teşvik eylemleri ile eş zamanlı olarak yapıldığı belirtildi. Kararda, Yıldırım'ın kurullar üzerinde baskı kurduğu, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) yöneticilerinin Yıldırım'dan çekindikleri anlatıldı.
Gerekçeli kararda mahkeme, liderliğini Aziz Yıldırım'ın yaptığı suç örgütünde gevşek de olsa hiyerarşik ilişkiye dayalı bir yapı olduğunu belirtti. Mahkeme buna gerekçe olarak Aziz Yıldırım'ın bazı sanıklara talimat verdiğini gösterir telefon kayıtlarını gösterdi. Ekşioğlu'nun Yıldırım hakkında 'bir numara, ceo, genel müdür' gibi ifadeler kullandığı aktarılan kararda, tüm eylemlerinde Yıldırım'ın izni ve talimatı ile hareket ettiği ifade edildi.
Kulüpten yapılan ödemelerde imza veya yönetim kurulunun onayının aranmadığı ifade edilen kararda, sanık Tamer Yelkovan'ın Yıldırım'ın talimatı ile hareket ettiğinin anlaşıldığı kaydedildi. Bu duruma göre, yönetim kurulunun bilgisi ve onayı dışında sadece Aziz Yıldırım'ın talimatı ile İlhan Ekşioğlu'na yapılan ödemelerin neredeyse tamamının şike ve teşvik eylemleri ile eş zamanlı olarak yapıldığı anlatılan kararda, "Müsabakaların değerlendirildiği bahiste ayrıntıları ile belirtilen fiziki ve teknik takiplere ve bir kısım savunmalara göre, sanık İlhan Ekşioğlu tarafından bu paraların şike ve teşvik anlaşmasının tarafı ya da aracısı olan futbolcu (İbrahim Akın), menajer (Yusuf Turanlı, Fatih Akbaba), yönetim dışı kişilere (Ali Kıratlı) verildiği sabit olduğuna göre yürütülen faaliyetlerin yönetsel işler almadığı, Aziz Yıldırım konumu itibariyle söz konusu suç örgütünün lideri, sanık İlhan Ekşioğlu'nun eylemleri organize eden ve lidere en yakın örgüt üyesi sanık olduğu anlaşılmaktadır." denildi.
Yıldırım'ın, 1 Mayıs 2011 tarihindeki İBB-Fenerbahçe maçından önce, "O kendi kalesine gol atan" ifadesi ile kastettiği Can Arat ile şike konusunda konuşulup konuşulmadığını sorduğunun belirtildiği kararda, "Bu dönemde, sanık Sami Dinç aracılığı ile Karabük-Fenerbahçe müsabakasına ilişkin şike faaliyetini yürüten Şekip Mosturoğlu, bunun ile ilgili bilgi verdiği sırada Aziz Yıldırım'ın İBB müsabakasına ilişkin bu sorusuna "Onu bilmiyorum başkanım o benle ilgili değil" diyerek örgüt üyesi olan sanıklar arasındaki eylemli paylaşıma işaret etmektedir. Zira sanık Şekip Mosturaoğlu görev dağılımı gereği İBB müsabakasına ilişkin şike faaliyetinin içerisinde yer almamaktadır." ifadeleri yer aldı.
'YILDIRIM KURULLAR ÜZERİNDE BASKI KURDU'
TFF başkanı ve yöneticilerinin Yıldırım'dan çekindikleri yönünde dosyada çok sayıda telefon görüşmesinin bulunduğu belirtilen kararda, bu görüşmelerde TFF yöneticilerinin Fenerbahçe'nin yenildiği maçlarda Yıldırım'ın kendilerine ulaşıp küfür ve tehdit etmesinden korktukları ve maç sonrasında telefonlarını kapattıkları belirtildi. Yıldırım'ın TFF üyeleri ile yaptığı küfürlü telefon konuşmalarına da yer verildi.
Kararda mahkeme, "Elbette sanık Aziz Yıldırım temsilcisi olduğu kulübün ya da kendisinin bir haksızlığa maruz kalması durumunda bu durumu yetkili organlar önünde dile getirmesi, gerekli yasal girişimlerde bulunması doğaldır ancak sanık bununla yetinmeyip kurullar üzerinde baskı kurmayı denemiştir." dedi.
'SANIKLAR ŞİFRELİ KONUŞMAK İSTERKEN KOMİK DURUMA DÜŞÜYORLAR'
Şike davasının gerekçeli kararında mahkeme heyeti, şike ve teşvik girişimleri ile sanıkların şifreli olarak nitelenen konuşmalarına esprili değerlendirmelerde bulundu. Sanıkların şifreli konuşmaya çalışırken komik duruma düştükleri ifade edildi.
20 Mart 2011 tarihinde oynana Gençlerbirliği-Trabzonspor maçında teşvik primi verilmesi olayıyla ilgili sanık İlhan Ekşioğlu'nun diğer sanık Alaeddin Yıldırım'ı aradığı belirtildi. Kararda ikili arasındaki diyaloğa yer verildi.
Buna göre:
Alaeddin Yıldırım: Bu Serdar niye oynamadı Gençlerbirliği'nde.
İlhan Ekşioğlu: Kart cezalısı.
Alaeddin Yıldırım: Ha ondan, İlhan bu başkan dedi ki bu kaleci ... çok iyi dedi biliyor musun?
İlhan Ekşioğlu: Ya Trabzon ya ba.. Ankara'da dedi ya bunun sakatlanması lazım dedi başkan. (gülüyor)
Mahkeme heyeti gerekçeli kararda, sanıkların olası bir teknik takibe karşı dikkat çekmemek adına aralarında bu şekilde şifreli konuştuklarını zannederek çok daha garip, biraz da komik duruma düştüklerini belirtti.
Kararda, "Zira çok iyi kaleci olduğundan söz edilen Gençlerbirliği kalecisi Serdar Kulbilge'nin, en yakın rakipleri Trabzonspor ile yapacağı müsabaka öncesinde sakatlanması gerektiğini konuşmaktadırlar. Türk Edebiyatı'nın önemli sanatlarından olan mecazı kullanan sanık İlhan, şike ve teşvik anlaşması ile futbolu ve futbolcuları sakatlama sanatını icra etmektedir." ifadeleri kullanıldı.
'TARLAYI SÜRMEK' İFADESİ AÇIKLANAMADI
6 Mart 2011 günü Bursaspor-İstanbul Büyükşehir Belediyesi maçında teşvik pirimi verilmesi olayında, İlhan Ekşioğlu'nun telefon görüşmesinde Aziz Yıldırım'ın 'Nedir vaziyet?' sorusuna, "Vaziyet gayet iyi, dediğim gibi yani hepsi iyi başkanım. Üç tarlayı sürdük yani. İnşallah he inşallah yağmur da yağar her şey ekinler çıkar yani." dediği hatırlatıldı. Bunun üzerine Yıldırım'ın, " Yalnız bunlar, tabi Trabzon çok şey oldu çok panikteler. Bugün o Süleyman ile konuştum. Sesi, sesi şey gibi ölü evi gibi tamam. Dedim sana ne oldu, 9 puan öndeyken rahattınız. Bir de hiç cevap vermiyoruz ya ondan da rahatsızlar tabi." karşılığını verdiği ifade edildi.
Gerekçeli kararda bu ifadeler için, "Manisaspor müsabakası öncesinde tarımsal faaliyetlere başlayan sanık İlhan Ekşioğlu, Bursaspor-İBB müsabakası öncesinde de 'hepsi iyi başkanım, üç tarlayı da sürdük yani' sözü ile sanık Aziz Yıldırım ile ortak oldukları anlaşılan tarlalar konusunda bilgi verdiği anlaşılmaktadır. Sanıkların aralarında geliştirdikleri bu jargon ile yürüttükleri şike ve teşvik faaliyetlerini gizlemeye çalıştıkları anlaşılmaktadır. Sanık İlhan Ekşioğlu, 'inşallah yağmur da yağar her şey ekinler çıkar yani' diyerek anlaşmaların yapıldığını ve müsabakaların sonucunu beklediklerini söylemektedir. Ancak konuşmanın devamında Aziz Yıldırım'ın, 'Yalnız bunlar, tabi Trabzon çok şey oldu çok panikteler' cümlesi ne ile ilgili konuştuklarını göstermekte, konunun tarla olmayıp futbol olduğu herkes tarafından anlaşılabilmektedir." denildi.
Yıldırım'ın duruşmadaki savunmasında, "Bu tarla bir şeydir, nasıl söyleyim, yani maçla ilgili bir şey değil yani. 3 tane tarla var işte, ekinler diyor suya çıktı. Ya kurban kesiyor gidiyor. Her hafta da Eyüp Sultan'a gidiyordu. Her hafta gidiyor, bizim burada konuşmalar da var 'hocaya gittik mi, camiye gittik mi, ne yaptın', Tamer beye söylüyorum 'ne yaptın, gittin mi, hallettin mi?' diyorum. Camiye gidiyor, Eyüp Sultan'a kurban kesmeye. Biz deplasmana gittiğimizde Tamer bey gidiyor, eğer deplasmanda değil içeride ise beraber gidiyoruz, kurban kesiyoruz. Şimdi buradaki konuşmada da yani bu şeyi, tarla işini maçları, tarla maçları sürmek de dilek anlamında kullanıyorduk." şeklinde tam olarak açıklanamayan ve anlaşılmayan bir beyanda bulunduğu kaydedildi.

'HAVUTÇU VE ADALI TRANSFER BAHANESİYLE ŞİKE YAPTI'

Şike davasının gerekçeli kararında, Beşiktaş- İstanbul Büyüküşehir Belediyesi arasındaki Türkiye Kupası maçında futbolcular İbrahim Akın ve İskender Alın'ın transfer edilmesi bahanesiyle şike yapıldığı anlatıldı.
Kararda, 11 Mayıs 2011 tarihinde Beşiktaş- İstanbul Büyükşehir Belediyesi arasında oynanan Türkiye Kupası final maçına da yer verildi. Spor kulüpleri açısından, kendi ülkelerinde şampiyon olmalarının yanı sıra gerek maddi gelir, gerekse prestij yönünden Avrupa liglerine katılmalarının da önem arz ettiği belirtildi. Ligin son 2 hafta maçlarında Beşiktaş'ın puan kaybetmesi halinde Avrupa kupalarına katılamama durumunun ortaya çıktığı, bu sebeple Ziraat Türkiye Kupası'nı alarak UEFA Ligi'ne gitmeyi garantilemek istediği anlatılan kararda, karşılaşmadan hemen önce Mayıs ayının başlarında sanıklar Serdal Adalı ve Tayfur Havutçu'nun, Yusuf Turanlı ile irtibata geçtikleri ve İBB futbolcuları İbrahim Akın ve İskender Alın'a Beşiktaş yönetiminin transfer teklifini iletmesini istediklerinin tespit edildiği kaydedildi.
Sanık Tayfur Havutçu'nun savunmasında İbrahim Akın'ın transferini bizzat kendisinin, İskender Alın'ı ise kulübün istediğini söylediği aktarıldı. Kararda, "Serdal Adalı ise savunmasında her iki futbolcunun da teknik direktör Tayfur Havutçu tarafından verilen transfer listesinden seçildiğini beyan etmektedir. Bu durum dahi başlı başına göstermektedir ki esas amaç her iki futbolcunun transferi değil, kupa finali öncesinde transfer edilecekleri bahanesiyle şike yapmaktır." değerlendirmesinde bulunuldu.
Maç sonrasında transfer girişiminde bulunulmamasını ilginç olarak değerlendiren mahkeme, "Her nedense bu transfer etme arzusu birden yok olmuş, adı geçen futbolcular aranıp sorulmamıştır. Nitekim suç tarihinde Beşiktaş Kulübü Başkanı olan Yıldırım Demirören tanık olarak alınan beyanında; kupa maçı öncesinde İbrahim Akın ve İskender Alın'a transfer teklifinden haberdar olmadığını, İbrahim Akın'ın kulüpten at yarışları ve kumar merakı nedeniyle kendi döneminde gönderildiğini, eğer transfer komitesi ile görüşüp anlaşsa bile kesinlikle almayacağını, kendi gönderdiği futbolcuyu aynı şartlarda geri almasının hiçbir anlamının olmayacağını beyan etmiştir. Ne Serdar Adalı'nın ne de Tayfur Havutçu'nun bu düşüncelerinden kendisine bahsetmediklerini beyan etmiştir." denildi.
Kulüp başkanın bu ifadesinin de sanıkların gerçek arzularının transfer olmadığının açık delili olduğunu belirten mahkeme, sanıklar İbrahim Akın ve İskender Alın ile kurulan irtibatın transfer amaçlı değil, transfer vaadiyle şikeye yönelik olduğunun izahtan vareste olduğunu belirtti.
Türkiye Kupası final maçı öncesinde Beşiktaş'ın Süper Lig'de iddiasız kaldığı ve kulübün Avrupa kupalarına da katılamama riskinin bulunduğunun belirtildiği kararda, "Bu durumun taraftar, kulüp yönetimi ve tüm camia üzerinde baskı oluşturduğu, sanık Tayfur Havutçu'nun sezon ortasında Beşiktaş Spor Kulübüne teknik direktör olması ve başarılı olamaması halinde sezon sonu kendisiyle yapılan anlaşmanın yenilenmeyeceği düşüncesinin camia içerisinde konuşulduğu, Avrupa Kupaları'na katılabilmek ve takım üzerindeki baskının hafiflemesi için kupanın mutlak surette kazanılması gerektiği düşüncesiyle, sanıklar Serdal Adalı, Tayfur Havutçu ve Yusuf Turanlı tarafından İBB'li futbolcular İbrahim Akın ve İskender Alın ile, sezon sonunda yüksek transfer ücretleri ile Beşiktaş'a transfer edilecekleri vaat edilerek oynanacak kupa maçında Beşiktaş'a karşı iyi oynamamaları yönünde şike anlaşmasına vardıkları anlaşılmıştır." ifadeleri kullanıldı.

'ŞENER VE ŞAKAR İÇİN DELİL YETERSİZ'

Şike davasının gerekçeli kararında, Fenerbahçe'nin Ankaragücü ve Sivasspor ile yaptığı maçlarda Trabzonspor Başkanı Sadri Şener ve Nevzat Şakar tarafından teşvik primi verildiği iddialarına ilişkin kesin ve inandırıcı kanıtlar elde edilemediğinden haklarında beraat verildiği kaydedildi.
Gerekçeli kararda, dosyaya konu tüm maçlar tek tek değerlendirildi. Kararda, Fenerbahçe-Ankaragücü ile Sivasspor-Fenerbahçe maçında Sadri Şener ve Nevzat Şakar tarafından teşvik primi verildiği iddiasına da yer verildi. Bu maçlara ilişkin elde edilen delillerde sanıkların iddia edilen suçtan cezalandırılmalarına yeter her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı kanıtlar elde edilemediğinden beraatlerine karar verildiği belirtildi.
Ankaragücü- Fenerbahçe maçı öncesi Sadri Şener ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek arasında yapılan görüşmeye de değinildi. Telefon görüşmesinde Melih Gökçek'in, "Aziz'den de alacağım var. Aziz'den inşallah bu maçı alacağım size yarayacak o inşallah." sözleri hatırlatıldı. Kararda, "Bu sözün Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'a karşı, Trabzon'a duyulan sempati ya da yakınlık bağlamında söylenilen bir söz ve temenni olmasının ötesinde, teşvik anlaşmasının varlığını kabule götüren bir durum olamayacağı izahtan varestedir. Nitekim varsayılan böyle bir anlaşmanın karşı tarafındaki şahıs hakkında dava dahi açılmamıştır." ifadeleri kullanıldı.
Davaya bakan İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından hazırlanan gerekçeli kararda, günümüzde sporun insan hayatındaki yeri, ekonomik büyüklüğü ve buna bağlı olarak suç örgütlerinin spora ilgisi anlatıldı.
21. yüzyılda dünya genelinde insanların sosyal yaşamında spora daha çok zaman ayırmaya başlamasıyla birlikte sorunların da arttığı belirtildi. Kararda, "Sporun profesyonel olarak icra edilmesine başlanmasıyla birlikte, spor sadece zevk için yapılan bir faaliyet olmaktan çıkıp meslek olarak değerlendirilen ve kazanç elde etme amacı güdülen bir uğraş haline de dönüşmüştür." denildi.
Futbolun bugünlerde en etkili iktidar araçlarından biri haline dönüştüğü belirtilen kararda, "Bir oyun olmanın ötesinde futbol, toplumsal yaşam içerisinde bir minyatür model olarak işlev görmekte ve onun üzerinden toplumsal yaşama bir takım rol ve değer transferleri gerçekleştirilmektedir. İşte bu yüzden futbolun 'endüstriyel futbol' olarak adlandırılması sonrasında oynanan oyunun artık futbol olmadığının net bir biçimde dile getirilmesi büyük önem arz etmektedir. Futbol, günümüzde sadece var olan statükonun korunmasına katkı sağlamamakta fakat aynı zamanda yeni dönemin ekonomik değerlerinin geniş kitlelere ulaştırılması ve benimsetilmesinde de etkili bir ajan konumunda bulunmaktadır." ifadeleri kullanıldı.
Futbol kulüplerinin dünya genelinde toplam gelirinin yıllık 24 milyar dolara ulaştığı, Türkiye'de ise futbol pastasının büyüklüğünün 820 milyon dolara yükseldiği kaydedildi. Gerekçeli kararda, "Alan hakimiyeti bakımından dünyada olduğu gibi Türkiye'de de büyük bir yaygınlık kazanan futbolda söz sahibi olma yarışı özellikle çıkar amaçlı suç örgütleri açısından dikkate değer bir boyut kazanmıştır. Nitekim soruşturma ve kovuşturma aşamasında elde edilen deliller ve yine soruşturma ve kovuşturmaya tabi olmamakla birlikte bağlantı sebebiyle bir şekilde dosyaya intikal eden bilgi ve belgelerden çıkar amaçlı suç örgütü yönetici ve üyelerinin bu sahaya da el atmaya çalıştıkları gözlemlenmiştir." denildi.
Kararda, kamuoyunda 'mafya' olarak tabir edilen çıkar amaçlı suç örgütlerinin, futbol camiası içerisinde yer aldıkları anlatıldı. Suç örgütlerinin özellikle futboldaki transferlerden kolay ve yüksek miktarda para kazanma avantajı yanında, futbol camiasında menajer olarak ya da yönetici olarak yer aldıkları belirtildi. Örgütlerin, kamuoyunda tanınmış medyatik futbolcu ve spor adamlarıyla ilişki kurmak suretiyle kamuoyuna kendilerini kabul ettirme ve legal alanda faaliyet gösteriyor görüntüsü vermeye çalıştığı belirtilen kararda, "Bu vesileyle kamu oyunda işadamı kimliğine bürünme şansına sahip olmakla kamu görevlileri nazarında da saygınlık kazanmayı amaçlamaktadırlar. Nitekim daha sonra bu saygınlık olası problemleri aşmada bir bağlantı kurma yolu olarak değerlendirilebilecektir. Burada asıl önemli olan boyut çıkar amaçlı suç örgütlerinin çok para kazanmasından ziyade özellikle hitap ettiği taban itibariyle yönlendirilmeye açık futbol seyircileri, özellikle taraftar gruplarının bu çıkar amaçlı suç örgütlerinin kontrolüne girmesidir." vurgusu yapıldı.
Bu nedenle, idari ve adli tedbirlerle spor camiasında faaliyet yürüten menajer, futbolcu ve yöneticilerin bu faaliyetleri sonucu kazandıkları gelirlerin ciddi bir kontrolden geçirilmesi gerektiği anlatıldı. Çıkar amaçlı suç örgütlerinin bir şekilde taraftar gruplarını içerisine sızarak ya da yönetimini ele geçirerek geniş bir tabanı olan taraftar gruplarını kontrolleri altında tutmalarının engellenmesi gerektiği de ifade edilen kararda, "İşte bu taktirde şiddetten, küfürden, kara paradan uzak, çıkar amaçlı suç örgütü üyelerinin boy gösteremediği temiz futboldan söz edilebilir. Özetle, Simon Kuper'in dediği gibi, 'Futbol Asla Sadece Futbol Değildir.' ifadeleri yer aldı.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.