Kubbesi ve minaresi olmayan asırlık camisi, ıssız sokakları, yıkılan evlerin arasında çok sayıda kedisiyle dikkati çeken köyün kahvehanesi ise Mehmet Güler'in kararlılığıyla hala açık.
Lübbey'in hikayesini AA muhabirine anlatan Güler, köyün ismini Lidya Medeniyeti döneminde bir Sardes Kralı'nın Lüb adındaki oğlundan aldığına inanıldığını ifade etti.
Lübbey'in bir kışlak köyü olduğunu belirten Mehmet Güler, "Eskiden yazları Çamyayla'ya çıkıp kışın da buraya iniyorduk. Çünkü o dönemlerde kışlar çetin geçiyordu. Kar yağdığı zaman ilkbahara kadar yerde kalıyordu. Yaylada da kalacak sağlam bir yer olmayınca insanlar kışı burada geçirirdi. 1983 yılında Çamyayla'ya elektrik gelince insanların çoğu oraya ev yapıp Lübbey'e gelmemeye başladı. Kışlar da eskisi gibi değil zaten millet oraya sağlam evler yapınca Lübbey'in nüfusu gittikçe azalmaya başladı." diye konuştu.
"Şirince, Birgi gibi olabilir"
Güler, 2008 yılında sosyal medya aracılığıyla burayı tanıtmaya başladıklarını ve bu sayede yurt dışından bile insanların köye gelmeye başladığını söyledi.
Yapılacak çalışmalar sayesinde Lübbey'in kültür turizmi anlamında cazibe merkezi olabileceğini belirten Mehmet Güler, şöyle devam etti:
"Belediyemizin çalışmaları var, Kültür ve Turizm Bakanımız da bir süre önce ziyaret etti. Buraya bir ilgi oluşmaya başladı. Harita çalışmaları yapıldı, jeolojik çalışmalar da devam ediyor. Efeler Yolu projesinden umutluyuz. Bu sayede burası belki ileride Şirince, Birgi gibi olabilir. Yeter ki çalışmalar yapılsın. Çin, İngiltere, İtalya gibi ülkelerden misafirlerimiz geldi. Gelenler çok etkilendi, çok büyük potansiyel var burada. Koronavirüs sürecinden önce her hafta sonu 1-2 tur otobüsü gelirdi ama marttan itibaren gelen giden yok."
Geçmişte 630 kişinin yaşadığı köyde yaz kış yaşayan insan sayısının 5'e düştüğünü aktaran Güler, "2006'dan beri kahvecilik yapıyorum burada. O dönemde 35-40 kişi yaşıyordu. Ben de kapıya kilidi vurup gitseydim köy tamamen bitecekti ama biz pes etmedik, 2016 yılında burada belgesel çekildi. Şu anda kimse yok, buna rağmen ben her gün gelip açıyorum kahveyi. Bu hastalık biterse burada olumlu şeylerin olacağına inanıyoruz. Turizm açısından burası cazibe merkezi olabilir diye düşünüyorum."
Kısa bir süre önce trafik kazasında eşini kaybeden 62 yaşındaki Hamide Bozkuş ise tüm zorluklara rağmen burada yaşamaya devam ettiğini dile getirdi.
Köyde artık konuşacak insan bulmadığını belirten Bozkuş, "Köyümüz eskiden çok hareketliydi ama artık kimse kalmadı. Eşimi trafik kazasında kaybettim, her tarafta onun anısı var, ağlamadığım bir gün bile yok. İki keçim ve kedilerim var, sürekli onlarla ilgileniyorum. Kimse olmayınca onlarla dertleşiyorum." ifadelerini kullandı.