Turkuvaz Medya Grubu'nun spor kanalı A Spor tarafından düzenlenen, 'Türkiye Yüzyılında Gençlik ve Spor Zirvesi' A Spor Yayın Koordinatörü Ender Bilgin'in açılış konuşmasıyla başladı.
T.C. Gençlik ve Spor Bakanı Dr. Mehmet Muharrem Kasapoğlu'nun öğleden sonraki oturumlarına katılacağı ve konuşma yapacağı Zirve'nin ilk paneli A Haber Spikeri Haktan Uysal'ın moderatörlüğünde düzenlendi. 'Gençlik Yatırımları Yurtlar ve Tesisleşme' panelinde İstanbul Üniversitesi Uluslararası Öğretim Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Faruk Taşçı, İbn-i Haldun Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Atilla Arkan ve TÜGVA Başkanı İbrahim Beşinci gençler ve gençlere yönelik yatırımlara ilişkin görüşlerini paylaştı.
'En çok üstümüze aldığımız tanımlama TEKNOFEST kuşağı'
TÜGVA Başkanı İbrahim Beşinci, Türkiye'nin gençlikle ilgili en önemli sivil toplum kuruluşu olduklarını hatırlatarak, Türkiye Gençlik Vakfı olarak 2014 yılından beri Türkiye'nin dört bir tarafında faaliyet gösterdiklerini söyledi. Beşinci, "Türkiye Gençlik Vakfı kurulduğu günden itibaren özellikle ortaokul düzeyindeki öğrencilerimize dokunarak üniversite ve sonrasına kadar birçok gence hitap ediyor. Kişisel, fiziksel, ruhsal ve manevi gelişimlerine kadar çok yönlü programlar yapıyor. Biz her zaman insanın çok yönlü olmasıyla çok daha ileri gideceğine inandık ve bu doğrultuda faaliyetlerde bulunduk" dedi.
Vakfın 81 il 571 ilçede gönüllü arkadaşların çalışmalarıyla gençlere uzanan bir eli olduğunu belirten Beşinci, şunları söyledi:
"Bu anlamlı faaliyetlerde bulunan bütün gönüllü genç kardeşlerimizin önümüzdeki dönemde de Türkiye yüzyılında da aktif rol oynayacağına inanıyoruz. Çünkü özellikle şu dönem itibarıyla gençler önceye nazaran çok daha aktif rol oynuyor. Ülkemizin birçok noktasında görev ve sorumluluklar üstleniyor. Bu noktada özellikle devlet büyüklerimiz ciddi şekilde gençlerin önünü açıyor. TÜGVA şu anda 42 yurt binasıyla 300'e yakın gençlik merkeziyle hizmet veriyor. En çok üstümüze alındığımız tanımlama TEKNOFEST kuşağı... Biz ilimde, fende ve teknolojide en üst düzeyi hedefliyoruz. Genç arkadaşlarımızın entelektüel gelişimlerine farkındalık sağlıyoruz. Değeri, düşüncesi, fikri, gayesi olan herkes Türkiye adına faaliyet göstersin istiyoruz. Vakıf olarak kucak açıyoruz. Yeni nesil gençlik vakfı mottosuyla ilerliyoruz."
'GENÇLERE BECERİ VE YETKİNLİK KAZANDIRMALIYIZ'
İbn-i Haldun Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Atilla Arkan ise, genç bir üniversite olarak üniversite tasarlarken gençlerin taleplerini ve ihtiyaçların göz önüne aldıklarını söyledi. 9 bin 600 metrekare kapalı alanda basketbol sahaları, tenis kortları ve okçuluk gibi tesisleri olduğunu anlatan Arkan, özellikle bilgi teknolojileri ve iletişimdeki hızlı değişimin nesiller arası farkı artırdığını vurgulayarak, "Gençler teknolojiyi çok daha iyi kullanmak istiyor. Ancak teknolojinin kullanımı fırsatlar getirdiği gibi krizleri de getiriyor. Sanal ortamdaki zorbalık, teknoloji bağımlılığı, insan ilişkilerinin zayıflaması gibi hususlar da görüyoruz" dedi.
Gençleri geleceğe hazırlamak için gençlere beceri ve yetkinlikler kazandırmak gerektiğini kaydeden Arkan, şunları söyledi:
"Bunları, analiz ve eleştiri becerisi, sosyal beceri yani iletişim becerisi, dijital beceriler, dil becerileri olmak üzere beş başlık altında toplayabiliriz. Şu anda 1.854 öğrencimiz var. Öğrencilerimizin yarısından fazlasını yurtlarda barındırabiliyoruz. Eğitim hayatın her yerine yayılmış durumda. Öğrenci kulüplerimizde gençler tüm etkinlikleri kendileri tasarlayarak danışman hocalarımızın destekleriyle rahat bir şekilde yapabiliyorlar. Eğitimin sadece bilgi aktarımından ziyade, beceri ve yetkinlikleri geliştirmeyi de önemsemesi gerekiyor. Gençlerimizle beraber kamplardan turnuvalara kadar tüm çalışmaları yapıyoruz. Hem bakanlıkla hem de diğer sivil toplum kuruluşlarıyla yapıyoruz."
'TÜRKİYE ARTIK BEYİN GÖÇÜ ALAN BİR ÜLKE KONUMUNDA'
İstanbul Üniversitesi Uluslararası Öğretim Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Faruk Taşçı ise, Türkiye'de yaklaşık 300 bin uluslararası öğrenci olduğu bilgisini paylaştı. Türkiye'nin uluslararası öğrenci sayısı açısından dünyada ilk 10 sıraya girdiğini anlatan Taşçı, "Türkiye bu anlamda terkedileni bir yer değil, tam tersi ülkeye gelen öğrencilerin çoğaldığı bir yer. Bu şu anlama geliyor; Türkiye beyin göçü veren ülke konumundan beyin göçü alan ülke konumuna gelmiş durumda" dedi.
Taşçı, şunları söyledi:
"Bunu Türkiye'nin hem siyasi iradesi hem de toplumsal zemininden bağımsız düşünemeyiz. Afrika açılımı söz konusu olmasaydı, biz bu 300 bin öğrenci içinde hızlıca artan Afrikalı öğrencileri görmeyecektik. Mağdur coğrafyalardan parlak öğrenciler geliyor. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı var. 300 bin öğrencinin 15 binine burs veriyor. Türkiye'ye geliyorsunuz, kalacağınız yurt da hazır, geliş gidiş biletleriniz hazır, cebinize harçlık da veriliyor, ilave masraflarınıza katkı sağlanıyor. Bu öğrenciler mezun oldukları zaman sizin bu yatırımlarınızın karşılığını veriyorlar. Bu yatırımların meyvesini son 10 yıldır alıyoruz. Türkiye yüzyılında çok daha fazla alacağız."
'İLK YUMRUĞU İNSANLARIN ÖNYARGILARINA ATTIM'
Zirve 'Olimpik Branşların Vizyon ve Hedefleri' paneliyle devam etti. Panelde olimpiyat şampiyonu milli okçu Mete Gazoz, olimpiyat ve Avrupa şampiyonu milli boksör Buse Naz Sürmeneli ve olimpiyat ikincisi, Dünya ve Avrupa şampiyonu milli kareteci Eray Şamdan A Spor Spikeri Ceyda Dönmez'in sorularını cevapladı. Olimpiyat ve Avrupa şampiyonu milli boksör Buse Naz Sürmeneli, sporun ışıltılı yanlarının yanında görünmeyen yönleri de olduğunu belirterek, omuzumdan bir ameliyat geçirdiğini ama toparlandığını hatırlattı. Sürmeneli, "En kısa zamanda ringlere döneceğim. Sizlere heyecanlı anlar yaşatmak için elimden geleni yapacağım. Asıl hedefimiz 2024 yılı. Güzel bir program çizdik, fizik tedavim şu an iyi gidiyor. Güzel günler bizi bekliyor" dedi.
"Madalyam çok ağır, çünkü 80 milyonun duası var…" sözünün hatırlatıldığı Sürmeneli, şunları söyledi:
"Aynı duyguları hissettim, videomu izleyince, tüylerim hala diken diken oluyor. Orada seyirci yoktu, ama arkamdan dua eden milyonlarca insan vardı. Orada performansınla fiziksel olarak hazır olabiliyorsun, ama en önemlisi psikolojik ve manevi duyguları hissederek oraya çıkman. Biz de bu süreci çok iyi değerlendirdik ve zirvede bitirdik. İnşallah Paris'te de altın madalyayı alıp ülkemize dönmek istiyoruz."
Spor hayatına futbolla başlayan, ardından eniştesinin desteğiyle boksa yönelen Sürmeneli, "İnsanlar dışarıdan bakınca boksu erkek sporu olarak görüyor. Ben bunu insanlara anlatarak değil de göstererek öğretmeyi tercih ettim. İlk yumruğu ben insanların önyargılarına attım ve onların görmelerini sağladım. Mesela Trabzon'da eskiden boks mu yapıyorsun, erkek sporu diyorlardı. Şimdi beni görünce mutlu oluyorlar. Örneğin geçenlerde bir tane dolmuşçu beni göstererek, 'Seninle gurur duyuyorum, ben de kızımı boksör yapacağım' dedi. Çok gurur duydum. İnsanların önyargılarını kırıp, bizim kızlarımızın da bu ülkede boksta altın madalya kazanabildiğini gösterdiğim için çok mutluyum" ifadelerini kullandı.
"Umut hep var, bende umut hiç tükenmiyor" diyen Sürmeneli, asla pes etmediğini, çünkü kazanamayacağı bir savaşa girmek istemediğini belirterek, gençlere de bunu önerdi. Sürmeneli, "Gençlere hiç pes etmemelerini söylerim, umut her zaman vardır, düşeceğiz kalkacağız, ama önemli olan bir hedef uğruna yaşarsanız önünde sonunda o hedef sizin olacaktır. Önemli olan hedeflerine bağlı kalarak pes etmeden yaşamak" dedi.
'YAPARKEN MUTLU OLDUĞUNUZ BİR İŞ VEYA SPOR SEÇİN'
Milli okçu Mete Gazoz, "Olimpiyat şampiyonu olmak çok zor, ama olduktan sonraki süreç daha zor. Antrenmanların daha sıkı olması gerekiyor. Çünkü olimpiyat şampiyonu olma sürecindeki antrenmanlardan daha fazla antrenman yapman lazım ki bu unvanı sürdürebilesin" ifadelerini kullandı. Mete Gazoz, şöyle devam etti:
"Olimpiyatlarda madalya ben olmasam bile mutlaka birileri alacaktı. Ama bunun daha küçük yaş grubuna yayılmış olması demek, bizim olimpiyat ruhunu gerçekten küçük yaşlara yaymaya başladığımızı gösterir. Bizler için en büyük başarı bu. Bir çocuğun bile bizi izleyip, bu spora başladığını söylemesi bizim için en büyük başarı. Aslında okçuluk bizim aldığımız madalya sayesinde tırmandı gibi gözüküyor. Tek başıma yapmışım gibi bir mevzu var ama öyle değil."
Mete Gazoz, gençlere de şöyle seslendi: "Buradan gençlere söyleyebileceğim en önemli şey sevdikleri ve yaparken mutlu oldukları bir spor ya da iş bulmaları. Sevmeyerek herhangi bir spora katlanabilmek mümkün değil."
ÇOCUKLUK HAYALİMİ GERÇEKLEŞTİRDİM
Biraz eksik de olsa çocukluk hayalini gerçekleştirdiğini anlatan olimpiyat ikincisi, dünya ve Avrupa şampiyonu milli kareteci Eray Şamdan ise, "Ben de altın madalya kazanmak istiyordum, çok da inanıyordum. Daha önceden bildiğim bir rakipti ama hiç dövüşmemiştim. Bir şanssızlık oldu diyelim, ama yine de tarihe altın harflerle adımızı yazdırdık" dedi.
Karatede Türkiye'nin ilk olimpiyat madalyasını getirmiş olduğunu vurgulayan Şamdan, "Karatenin en yüksek derecesini Türkiye'ye getirdim. Bu benim için çok gurur verici. Küçüklüğümden beri en çok bunun için çalıştım ve nasip oldu" ifadelerini kullandı. Şamdan, şöyle devam etti:
"İlk Avrupa şampiyonu olduğum zaman 'artık büyüklerde de yapabiliyoruz bu işi' dedim. Artık dünya sıralamasında da yükseliyordum. Bu beni motive etti. Bir seri yakalayıp karate camiasında efsane bir isim olmak istiyorum. Tesislerimiz ve yatırımlar çok güzel, bu konuda medyaya da sorumluluk düşüyor. Gençler televizyonda bizi gördükçe yaptığımız sporlara ilgi artıyor. Yatırımların ve medyanın amatör sporlara desteğinin artması gerekiyor. Futbol kadar bizim de değerimiz olmalı. Destekleri bekliyoruz. Çünkü başarılı olacak bir genç neslimiz var."
'BELEDİYELERİN SPORA VE SPORCUYA OLAN DESTEĞİ ARTACAK'
Zirvede daha sonra iki oturumda gerçekleşen 'Sporun Şehirleri (Yerel Yönetimler)' paneli düzenlendi. İlk oturumda A Spor Spor Müdürü Cüneyt Şen, Ümraniye Belediye Başkanı İsmet Yıldırım, Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Hasan Tahsin Usta, Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen ve Tuzla Belediye Başkanı Şadi Yazıcı'yı konuk etti. Ümraniye Belediye Başkanı İsmet Yıldırım, "Tüm Türkiye'deki AKP belediyeleri sporda hakikaten öncü. Cumhurbaşkanımızın sporcu olma kimliğinin de buna katkısı büyük" dedi.
İsmet Yıldırım, şunları söyledi: "120 bin gencimize dokunmak için çok daha fazla tesise ihtiyacımız var. Dört tane yüzme havuzumuza müracaat bir saatte doluyor, 7 bine yakın çocuğumuza yüzme öğrettik. Artırmamız lazım. Hedefimiz 1 milyondu. Onu aştık. Basketbolda, hentbolda, futbolda, atletizmde her türlü spor dalında amatör olarak varız. Okulların bütün spor malzeme ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Spora ve sporculara verdiğimiz destek artarak devam edecektir. Herkes her yaşta her ortamda spor yapmalı. Spora ve sporcuya destek veren ve spora ilgisi olan herkese destek olmak, ülkemizi ruhuyla bedeniyle gençleştirmek istiyoruz. Türkiye yüzyılı geleceğin genç yüzyılı olsun diyoruz. En büyük teşekkürü sayın Cumhurbaşkanımız ve bakanımıza ediyorum. Tüm Türkiye'deki belediyelerimize, kulüplerimize sonsuz destek veriyorlar."
Yıldırım, konuşmasında Türkiye'de olmayan büyük bir yüzme havuzu projesinin de haberini paylaşarak, "Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla, 2 bin 500 kişinin aynı anda seyirci olacağı olimpik yüzme havuzu İstanbul'da iki yerde olacak ve uluslararası şampiyonalara ev sahipliği yapacak" dedi.
İsmet Yıldırım, iş adamlarına da spor yatırımlarını artırma çağrısında bulundu.
'GENÇLER İÇİN YATIRIMA DEVAM EDİYORUZ'
Tuzla Belediye Başkanı Şadi Yazıcı da "15-20 yıl sonraki ülkemizin geleceğini çizebilmek için gençlik eşittir gelecek mottosuyla hareket ediyoruz. Spor başta olmak üzere gençler için yatırımlar yapıyoruz" ifadelerini kullandı. Gençlerin kendi bireysel donanımını, toplum içindeki statüsünü geliştirecek şekilde yatırımlarına devam ettiklerini vurgulayan Yazıcı, şu bilgileri paylaştı:
"2022 yılında 4 branşta 14 altın, 19 gümüş, 17 tane bronz madalyayla çok ciddi organizasyonlarda başarılarımızı sürdürüyoruz. Olimpik branşlarda yapılan çalışmalarla gençlik merkezlerimizde, spor salonlarımızda, okçuluktan Uzakdoğu sporlarına kadar her türlü konuda bireyin kendini iyi şekilde geliştirebilmesi için çalışmalarımızı son sürat devam ettiriyoruz."
Uluslararası ölçekteki başarıların toplumsal motivasyon açısından çok kıymetli olduğunu vurgulayan Yazıcı, "Çok popüler branşlarda değil de birçok branşta spor yapan amatör takımları geliştirmek, yaygınlaştırmak ve sevdirmek istiyoruz. Amacımız kabiliyetli olanlara fırsatlar yaratmak ve uluslararası arenada ülkeyi en iyi şekilde temsil edecek başarılı sporcular yetiştirmek. Bir toplumun geleceğini şekillendiriyorsanız, gençlerinize yatırım yapmak zorundasınız. Gençlerimiz için her türlü desteği veriyoruz. Sporla beraber ilçemizi geliştirmeye çalışıyoruz. Bireylerimizi daha donanımlı hale getirmek, geleceğe dair yapılacak en önemli yatırım diye düşünüyorum. Bundan sonra toplumda sporu yaygınlaştırmak ve toplumun tüm kesimleriyle birlikte yapabilmek çok önemli" ifadelerini kullandı. Yazıcı, "Gelişmiş ülkelerde gençlerde kötü alışkanlıklar varsa, gençlere yapabileceğiniz tek bir şey var meşgul edeceksiniz diyorlar, meşgul etmek de geleceğe dair önemli bir yatırım" dedi.
SON TEKNOLOJİ TESİSLERLE BİRBİRİMİZLE YARIŞIYORUZ
Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Hasan Tahsin Usta ise, İstanbul'da AKP belediyeleri arasında spor yatırımları alanında müthiş bir yarış olduğunu belirterek, "Tesislerin son teknolojiyle yapılmış olması ve spor hizmetinin tüm halka açık olması yönünde birbirimizle yarışıyoruz. Başkaları neyle uğraşırsa uğraşsın" dedi. Usta, kendi belediyelerine ilişkin şu bilgileri verdi:
"Gaziosmanpaşa İstanbul'un en yoğun ilçesi. 1 kilometrekarede 42 bin insan var. Bir spor kompleksi, yüzme havuzu yoktu. Şimdi ise üç spor kompleksimiz ve yüzme havuzumuz var. Bu alanların vatandaşlarımız tarafından doldurulmasını sağlıyoruz. 16 ayrı branşta bu hizmeti vermeye yoğun şekilde gayret ediyoruz. Asıl kalıcı olan, insanların hayatını dinamik tutan, spora yapılan yatırımdır. Son yıllarda bakanımızın tüm belediyelere vermiş olduğu desteklerle ilçelerimizi bir spor merkezi haline dönüştürüyoruz. Spor ve sporcularla ülkeyi dinamik tutmaya çalışıyoruz. Biz yürekten spor gönüllülerine destek olmaya varız. Hedefimiz her alanda başarılı sporcular yetiştirerek, ülkemizi en iyi şekilde geliştirerek sporla yaşamı birleştirmek."
'GENÇLERLE İLETİŞİM DİLİMİZ; SPOR, SANAT, DOĞA'
Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen, "Sporu biz sadece bir faaliyet olarak düşünmüyoruz, spor aynı zamanda bir eğitim, kültür projesidir, sağlık projesidir, bir iletişim projesidir. Bu yönüyle baktığımızda sporun özellikle gençlerle, ama toplumun tüm kademesiyle beraber yapılması gerektiğine inanıyoruz. Üsküdar Belediyesi olarak bu anlayışla sporu, toplumun tüm tabanına yayma adına projelerimiz var" dedi.
Üsküdar Belediyesi'nin başarılı bir spor kulübü olduğuna işaret eden Türkmen, "Basketbol, hentbol, voleybol, atletizm, karate, tekvando, judo branşları var. Bayan hentbol takımında süper ligdeyiz ve başarılıyız. Basketbolda erkeklerde Türkiye ikinci liginde lider durumdayız. Atletizmde Avrupa Şampiyonası'nda ülkemizi temsil ediyoruz" bilgilerini paylaştı. Üsküdar Belediyesi'ne ait 16 yüzme havuzu olduğunu belirten Türkmen, şöyle devam etti:
"Her gün 5 bin vatandaşımız bu spor tesislerinden yararlanıyor. Bu bir iletişim projesi. Özellikle gençlerle iletişimin sağlıklı sağlanabilmesinin en önemli alanı spordur. Gençlerle bizim iletişim dilimiz, spor, sanat, doğa, hayvan, kültür, iş ve aştır. Bizim için en anlamlı olan gençlerle ilgili olan projelerdir."
Türkiye'nin spor yapma konusunda ne yazık ki zayıf olduğunu belirten Türkmen, "Avrupa'da vatandaşların yüzde 50'si günlük düzenli spor yaparken, Türkiye'de bu oran yüzde 5'in altında. Bu üzücü bir rakam. Hem sağlık açısından hem toplumsal barış ve huzur açısından sporun çok kıymetli ve önemli olduğuna inanan bir belediye başkanıyım. Gençleri kötü alışkanlıklardan uzak etmenin en iyi yolu onlara güzel alışkanlıklar kazandırmak. Biz belediyeler çocuklarımızı güzel işlerle meşgul edebilirsek, yanlış işlere bulaşmazlar. Belediyeler olarak adeta gençlere nasıl dokunabiliriz diye birbirimizle yarışıyoruz. Türkiye yüzyılında gençlere yönelik yapılan çalışmaları düşündüğümüzde spor bu işin en ana başlığıdır ve en öncelikli iştir" değerlendirmesinde bulundu.
"SPORDA EN ÖNEMLİ KONULARDAN BİRİ SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK"
Panelin ikinci oturumunda ise Bursa Büyükşehir Belediyesi Başkanı Alinur Aktaş, Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi Başkanı Zeynel Abidin Beyazgül, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Yücel Yılmaz ve Erzurum Büyükşehir Belediyesi Başkanı Mehmet Sekmen spor yatırımlarını anlattı. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, "Gençlik ve spor birbirinden ayrılmaz çok önemli iki parça. Z kuşağı diye çok moda bir ifade var. Ben bu kavrama hiç katılmıyorum. Dün iki ayrı genç grubuyla bir araya geldim. Her çocuk annesi ve babası için Z kuşağıdır. Her dönemin ayrı argümanları var" dedi. Sporu sadece futboldan ibaret bir olgu olarak görmeye devam ettiğimiz sürece spor konusunda alacağımız mesafenin çok fazla olmayacağını anlatan Aktaş, "Bursa'da bir mottomuz var; çocuklarımız mutlak suretle bir spor ve bir sanat dalıyla buluşacak. Bundan hareketle Bursa'da yeni yeni tesisler yapılıyor" diye konuştu. Gençlik ve spor faaliyetleriyle alakalı en önemli konulardan birinin sürdürülebilirlik olduğunu belirten Aktaş, şöyle devam etti: "Bursa gençlik kulübü uygulamamız var. Tamamen dijital ortamda, buna katılan gencimiz 90 bin şu an. Lansmanını bir yıl önce yaptık. Girenler 4 GB internet kazanıyor ve farklı alışveriş mekanlarından indirim imkanına sahip oluyor. Gençlerle devamlı iletişim halinde olmayı çok önemsiyorum. Bursa gerçekten futbolla özdeşleşen bir şehir. 2010 senesinde bir tane futbolcusu dahi milli olmayan Bursaspor şampiyon oldu. Türk futboluna çok önemli isimler yetiştirmiş bir takım. Türkiye'de son 20 yılda sporla alakalı çok önemli adımlar atıldı. Bursa'da 24 ayrı branşta 55 bin lisanslı sporcumuz var."
"GENÇLERE ZAFER KUŞAĞI DİYORUZ"
Balıkesir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Yücel Yılmaz da, "Balıkesir'in kendi içinde Türkiye'nin diğer illerinden farklı özellikleri var. Her ilçenin her branşta ayrı bir takımı var" dedi. Bunun da şehir içinde rekabetin güçlü olmasını sağladığını anlatan Yılmaz, "Kulüplerle belediye beraber çalışıyoruz, ciddi manada tesis eksikliğimizi kapattığımız bir seneye girdik. Bundan sonrası sporcuların beslenmesinden kondüsyonuna tüm ihtiyacını karşılayan bir sistem. Mekânsal olarak ihtiyaçları karşıladığımız bir dönemdeyiz" ifadelerini kullandı. Yılmaz, şöyle devam etti: "Mahalle ligi yapıyoruz, tüm ilçelerimizde aynı sınıfta ve mahallede olan kişiler 3 ayrı branşta 8 ayrı kategoride oynuyoruz, Balıkesir ligi yapıyoruz. 40 bin ve üzeri öğrenci katılıyor, elene elene her ilçeden mayısa kadar finale geliyorlar. Şehir hep beraber ayağa kalkıyor. Şampiyon olanları yurtdışında maça götürüyoruz. 8 yıldır devam eden bir süreç. Ciddi katılımlı, gençlerin seyretmek için de oynamak için de takip ettiği katıldığı bir etkinlik. Biz gençlere zafer kuşağı dedik. Kuşaklar arası geçişi iyi sağlamaya çalışıyoruz. Gençken insanlar spor yaptığı için hasta olmuyor. Şeker, tansiyon, kilo hareket etmeyen yaşlı bedenlerde ortaya çıkıyor. Yaşlılarımızı da düşünen işler yapmaya çalışıyoruz."
"ERZURUM'U SPORUN BAŞKENTİ YAPMAK İSTİYORUZ"
Erzurum Büyükşehir Belediyesi Başkanı Mehmet Sekmen ise, sporun toplumsal açıdan önemine dikkat çekti. Sekmen, "Gençliğin spora olan ihtiyacını ve ilgisini de biliyoruz. Erzurum'u sporun başkenti yapmaya çalışıyoruz. Türkiye'de spora en fazla katkı yapan belediyelerden biriyiz" dedi. Erzurum denince akla kış sporlarının geldiğini vurgulayan Sekmen, şunları söyledi: "Ama biz diğer spor dallarına da önemli destek veriyoruz, tesisler yapıyoruz. Ayrıca Cumhurbaşkanımızın Erzurum'a ne kadar değer verdiğini, kış sporları açısından en önemli tesislerin Erzurum'da olduğunu görüyoruz. Bakanlıkla beraber hareket ediyoruz. Tesisleri ortak kulland��rırsak topluma daha çok fayda verir ve israfı da önlemiş oluruz. Yaz ve kış spor tesisleri oluşturduk" Sekmen, şöyle devam etti: "Yerel yönetimlerin gençliğe ve spora olan ilgisi çok önemli. Altyapıdan başlayarak sporcuları yetiştirebilirsek bunların ileride başarılı olmaları kolay olur. Bugüne kadar 30'un üzerinde futbolcumuz hem milli takımda hem süper ligde futbol oynadılar. Ayrıca Erzurum'da altyapıya çok büyük önem verdik. Kış sporlarında başta kayak olmak üzere bilmeyen kalmasın diye kampanyalar yaparak gençlerimizi kayak ve kızak öğrenmeye teşvik ediyoruz. Tüm ihtiyaçlar belediye tarafından karşılanıyor. Yaz sporlarına da ayrı bir önem veriyoruz. Ayrıca okullara ve amatör spor kulüplerine de büyük destek veriyoruz. Sürdürülebilirlik çok önemli, bunları kısa süreli yaparsanız faydalı olmaz, mutlaka devamı sağlanmalı."
"500 BİN GENÇ TESİSLERİMİZDEN FAYDALANIYOR"
Tarihi bir kentten geldiklerine vurgu yapan Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi Başkanı Zeynel Abidin Beyazgül de, "Şanlıurfa yaş ortalaması 2,6 olan bir şehrimiz. Böyle bir şehirde elbette ki gençliğe ve spora çok önem vermemiz gerekiyor. Bunun için Gençlik Spor İl Müdürlüğü ve amatör spor kulüpleri ile birlikte müşterek çalışıyoruz. Ve şehrin tamamını kapsayan bir çalışma içerisindeyiz" dedi. Beyazgül, şöyle devam etti: "Biz geldikten sonra sporun tamamını içine alan faaliyetleri geliştirmek için hemen tesislerimizi kurduk. Gençliği her alanda kapsayıcı bir çalışma yaptık. Urfa yaz şehri olmasına rağmen kış sporları için tesisimizi de kuruyoruz. Genç ortalamamız çok yüksek. Yeteneği keşfedilmemiş bir gencimiz kalmasın istiyoruz. 500 bin genç tesislerimizden faydalanıyor. Kurduğumuz gençlik merkezlerinin bünyesinde 21 branşta spor faaliyetleri sürüyor. Bir gencimizin elinden tutup bu spor alanlarına getirmezsek, bir başkasının tutup onu kötü alışkanlıklara götürme ihtimali var. Biz pandemide de hiç durmadık. Şu anda çok enerjik bir Şanlıurfa var."
GÜÇLÜ SPONSOR DESTEĞİ
'Türkiye Yüzyılında Gençlik ve Spor Zirvesi'nin ana sponsorluğunu Aydınlı, İddaa, Vakıfbank, Black Braun, EnerjiSA, RHG Enertürk Enerji, P&G Procter Gamble, Papara üstlenirken, destek sponsorları ise Balıkesir Belediyesi, Bursa Belediyesi, Erzurum Belediyesi, Şanlıurfa Belediyesi, Tuzla Belediyesi, Gaziosmanpaşa Belediyesi, Ümraniye Belediyesi ve Üsküdar Belediyesi oldu.
Vakıfbank Genel Müdür Yardımcısı Ferkan Merdan, "Ülkemizin değerlerinden bahsederken bizim gündemimizde hep genç nüfusumuz bulunuyor. 15-24 yaş arasında 13 milyon civarında genç nüfusumuz var ve en büyük kıymetlerimizden biri bu. Bu rakam birçok ülkenin nüfusundan fazla. Bunu çok iyi kullanıp değerlendirdiğimizde ileri dönük çok ciddi kazançlar elde edebiliriz" dedi. 1986 yılında Vakıfbank'ın bu yolculuğunun başladığını ve 36 yıldır da desteğinin devam ettiğini anlatan Merdan, şunları söyledi: "Kendimize branş olarak kadın voleybolunu seçtik. 9 spor okulu, 1300 öğrencimiz var, 7 yaşından itibaren kız çocuklarımızı yeteneklerine göre sınıflandırıp çalışmaya başlıyoruz. Yaklaşık yüz oyuncumuz altyapıda yetişiyor ve A takıma aldığımızda artık dünya markası dediğimiz Vakıfbank Kadın Voleybol Takımı'nda tüm liglerde mücadele veriyorlar. Şu an dünya kulüpler şampiyonası var Antalya'da. Kazakistan'la ilk maçımızı kazandık." Geçen yıl kadın voleybolunda dünyada 5 kupa olduğunun ve 5'ini de aldıklarının altını çizen Ferkan Merdan, şöyle devam etti: "Vakıfbank iki kez Guinness Rekorlar Kitabı'na girdi. Üçüncü kez başvuruyu yaptık, bir branşta tüm kupaları aldığımız için. Banka tarafında ciddi bir sahiplenme var. Vakıfbank Spor Kulübü'nü, her bir çalışanımız canı gönülden destekliyor. Başarılı bir spor kulübüne bir birim yaptığınız harcamanın, 8 birim değerinde reklam eş değeri var. 2015'te Vakıfbank olarak güzel bir yatırım yaptık ve Üsküdar'da 200 bin metrekarelik spor merkezi kurduk. Avrupa ve dünyanın şampiyon voleybolcuları burada yetişiyor dedik ve kız çocuklarını bu vizyonla yola çıkarıyoruz."
"DÜNYADA TANITIMIMIZA BÜYÜK KATKI SAĞLIYOR"
Kendisinin de geçmişte sporcu olduğunu hatırlatan Kiğılı CEO'su Hilal Suerdem de, "Hentbol oynadım, milli takım aday kadrosuna çağrıldım. Şu an Türkiye Hentbol Federasyonu'na giyim sponsoruyuz" dedi. Hem moda dünyası, hem perakende spor dünyasını eşlemede çok iyi işler yaptıklarına dikkat çeken Suerdem, şunları söyledi: "Sporla markalaşma o kadar önemli bir ilişki ki insanlara sporla iletişim kurduğunuz zaman size farklı bakılıyor. Bolonya'da İtalyan basketbol takımına sponsor olduk. İtalya'nın basketbol milli takımına sponsor olduk. Aynı şekilde Azarbaycan futbol takımına sponsor olduk. Romanya milli futbol takımının da sponsoruyuz." Türkiye'deki sponsorluklarına da değinen Hilal Suerdem, "Başakşehir Spor Kulübü, Alanyaspor, Sivasspor, İstanbulspor resmi giyim sponsoruyuz. Yıllarca Fenerbahçe'nin de olmuştuk, beraber şampiyonluklar da kazandık" dedi. Suerdem, sporun geleceğine ilişkin de, şunları söyledi: "Gelecekle ilgili e-spor sisteminde dünyada büyük bir teveccüh var. Türkiye'de nüfusun yarısı video oyunları oynuyor, çoğu sporla alakalı. Spor giyimimizi, sporculara olan yaklaşımımızı, sanal dünyada müsabaka yapan gençlerimizin ilgisini çekecek tokenlar koyuyoruz. O tokenlarla alışveriş yapmalarını sağlamaya çalışıyoruz. E-sporun faydasını da almaya çalışıyoruz. Hem sanal hem gerçek dünyada spor ve sporcunun yanındayız."
"DÜNYA ŞAMPİYONLARI YETİŞTİREBİLİRİZ"
Salcano Yönetim Kurulu Üyesi Bayram Akgül ise, "Biz bisiklet üretiyoruz ve bisiklet sporuna destek oluyoruz. Fransa, İtalya, İspanya bisiklet turları ülkelerinin tanıtımına destek oluyor. Cumhurbaşkanlığı bisiklet turumuz da çok kıymetli, tüm dünyaya ülkemizi tanıtma fırsatı veriyor" dedi. 2010'da kendi üretimlerinin sporuna destek olmaya başladıklarını hatırlatan Akgül, şunları söyledi: "Bu yıla kadar aralıksız devam etti. Uluslararası sponsorluklarımız oldu. Türkiye'nin dışında Sırbistan, Bosna Hersek ve Karadağ'ı kapsayan bir sponsorluğumuz oldu. Benzer şekilde Yunanistan'da bir yarışa sponsor olduk. Türkiye'de 'kardeşlik için pedal çevirelim' vizyonuyla Batman'da, Hasankeyf'te yarışlar yaptık. İsrailli, Filistinli, Azeri, Ermeni, Sırp, Boşnak yarışçılar bizim için yarıştı. Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu da bizim en önemli sponsorluğumuz. Hem Türkiye'nin tanıtımı, hem markamızın tanıtımı için önemli bir etkinlikti. 2014'te dünya şampiyonu çıkardık. Belçikalı bir sporcu Salcano bisikletle dünya şampiyonu oldu. Bizim için çok büyük bir başarıydı. Bazen babamla istişare ettiğimizde fabrikaya yatırım yapacak kadar parayı sponsorluğa ayırmışız diyoruz ama ondan da gocunmuyoruz, mutluyuz." Bayram Akgül ayrıca, dünyanın en büyük bisiklet fabrikalarından birinin yatırımına başladıklarını da duyurarak, birkaç ay içinde faaliyete geçeceğini vurguladı. Bisiklet dışında geçmişte bazı spor kulüplerine de desteklerinin olduğunu anlatan Akgül, şöyle devam etti: "Gelecekte satranca da destek olmak isteriz. Sporun geleceği açısından Türkiye'de büyük fırsatlar var. Ayrıca bakanlık da gerçekten bütçe konusunda büyük destek oluyor. Bizim burada geleceği planlarken hem federasyona hem kulüplere büyük işler düşüyor. Türkiye'de hem ulaşım hem sağlık için Türkiye'de bisikleti teşvik edersek önümüz açık. Altyapıya yatırım yapılırsa gelecekte olimpiyat şampiyonları, dünya şampiyonları yetiştirmemek elde değil. Bu anlamda sponsorluklarımız olabilir gelecekte."
"KENDİ SPOR KULÜBÜMÜZÜ KURMA PLANIMIZ VAR"
Kırk yıldır ticarete köprü olmaya çalıştıklarını anlatan Aras Kargo Genel Müdürü Utku Ayyarkın ise, "Günde bir milyon üzerinde kapı çalarak, dünyanın etrafını her gün 7 tur dönen bir organizasyonuz" diye konuştu. Sporun birleştirici rolünü kendilerine önemli bir adım olarak gördüklerini vurgulayan Ayyarkın, şöyle devam etti: "Futbol, sporun en önemli mekanizmalarından biri. Birçok branşın da desteğe ihtiyacı var. Son dönemde 'Filenin Sultanları' bizim ülkemizi gururlandırmayı başardı. Biz de Aras Kargo olarak var gücümüzle sporun bu bütünleyici faaliyetinin destekleyicisi olmayı amaçladık. Yeni bir kuşak geliyor. Futbol önemli ama e-spor da Z Kuşağı'nın ilgisini çeken önemli işlerden biri. Özellikle federasyon ve kulüpler nezdinde baktığımızda sporun destekçisi olmaya çalışıyoruz. Aynı zamanda son iki yıldır süper ligde birçok kulübümüze destek verirken Beşiktaş, Galatasaray ve Trabzonspor kulüplerinin de resmi taşıma işini üstlendik. İki yıl önce Ziraat Kupası'nın yarı final ve final maçlarında maç başlamadan önce maçın topunu elektrikli akslarla birlikte sahaya taşıyarak bir ilke imza atmıştık. Amacımız böyle yeniliklerle gelecek nesile sporun önemini anlatabilmek." Aras Kargo olarak voleybola da destek verdiklerini kaydeden Ayyarkın, "2023 yılında üniversitedeki gençlik için planladığımız çalışmalarımız var. 2023 için en öncelikli işlerimizden biri kendi spor kulübümüzle fark yaratma planımız var" dedi.
"FUTBOLUN ÜNLÜ İSİMLERİ ANLATTI: YILDIZ OLUNMAZ, YILDIZ DOĞULUR!"
'Türk Futbolunda Yıldız Olmak ve Yıldız Yetiştirmek' paneli de zirvenin en ilgi çeken etkinliklerinden biri oldu. Panelde A Spor Spikeri Aykut İnce, Teknik Direktör Mustafa Denizli, FIFA kokartlı eski hakem Cüneyt Çakır, TFF Yönetim Kurulu ve İcra Kurulu Üyesi ve Milli Takım Sorumlusu Hamit Altıntop, Teknik Direktör Yılmaz Vural ve Trabzonsporlu milli futbolcu Abdülkadir Ömür'ü konuk etti. Panelin en önemli isimlerinden Teknik Direktör Mustafa Denizli, Türkiye'nin yıldız yetiştirme konusunda hangi noktada olduğuna ilişkin, "İyi bir noktada değiliz. Yıldız yetiştirilmez, yıldız doğulur" dedi. Futbolun çalışarak geliştirilen tarafları olduğunu ama yeteneğin farklı bir şey olduğunu vurgulayan Denizli, şunları söyledi: "Futbol zekası dediğimiz bir zeka vardır. Bunu fizik kapasitesiyle birleştirdiğin zaman yıldız seviyesine geliyorsun. Yıldızların önemli bölümü çok yaratıcı futbolculardır. Futbolcu çalışarak birçok şeyi kazanabilir ama yetenek dediğimiz şeyleri geliştirme şansı çok azdır. Her 10 yılda bir dünya futbolunda yıldız sayısında mutlak bir azalma görürüz. Yıldız sayısı tüm ülkelerde azalıyor. Dünya kupasında kaç tane yıldızdan bahsedebilirsin. 15 yıldır dünya futbolu iki isim üzerinde dönüyor. Dolayısıyla Türkiye'deki yıldız futbolcu sayısı da aynı şekilde. 15-20 sene evvel bir Fenerbahçelinin bir Galatasaray maçına gitmesi çok doğaldı. Bunlar şu anda çok azaldı. Evet bu yetenekleri buluyorsun ama Türkiye'de yıldızın gelişeceği çalışmaları yapmak bir hayli zor. Kulüpler zaten bu gençlere çok fazla yatırım yapma imkanına sahip değiller çünkü üst yapıya dahi yatırım yapamıyorlar. Esasında yıldızların yetişme alanları zorluk derecesi yüksek alanlardır. Zorluk derecesi yüksek alanlarda yıldız futbolcuların yetenek geliştirme şansı var. Türkiye'de aşağı yukarı altyapıda futbolcu yetiştirmeye çalışan kulüplerin çok büyük bölümü sentetik çimde çalışıyorlar, bunun futbolcuya katacağı hiçbir şey yoktur. Sokak futbolu diyip geçiyoruz ama bunun bir de incelenmesi gereken tarafı var. Niye sokak? Sokak risk alanı yüksek olan bir yer. Çocuklar sokakta top oynuyor, farkında olmadan ve mecburiyetten çevre kontrolünü daha geniş alanlara yayıyor.
Kulüpler yanlış strateji izlediler ve izlemeye devam ediyorlar. Elli yıldır futbolla ilgili her yıl aynı konular gündeme gelir. Eksiklikler nelerdir, nasıl giderilir? Üzerine ciddi bir eğilim yok. Futbol görsel bir oyun, bir taktik. Yıldızları taklit eden bir sürü genç çocuk vardı. Şimdi bu imkanlar yok. Türk futboluna esasen yatırım yapılmıyor ki. Kulüpler altyapılarına yatırım yapmıyor. Ciddi bölümü büyük meblağlarla borç içerisinde. Bu mevzu artıları eksileri bitmeyecek bir mevzu." Türk teknik adamların Avrupa'da çok fazla boy gösterememesi konusuna dikkat çeken Denizli, şöyle devam etti: "Burada ulusal liglerde mücadele ettiğin zaman istediğin kadar başarılı ol, biz Avrupa tarafından çok yakından takip edilen bir ülke değiliz. Bu Türk takımlarının dezavantajı. Türk futbolunun daha başarılı olduğu dönemde dışarıya çok nadir futbolcu yolluyorduk. Şimdi Türk futbolu ivme kaydetti ama milli takımımızın birçok futbolcusu yurtdışında doğan ya da burada yetişen futbolculardan oluşuyor. Ayrıca dünya kupası turnuvalarında bizim boy göstermememiz de ülke adına şanssızlık. Uluslararası alanda takip edilen Türk futboluna baktığınız zaman ilgi çekici bir tarafı yok. Saha içinde istenmeyen hareketlerin görünmesi gibi, ben hakikaten bazen utanıyorum. Biraz ağır olacak ama biz bu konularda dürüst değiliz. Sporu seven bir ülke değiliz, bakmayın futbol çok konuşuluyor ama futbolu seven bir ülke değiliz. Futbolda madden tüm kulüplerimiz zorda. Altyapıdan bahsettiğimiz zaman yatırım yapmak daha da zorlaşıyor."
"ZİHİNSEL DEVRİM ŞART, ÖNCE ALTYAPIYI EĞİTMEMİZ LAZIM"
Yıldız yetiştirme konusunda Teknik Direktör Yılmaz Vural da, önemli açıklamalarda bulundu. Türkiye'de oyuncu yetiştirme konusunda yaşanan zorluklara dikkat çeken Vural, "Bizim Türkiye'de zihinsel bir fiziksel bir devrim yapmamız lazım. Bunu yapmazsak daha çok konuşuruz. Hepimiz eksikliğin olduğu yerde alternatif sunamıyoruz. Bunu yapmaya hazırsak bu iş olur" dedi. Fiziksel devrimden kastının tesisleşme olduğuna işaret eden Vural, şöyle devam etti:
"Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş tesislerinin ölçülerinin uygun olmadığı konuşuldu. Büyük takımlarımız yüz küsür seneyle gurur duyuyorlar ama hiçbir yöneticileri altyapı oyuncuları için tesis yapalım dememiş. Bize bir aile geliyor, benim çocuğum futbol oynamak istiyor diyor. Okulu mu tercih edelim, futbolu mu? Bu ne demek? Milli Eğitim Bakanlığı'nın araya girmesi lazım, belli seviyedeki sporcuları yetiştirmeleri lazım. Eğitim ve spor asimile olmadı. Dünya yapıyor, biz niye yapamıyoruz? Benim şimdi aileye eğitimi bırakın, futbolcu olsun deme hakkım var mı? Tesis olmayan bir yerde siz böyle insanları nerede yetiştireceksiniz? Eskiden her taraf bomboştu. Mahallenin bir arsasında herkes sabahtan akşama kadar oynuyordu. Biz bunları şimdi çocuklara sunamıyoruz. Bu zihinsel devrimi yapmak gerekiyor. Bize oyuncu 15-16 yaşında geliyor, altyapıyla alakası olmadan, üst yapıda gelişiyor. Bu nedenle 30 yaşında adamlara nasıl duracağını anlatmak zorunda kalıyoruz. Avrupa'nın en dinamik ülkelerinden biri biziz. 18-20 milyona yakın 7-17 yaş çocuk var. Biz bunları eğitemezsek, maalesef burada boşuna konuşmuş oluruz. Bu fiziksel ve zihinsel devrimi yapacak zihniyetleri bulmak lazım. Türkiye'nin 7 coğrafi bölgesinde otuz farklı takım çalıştırdım. Üst yapının eski malzemeleri altyapıya veriliyor. Formalite şeklinde eğitiliyor altyapılar. Bu kadar değerli varlıkları öyle insanlara teslim ediyoruz ki. Kim altyapıları eğitecek? Türkiye'nin potansiyeli bunları çözecek durumda. Bu şartlarda bile öyle bir dinamizm var ki, bu ülkede ortaya birileri çıkıyor. Türk gencinin dünya genciyle yarışı önde bitirmesini istiyorsak bunları yapmamız lazım."
Vural, antrenör ihracına yönelik de, Türk antrenörlerinin yabancılarla uluslararası alanda yarışacak bir eğitimi olmadığını belirterek, "Futbolcu yolluyoruz da bizden neden bir antrenör yurt dışına gidemiyor? İşin o boyutuna gelindiğinde, ülkenin futbol seviyesinin sizin bir yere gitmenizde çok önemli rol oynadığını görüyoruz. Biz Türkiye'de yalnızız" yorumunu yaptı. Çeşitli eleştirilerde de bulunan Yılmaz Vural, "Biz kuralsız yönetiliyoruz, kurallarla yönetilmiyoruz. Ben futbolu kimin yönettiğinin farkında değilim, kim yönetiyor bunu? Kural koyucu kimse onu dinleyeceksiniz. Burada kimseleri suçlamak değil amacım. Biz kimi örnek alacağız ya da biz doğruyu nasıl yapacağız. Zekamız bize yeter ama bu sistemle bu iş gitmez" ifadelerini kullandı. Yılmaz Vural, şampiyonluk yarışı konusunda ise, "Bu sene kimse şu olur diyebilecek durumda değil. Mesela Galatasaray kötü başladı ama toparlanıyor. Diğerleri de öyle, Fenerbahçe çok iyi götürüyor, Beşiktaş çok iddialı. Keyifli bir mücadele olacak" dedi.
"AVRUPA'DA TÜRK FUTBOLUNA SAYGI VE SEVGİ VAR"
Milli Takım Sorumlusu Hamit Altıntop ise, Türkiye'nin Avrupa'dan nasıl göründüğünü ve gençlerin potansiyelini değerlendirdi. "Yıldız demek fedakarlık demek, yıldız demek sorumluluk almak, bunu severek yapmak ve takdir beklememek demek" diyen Altıntop, şöyle konuştu: "Evet ülkemizde her kardeşimiz bir yıldızdır. Burada bizim sorumluluğumuz onları ne kadar fazla parlatabiliriz veya daha yüksekte onları destekleyebiliriz. Bu da tek başına olacak bir şey değil. Burada çevre, aile, arkadaşlar vardır. En önemli faktör olan hoca vardır. Hocalarımızın da hangi şartlarda çalıştığını biliyoruz. İngiltere, Portekizle kıyasladığınızda Türk hocalarımız en iyi eğitim sisteminden geçmiyorlar, en iyi imkanlarda çalışmıyorlar. Ülkemizde spor kültürü çok fazla yaygın değil. Bu yüzden benim hayatımın en büyük pişmanlığı kariyerimde annemi, ailemi, yeteri kadar dahil etmediğimdir. Benim annem evet oğlum futbolcu dedi ama futbolda hangi dinamikler olduğunu hiçbir zaman öğrenemedi. Beni desteklemek istiyordu ama nasıl destekleyeceğini bilmiyordu. Futbol kültürünü, spor kültürünü bilmiyordu." Altyapı antrenörlerinin az maaş aldıklarına işaret eden Altıntop, şöyle devam etti:
"Hangi şartlarda çalıştıklarını biliyoruz ama ilişkiler her zaman iki taraflıdır. Teknik direktörlerimiz beraber hareket etse, her şartı kabul etmese ve birlik olsa, kulüplere veya federasyonlara başvuruda bulunsa, dirense inanın bana orası da değişecektir. Bu kulüplerimiz için de geçerli. Beraber hareket etmede çok verimli olamıyoruz. Bu dinamiklere dikkat etmediğimiz sürece, maalesef istediğimiz yıldızları dünyaya tanıtamayacağız. İstediğimiz istikrarı yakalayamayacağız. Avrupa'dan Türkiye'ye inanılmaz saygı duyuyorlar, inanılmaz bir sevgi var. Yıldız olmak demek saç tarzınız, kramponunuzun rengi değil. Yıldız olmak işine saygı duyan, etrafındaki insanları motive etmeye çalışan ve kötü günde tekrar ayakta kalandır".
Hamit Altıntop, yabancı sayısına hakkında da, şöyle konuştu: "Ben kısıtlamalara karşıyım. Ama diğer tarafa baktığımızda, hiç ilgi görmeyen eğitim sistemi, yatırım yapılmayan, desteklenmeyen yavrularımız olduğunu görüyoruz. Fatih hoca zamanında alınan 14 yabancı kararı aslında çok güzel bir proje. Ama bunun tamamlamayan diğer tarafı var. Bunu yapmadığınızda bu yarım kalıyor, maalesef Türk futbolunun yine kayıpları oldu. Bunu konuşacağız, tartışacağız, Türk futbolu için hangisi doğrudur diye. 2012'de sadece 5 yabancı oynuyordu. Başarılar elde ettik, bunu Türklerle yaptık."
"YETENEK ÇOK ÖNEMLİ AMA TEK BAŞINA YETMEZ"
FIFA kokartlı eski hakem Cüneyt Çakır da, "Aslında başarıya giden yolda en önemli şey iyi bir sistemin olması. Yetenek çok önemli ama tek başına asla yeterli değil" dedi. Futbolu çok seven ve konuşan bir ülke olduğumuzun altını çizen Çakır, "Ama 'şanslı jenerasyon' diye bir kavram geliştirdik. Mevcut başarılara baktığımız zaman çok büyük şeyler başarmışız. Bu şanslı jenerasyon algısını unutup, iyi bir sistemin bizi başarıya götürdüğünü unutmamamız gerekiyor. Sistem çok önemli, iyi bir sistem kurulmalı ve sürdürülebilmeli" dedi. Türk futbolunun aslında teknik yönden çok güçlü olduğunu belirten Çakır, şöyle devam etti: "Güçlü tarafları çok fazla. Örneğin futbolda iyi bir hücum oynayan back'e ihtiyacımız var ama yetiştirememişiz. Örneğin 18 yaş grubu ya da altında oynayan oyuncularla sezon bittikten sonra neden özel çalışmalar yapılmaz. Bunlar çok değerli şeyler. Hakemliğe geldiğimiz zaman hakemlik de futboldan çok farklı değil. Biz bir başarı yakalıyorsak, bu başarı tek bir başarıyla sınırlı kalmamalı, iyi bir başarı sürdürülebilir olan başarıdır. Bizim istikrarı sağlamamız lazım. Hakemlikle ilgili sisteme geri dönecek olursak, kulüpler futbol federasyonunu seçiyor, futbol federasyonu merkez hakem kurullarını seçiyor. Sadece İstanbul'da bin tane hakem var, haftada bin maç oynanıyor. Biz merkez hakem kurulundan tüm ligleri kontrol etmesini bekliyoruz. Bu çok zor bir yapı. Burada kalıcı bir şey için eğitimin verileceği bir ekip olmalı, hakem atamalarından sorumlu olacak. Bunlar ayrı olmalı. Bizler hakemleri sadece süper ligde görüp tanıyoruz. Ülkemizde hakemliğe başlamada azalma var. Amatör hakemlere baktığınız zaman bu insanların maddi olarak hiçbir şey kazanamadığını görüyoruz. Kavga çıkıyor, hakemi dövüyorlar. Güvenlik yok. Önce biz hakemliği cazip hale getirmeliyiz. Amatör hakemlerimize değer vermeliyiz, onlara eğitim vermeliyiz. Ben 30 yıldır hakemlik yapıyorum, 30 yılda 30 kere talimat değişmiş. Bence kalıcı talimatlar olmalı, en azından 10 senelik periyodlarla. Futbol federasyonumuzun bu konuda yaptığı çalışmayı çok önemli buluyorum. Ve umut doluyum."
"TRABZONSPOR'UN GÖZÜ BU SENE DE ZİRVEDE"
Trabzonsporlu milli futbolcu Abdülkadir Ömür de, konuşmasına "Ben hala kendimi yıldız oyuncu statüsüne koyamıyorum ama her gün kendimi daha fazla geliştirirsem kulübüme ve ülkeme katkı sağlamak istiyorum" diyerek başladı. Ünlü futbolcu Ömür, "
Saha dışındaki performansımızla da insanlara örnek olmamız gerektiğini düşünüyoruz. Trabzonspor'dan içeri 10 yaşında girdim. Çok büyük fedakarlıklar yaparak 16 yaşında profesyonel oldum. Saha içindeki performansımız yüzde 49 ise, saha dışında da örnek olmalıyız. Büyüklerimizden nasıl öğrendiysek bizden sonra gelen arkadaşlarımıza da örnek olmalıyız. Hakemlerimize, teknik direktörlerimize saygısızlık yapmadan saha içinde meydan okuyarak maçı bitirmeliyiz. Saha içindeki performansınız da her gün yukarı çıktıkça yıldız oyuncu konumuna gelebiliyorsunuz. Benim daha geliştirmem gereken şeyler var" ifadelerini kullandı. Ömür, Messi mi Ronaldo mu sorusuna da, "Ben Messi hayranıyım. İzlemek keyif verdiği için daha çok beğeniyorum" yanıtını verdi. Ömür, Arda Güler'e tavsiyeleri konusunda da, "Arda gerçekten yetenekli bir kardeşimiz. Biraz zor şartlar altında altyapıdan yükseldik. Yemeden içmeden uykusuna kadar insan kendine bakmalı, yemeğine ve özel idmanlarına da dikkat etmesi gerektiğini söylerim" dedi. Abdülkadir Ömür, şampiyonluk yarışına ilişkin de, "Bu sezon biraz daha çetin bir yarış oluyor. Geçen sene şampiyon olduk mutlu bitirdik ama Trabzonspor'da hedeflerin bitmemesi gerekiyor. Önümüzdeki maçları kazanarak tekrardan puan tablosunda zirveye yerleşmek istiyoruz" yorumunu yaptı.
DÜNYA KUPASI'NI KİM ALIR?
A Spor Spikeri Aykut İnce'nin "Dünya Kupası'nı kim kazanır sorusuna" ünlü isimler şu yanıtları verdi: Yılmaz Vural; Fransa. Abdülkadir Ömür: Arjantin. Hamit Altıntop; Arjantin.
"SPORUN GELİŞMESİ İSTİHDAMI DA POMPALAYACAK"
Zirvenin son paneli olan 'Sporu Markalaştıranlar' ise A Para Spikeri Duygu Gözde Arslan'ın moderatörlüğünde gerçekleşti. Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Ergin Kaya, P&G Türkiye CEO'su Tankut Turnaoğlu ve Opet ve Regnum Yönetim Kurulu Üyesi Nurten Öztürk'ün konuşmacı olarak yer aldığı panelde sporun markalaşma yolculuğuna katkıları masaya yatırıldı. Opet ve Regnum Yönetim Kurulu Üyesi Nurten Öztürk, "Golfe gönül verdik, Türkiye'de hatta dünya ölçeğinde golfe en fazla yatırım yapan aileyiz" dedi. Bu anlamda ülkemiz adına gurur duyduğunu vurgulayan Öztürk, şunları konuştu: "Ülkemizde çok tanınmamış bir spor golf, henüz istediğimiz yerde değil ama dünyada bakıldığında çok ünlü golfçülerin olduğu, yarıştığı ve büyük ölçüde gelir sağladıkları bir spor. Şu an ülkemiz için de ciddi anlamda bir gelir kaynağı. Bizi turizme yönlendiren de golf tutkumuz oldu. Amerika'da 16 binin üzerinde golf sahası, İngiltere'de 3 binin üzerinde, İspanya ve Portekiz'de 600 civarı golf sahası var, bizim ülkemizde 21 golf sahası var. Bunların 4 tanesi bize ait. Bunlar uluslararası sahalar, uluslararası turnuvaların yapılabileceği, pek çok yabancı konuğu ağırlayabilme özelliğine sahipler."
Ülke ekonomisi için spor turizminin çok gerekli olduğunu ve gelişmesi gerektiğini belirten Öztürk, şöyle devam etti: "Ülkemizin dünyanın en büyük golf destinasyonuna sahip olması bizim için bir ayrıcalık. Golf oynayanların belli bir ekonomik seviyesi var, bunun için golf sahalarının olduğu yerlere direkt uçuşların olması gerekiyor. Dünyadaki golf sahalarının pek çoğu devlet tarafından desteklenen belediyelerin çalıştırdığı sahalar. Örneğin Kemer golf sahası yapıldığında o bölgede golfçülerin sırt çantasını taşıyan çocuklar destek oldular. Genellikle Tuncelililer o çevrede yaşadığı için bugün golf hocalarının yüzde 70'i Tuncelilidir. Yani golf sahalarının olduğu yerde o bölgede yaşayan hiç golfle ilgisi olmayacağını düşündükleriniz bile oradan destek sağlayacak iş kollarına sahip olabilirler. Kışın açık olan otellerimiz pek çok insanı çalıştırıyor. Kışın kapandığı zaman otellerde personel de çıkarılıyor. Dolayısıyla bu sporun gelişmesi istihdamı da pompalayacak ve daha çok insan bu kanaldan evine ekmek götürebilecek. Ben tüm sporların gelişmesini ama en çok içinde olduğumuz ve 4 golf sahamızın olduğu golfün gelişmesini istiyorum."
"HEDEFİMİZ HER YIL EN AZ BİR OYUNCUYU A TAKIMA KAZANDIRMAK"
Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Ergin Kaya, şunları söyledi: "Altyapının içinde her dalda en küçük kategoriden diğer kategorilere kadar düzenli taramalarla sporcular buluyoruz. Sporcularımızı kulübümüzün imkanlarıyla yetiştiriyoruz. A takımında yetişmelerini sürekli geliştiriyoruz. Hedefimiz Halkbank olarak her yıl en az bir genç oyuncumuzu A takıma kazandırmak. Bu noktada altyapı yatırımlarımıza devam edeceğiz. Yıllardan beri voleybol izleyicisiyim, onun dışında 6 yıl voleybol federasyonu yönetim kurulu üyeliği yaptım. O dönemde de voleybolun stratejik gelişimiyle ilgili yönetim kurulu olarak önemli çalışmalarımız oldu. Biz voleybol ülkesiyiz diyoruz. Gerçekten kadın milli takımımız büyük başarılara imza atıyor. Bu yıl erkek takımımız da çok güzel sonuçlar elde etti. Türk voleybolu daha iyi noktalara gelecek diye düşünüyoruz. Biz bu noktada kulübümüzü destekliyoruz, elimizden geldiği kadar voleybol sporuna yatırım yapmaya devam edeceğiz." Sporda kurumsallaşma konusunda da Kaya, şöyle konuştu: "Anahtar kelime sürdürülebilirlik. Kalıcı olması için kurumsallaşmış ve sistematik biçimde yönetilen spor organizasyonlarına ihtiyaç var. Bu konuda ülkemiz son yıllarda ciddi gelişmeler kaydediyor. Tesisleşme anlamında çok ciddi altyapılar oluştu ama diğer taraftan da sporcu yetiştirme programları devrede. Bizim Halkbank Spor Kulübü olarak 1983'ten bu yana kalıcı olmamızın sırrı sürekli sistematik bakmamız ve geleceği kurgulamamız. Hedeflerimize göre transferler yaparız, arka planında altyapılarını kurgularız. Maalesef Türkiye'de amatör sporlar salonlarda yeteri kadar ilgi görmüyor. Mutlaka orta ve uzun vadeli plan yapmak gerekiyor başarılı olmak için."
"SPORA YAPILAN YATIRIM MARKALARA CİDDİ GERİ DÖNÜŞ SAĞLIYOR"
P&G Türkiye CEO'su Tankut Turnaoğlu da, sporun son yüzyılda çok büyük bir endüstri haline geldiğini söyledi. Bünyelerindeki markalardan Gilette'nin ilk spor sponsorluğunu yapan markalardan olduğunu anlatan Turnaoğlu, "Markalar popüler olmak istiyorlar, en önemli şey iletişim. Spor da en popüler içerik. O nedenle burada çok doğal bir alan oluştu. Biz de markalarımızla bu alanın içinde sadece bir sponsorluk olarak değil sosyal sorumluluk olarak yer almaya çalışıyoruz" dedi. Türkiye'de spordaki hikayelerinin son 20 seneye dayandığını anlatan Turnaoğlu, şöyle devam etti: "Toplam pazarlama harcamalarımızın önemli bölümünü spora ayırıyoruz. 2003 yılında ilk kadın milli takımı sponsoru olduk. Orkid ilk sponsor. O gün orada verdiğimiz destek maddi olarak çok cüzi idi. Ama bir markanın onları destekliyor olması özgüvenini artırıyor. Türkiye'de devletin çok büyük desteği var spora. Başka ülkelerde yok bu kadar, dünyada ana destek markalardan geliyor. Markaların son dönemde desteklerini artırıyor olması Türk sporu için çok önemli. Aldığımız madalya sayılarının artması spor kültürünün ne kadar tabana yayıldığını gösteriyor. Spora yapılan yatırım markalara da çok ciddi bir geri dönüş sağlıyor. Rakibimiz olan markalar dahil herkese içtenlikle öneriyorum."
GÜÇLÜ SPONSOR DESTEĞİ
'Türkiye Yüzyılında Gençlik ve Spor Zirvesi'nin ana sponsorluğunu Aydınlı, İddaa, Vakıfbank, Black Braun, EnerjiSA, RHG Enertürk Enerji, P&G Procter Gamble, Papara üstlenirken, destek sponsorları ise Balıkesir Belediyesi, Bursa Belediyesi, Erzurum Belediyesi, Şanlıurfa Belediyesi, Tuzla Belediyesi, Gaziosmanpaşa Belediyesi, Ümraniye Belediyesi ve Üsküdar Belediyesi oldu.