Palu ailesinin hastalığı ortaya çıktı: Paylaşılmış paranoid bozukluk! Paranoid bozukluk nedir?

Palu ailesi, hafta içi her gün Atv ekranlarında yayınlanan Müge Anlı ile Tatlı Sert programında tanındı. Palu ailesinin hayat hikayesi Türkiye gündeminden düşmezken, Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Ertan Tezcan aile fertlerinin sağlıklı olmadığını dile getirdi. Prof. Dr. Ahmet Ertan Tezcan, özellikle Tuncer Ustael'in 'paylaşılmış paranoid bozukluk' hastası olabileceğini söyledi. Peki, Palu ailesinin hastalığı olan paylaşılmış paranoid bozukluk nedir?

takvim.com.tr takvim.com.tr
Giriş Tarihi :09 Ocak 2019 , 00:00 Güncelleme Tarihi :09 Ocak 2019 , 12:11
Palu ailesinin hastalığı ortaya çıktı: Paylaşılmış paranoid bozukluk! Paranoid bozukluk nedir?

İÇİNDEKİLER

Palu ailesinin bazı üyeleri hakkında ortaya atılan çocuk istismarı, cinayet ve aile içi şiddet gibi iddialar gündemden düşmüyor. Her gün yeni bir bilginin ortaya çıktığı ailenin ruhsal durumunu değerlendiren İstanbul Gelişim Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Ertan Tezcan, 'büyü psikolojisi' adı verilen kavram olduğunu ve bunun Türkiye'de zannedildiğinden daha sık görüldüğünü ifade etti.

"GERÇEĞE UYMAYAN DÜŞÜNCELERİ KARŞIDAKİNE EMPOZE EDEBİLİRLER"

Palu ailesinde yaşanan olaylarda tüm aileyi etkisi altına alan Tuncer Ustael'in davranışlarının paylaşılmış paranoid bozukluk hastalığına benzeten Ahmet Ertan Tezcan, "Bu hastalıkta baskın denilen bir kişi vardır, bu kişi ağır hastadır ve hezeyanları vardır. Mantıklı tartışmayla değiştirilmeyen, gerçeğe uymayan düşünceleri bir şekilde etkide kalan kişiye empoze eder. 'MIT beni takip ediyor, CIA beni takip ediyor ' der ve en az 20-30 inanan bulabilir. 'Birileri bana kötülük yapmak istiyor, peşimdeler, uğraşıyor' der ve yine bir takım taraflar bulabilir. Bunu çeşitli inanç organizasyonlarında da görebilirsiniz. Bazı inanç organizasyonlarında bu intihar boyutuna gidecek şekilde de olabilir" diye konuştu.

"BU TÜR DURUMLARLA KARŞILAŞMAYA DEVAM EDECEĞİZ"

Palu ailesinde yaşanan durumun pratikte zannedildiğinden fazla görülen bir durum olduğunun altını çizen Tezcan, "Bu vaka, baskın kişinin etkide kalan kişileri etkileyip hezeyanlarını onların üstünden doyurmasından başka bir şey değildir. Cehalet ne kadar artarsa, eğitim seviyesi ne kadar düşerse ve toplum ne kadar kapalı hale gelirse maalesef bu tür durumlarla karşılaşmaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.

'Bu durum hiçbir zaman için son değil' diyen Tezcan, "Burada etkide kalan kişilerin baskın olan kişiden süratle ayrılması gerekiyor ve etkide kalan kişilerin mutlaka etkin bir tedavi ile mutlaka tedavi altına alınması gerekiyor. Baskın kişinin de mutlaka rahatsızlığının yani bunun anti sosyal kişilik bozukluğu mu? Psikotik bozukluk mu? Ağır borderline kişilik bozukluğu mu? olup olmadığının belirlenip mutlaka ona göre gözlem altında bulundurulması gerekiyor. Yaptığı eylemlerden kanun nazarında ne kadar sorumlu olup olmadığının bilincinde olması gerekiyor" açıklamalarında bulundu.

"BÜYÜ PSİKOLOJİSİ VAR"

Büyü psikolojisinin Türkiye'de sıkça görüldüğünü ve bu tip vakalarla çok sık karşılaştıklarını dile getiren Psikiyatri Uzmanı Tezcan, "Günlük hasta uygulamamızda da günde en az 2-3 kere mutlaka karşımıza büyü, muska ile ilgili bir takım söylemler karşımıza çıkıyor. Buna benzer olaylarla çok karşılaşıyoruz. Bir şizofreni vakasında, obsesif kompulsif bozukluk vakasında, panik bozuklukta bile kişi kendisine büyü yapıldığını, muska yapıldığını, bir takım kişilerin kendisiyle uğraştığını düşünerek maalesef tıp dışı seçenekler içerisinde bulunabiliyor. Psikoz, yani gerçeği değerlendirme yetisi bozulan hastaların 'büyücüye, muskacıya' başvurmadan bize geldiklerini hiç görmedim" dedi.

"TEDAVİ EDİLEBİLİR"

Paylaşılmış paranoid bozukluk yaşayan bu tür vakaların birçoğunun etkilendikleri kişiden ayrıldıkları zaman süratle normale dönmeye başladığını söyleyen Psikiyatri Uzmanı Ahmet Ertan Tezcan, "Bir kısmı dönmeyebilir onlarda da ciddi tedaviler gerekebilir. Burada tedavide ana unsur etkilenen kişilerin baskın kişiden ayrılmasıdır" diye konuştu.

Sağlıklı bireylerin de neredeyse günde ortalama 6-7 defa yalan söylediğini belirten Tezcan, "Yalan söyleme hastalığına mitomani denir. Burada yalan söylemek, bir çeşit hayal kurmak gibidir. Bizim için kişinin kendi söylediği yalana ne kadar inandığı önemlidir. Bahsedilen olayda kişilerin söylenilen yalana da inanması söz konusu. Bu da ayrı bir hastalık ama bu etkilenmenin içinde bir tanı ölçütü olarak da var. Dolayısıyla baskın kişiden ayrıldığı zaman gerçekleri ve doğruları karşıdaki kişilerin anlayacağı biçimde anlatıp, sorunu halletmek gerekiyor" değerlendirmesinde bulundu.

"HERKES BİREYSEL TEDBİR ALMALI"

Yaşanan bu tür olaylara karşı herkesi bireysel tedbir alması gerektiği konusunda uyaran Tezcan, "Bazen hepimiz bir şekilde kandırılabilir hale gelebiliriz. Buna çok dikkat etmemiz gerekiyor. Mutlaka sorgulamak ve eğitim gerekiyor. Bilmediklerimizi araştırmak, araştırdıklarımızı öğrenmek, öğrendiklerimizi de yaymak gerekiyor" diye konuştu.

PARANOİD BOZUKLUK NEDİR?

Paranoid kişilik bozukluğu olan paranoyak kimseler diğer ruhsal hastalardan biraz daha farklı yaklaşımlar sergilerler. Genel olarak bu kişiler farklı nedenlerle bir şüphe geliştirirler ve bu şüphelerini dışarıya anlattıklarında da belli bir mantık örgüsü içerisinde anlatabilme özelliklerine sahiptirler. Örneğin paranoyak birey; kendisinin takip edildiğini ve zarar göreceğine inanır. Çevresindekilere bunu anlatırken de uygun bir mantık çerçevesinde, etrafındakiler inanabileceği bazı nedenler bulur.

Paranoya nedir? Paranoid kişilik bozukluğu temel özelliği başkalarıyla ilgili genellikle bir güvensizlik içinde olunması; kuşkuculuk içinde olunmasıdır. Dolayısıyla her tür davranışı gerçekten uzaklaşarak yorumlarlar ve bu da hem iş ilişkilerinde hem sosyal ilişkilerinde bozukluklara yol açar. Pranoid kişilik bozukluğunun görünme sıklığı yüzde 2 civarındadır.

Paranoya belirtileri nelerdir?

Paranoyak kişiler kimseye güvenmezler, karşısındaki insanlarla sırlarını paylaşmazlar bu sırların kendilerine karşı kullanılacağına inanırlar. Psikoterapiye gittiklerinde psikoterapistlerine bile güvenmezler. Kısa sürede psikoterapilerden uzaklaşabilirler; çevrelerine, eşlerine, çocuklarına güven duyma konusunda problem yaşarlar. Paranoyak kişiler, ortada hiçbir problem ve şüphe yokken en ufak olaylardan kendilerinin aldatıldığı, kandırıldığı düşüncelerine kapılılabilirler.

Paranoid kişilik bozukluğu olan hastaların en emel özelliklerinden biri de kin tutma özelliğidir. Siz aşırı yorgunsunuzdur; aklınızda farklı düşünceler vardır, çalışma hayatınızda zorluklar vardır bu zorluklar arasında paranoyak bir kişiye selam vermeyi unutabilirsiniz, paranoyak kişi bunu farklı olarak algılar ve kin tutar, buradan alakasız sonuçlar çıkarır. Bu kişiler yer yüzündeki her olayı kendilerine göre yorumlarlar, evrenin merkezi olarak kendilerini gördükleri için herkesin kendileri hakkında olumsuz şeyler düşündüğünü sanarlar.

Paranoyak bireylerin arkadaşları onları bir organizasyona çağırdıklarında, paranoid kişilik bozukluğu olan kişi "zaten öylesine çağırdı, beni sevmiyor, beni yanında istemiyor" gibi düşüncelere kapılarak yalnızlaşır. Paranoyak kişilerin arkadaşları olmaz, çevresindeki kişiler hızla azalır.

Paranoid kişilik özellikleri göz önünde alındığında; kendisinde bu özelliklerin olduğunu düşünen bireyler kendilerine paranoya testi uygulayabilirler. Durumu belirleyen bazı testler söz konusudur.

Bu testlerde sorulan sorular şu şekildedir: Sizinle ilgili şaka yapılmasını kaldırabiliyor musunuz? Şimdiye dek arkadaşlarınızla çok sık aranız bozuldu mu? Size kötü davrandıklarını düşünüyor musunuz? Henüz yeni tanıştığınız insanlara güvenme konusunda problem yaşıyor musunuz? Arkadaşlarınız sizi çok obsesif davranışlar sergilediğiniz, kimseye güvenmediğiniz için eleştirir mi? İnsanların sürekli sizi kullanmak istediğini düşünür müsünüz? Tüm bu soruları yanıtlamak sizi rahatsız ediyor mu, geriliyor musunuz?

Palu ailesi hakkında tüm detaylar için yukarıdaki fotoğrafa tıklayın...