FETÖ'nün Futbol İmamı Said Alpsoy, 17 yıl boyunca yer aldığı örgütünden neden ayrıldığını, örgütün spordaki yapılanma biçimini ve asıl hedeflerini TAKVİM'e anlattı. Araştırmacı-yazar Alpsoy, FETÖ örgütünün 1990'ların sonlarında özellikle Galatasaray futbol takımında nasıl yapılandığını, dini kullanıp nasıl maddi çıkar sağladıklarını, futbolcuların şöhretiyle devletteki bürokratları gizli toplantılarda nasıl etkilediklerini detaylarıyla izah etti. İşte Alpsoy'un çıkarları için iftiradan, yalan beyanda bulunmaktan çekinmeyeceklerini söylediği FETÖ'nün gerçek yüzü:
İNSANLARI KANDIRDILAR
1986 ile 2003 arasında paralel yapılanmada bulundum. Beni ayrılığa götüren süreç cemaatteki manevi çürümedir. Bu yapılanma insanların eğitimi için yola çıkmış, gayesi tamamen Allah'ın rızası idi. Ben de bu yüzden bu insanların arasında yer aldım. Ancak son yıllarda artık tüm ilişkilerin çıkar için yaşandığı, maddiyatın ön planda olduğu çok sayıda olay gördüm. Bu da beni zamanla kopma noktasına götürdü. Cemaatten koptuğum ilk zamanlardaki düşüncem Gülen'in iyi bir insan olduğu ancak çevresindekilerin çıkar ilişkileri kurduğu yönündeydi. Ancak daha sonra gözlemlediklerim gösterdi ki; Gülen büyük bir yalancı ve sahtekardır. İslam'ı kamuflaj olarak kullanarak insanları kandırmaktadır.
HERŞEY DEMİRİZ'LE BAŞLADI
Hayatımda bir futbol stadına adımımı bile atmadım. Futbolcularla ilişkim Galatasaray'ın daha önceki senelerde jübile yapmış olan futbolcusu İsmail Demiriz'le tanışmamla başladı. O zamanki futbol imamı, İstanbul imamı Ahmet Kara tarafından atanmış, şu an ismini hatırlayamadığım birisiydi. Fakat Galatasaraylı futbolcular o kişinin kendilerine yaklaşımından şikayetçi idiler. Çoğu imamın artık kendileriyle maddi ilişkiler içine girdiklerinden yakınıyordu. Futbolculardan ekonomik çıkar sağlamaya çalışmış. O zaman benim yaptığım sohbetlerde Arif Erdem, Hakan Ünsal, Okan Buruk, Emre Belözoğlu, Bülent Korkmaz gibi isimler vardı. Daha önce jübile yapmış isimlerden Uğur Tütüneker ile İsmail Demiriz de zaman zaman sohbetlerimize katılırdı. Hakan Şükür ise biraz asosyal olduğu için o bu gruba pek girmezdi. Onunla ayrıca görüşürdük. Anlattığım bu ilişki 1999 yılında başladı. O dönem (en azından benim bildiğim) Galatasaray dışında benim bildiğim 1. lig futbolcusu yoktu. Sadece Ertuğrul Sağlam'ı duyardım. Samsun'a teknik direktör olarak gitmiş, "Cemaatçi olduğum için bana mobbing yapıyorlar" diye söylenirmiş. Bizim çocuklar konuşuyorlardı.
MASKELERİ BİR BİR DÜŞTÜ
Bu yapının neler planladığını hiçbirimiz bilmiyorduk. Zaman geçtikçe ekonomik talepler artınca, jübile yapanların telefonları çalmaz olunca Gülenciler'in maskeleri düştü. Bu futbolculardan kimileri zamanla koptu, yollarını ayırdı. Kimi ayırmadı, ayıramadı. Kim samimi kim değil, nasıl anlarsınız? Bu söyleyeceğim sadece futbolcular için değil herkes için geçerlidir. 15 Temmuz'da yaşanan darbe girişimi sonrası tavır değiştirip meydanlara çıkanlar samimi değildir. Bu tür insanların samimi olup olmadıklarını anlamak istiyorsanız, Cemaatin 17-25 Aralık'taki darbe girişiminden sonrasına ait sosyal medyasına bakarsınız.
YILDIZLARLA AYAR YAPTILAR
Futbolculardan Cemaat'in asıl beklediği, ulaşmak istediklere mevkiler için aracı olmaları idi. Çünkü onlar ne kadar para verseler bu paralel yapı için her zaman küçük bir rakamdı. Mesela ismi bende saklı Galatasaray taraftarı büyük bir holdingin sahibini onların jargonuyla 'ayar yapmak' için, bu Galatasaraylı futbolcular çok uğraşmıştı. Şu an kaçak durumda olan Cemaat'in imamlarından Ahmet Kara, paralele mensup ya da yakın duran valilerle gizli bir toplantı yapmıştı. O buluşmaya Arif Erdem, Okan Buruk, Emre Belözoğlu şov amaçlı götürüldü. Valileri etkilemek için ünlü futbolcuları kullanıyorlardı. "Bak işte görüyor musun, bir telefon açıyoruz UEFA şampiyonu futbolcular geliyor. İşte bu kadar güçlüyüz" demiş oluyorlardı. Üst düzey bürokrotlar üzerindeki etkilerini arttırıyorlardı.
ALLAH'A HAVALE ETMELİ
Said Alpsoy, 17-25 Aralık'ın ardından cemaatin gerçek yüzünü herkesin gördüğünü söyledi. Alpsoy, "Yani en geç 17-25 Aralık sürecinde Cemaat'in gerçek yüzünü anlamış bağını koparmış olanlar ve bunu açıkça deklare etmiş olanların samimiyetine güvenilebilir. Fakat 15 Temmuz 2016 akşamına kadar açıkça cemaatin yanında yer alıp bugünlerde 'Pişmanım' diyen herkes yalancıdır. 17-25 Aralık'tan sonra Cemaat hakkında olumlu ya da olumsuz hiç bir bildirimde bulunmayanların ise samimiyet derecelerini Allah'a havale etmek gerekir" diye konuştu.
MENAJERLERE DE EL ATTILAR!
"2000'lerde örgütte futbolda menajerliğe geçilmesi yönünde konuşmalara şahit olmuştum. Emre'ler vasıtasıyla Ahmet Bulut'la tanıştım. Emre-Okan'ın gizli yatırımcısı, bankası olarak bilirdim onu. İkisi de 2000'lerde bütün yatırımlarını Ahmet Bulut üzerinden yaparlardı. Emre'yi kesin biliyorum, Okan da büyük ihtilmal öyleydi."
OLAY YARATAN RÖPORTAJDA YARIN:
SERKAN ÜNLÜ /ÖZEL