Alparslan Büyük Selçuklu dizisi bu akşam 49. bölümüyle ekranlara gelecek. Dizinin takipçileri fragmanı izler izlemez araştırmalara koyuldu. Fragmanda Alparslan'ın 'Biat edecek misin?' diye sorması ve Kutalmış Bey'in 'Asla' diye yanıt vermesi damga vurdu. Peki Alparslan Büyük Selçuklu Kutalmış Bey öldü mü, tarihte nasıl öldü? Görkem Arslan Alparslan Büyük Selçuklu'dan ayrıldı mı, neden?
ALPARSLAN BÜYÜK SELÇUKLU KUTALMIŞ BEY ÖLDÜ MÜ, GÖRKEM ARSLAN DİZİDEN AYRILDI MI?
Alparslan Büyük Selçuklu dizisinin 49. bölümünde Alparslan ''Biat edecek misin?'' diye soruyor, Kutalmış Bey ise ''Asla'' diye yanıtlıyor.
Bunun üzerine Alparslan '' O vakit üç gece say Kutalmış Bey. Üçüncü gecenin sabahında karşında olacağım.'' diyor. Dizide Kutalmış Bey karakterini canlandıran Görkem Arslan'ın akıbeti son bölümde belli olacak.
KUTALMIŞ BEY KİMDİR?
Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisinde Kutalmış hakkında şu bilgiler yer almaktadır:
"Kutlu, mübarek, uğurlu" anlamında bir isim olan Kutalmış kaynaklardaki yazılışına göre "Kutulmuş, Kutlamış" gibi şekillerde de okunabilmektedir. Gazneli Mahmud, hile ile yakaladığı Arslan Yabgu'yu oğlu Kutalmış ve bazı arkadaşlarıyla birlikte Hindistan'daki Kālincâr Kalesi'ne hapsetti. Kutalmış bir fırsatını bulup kaleden kaçarak Buhara'ya döndü ve emrindeki Oğuzlar'la birlikte babasını kurtarmak için harekete geçti. Ancak başarılı olamadı ve onun yedi yıl sonra zindanda ölümü üzerine amcazadeleri Tuğrul ve Çağrı beylerle iş birliği yaptı.
Dandanakan zaferinden (431/1040) sonra toplanan kurultayda Cürcân ve Damgan'ın fethiyle görevlendirilen Kutalmış, Tuğrul Bey'in Irak'ı idaresi altına almasının ardından Azerbaycan ve İrmîniye'nin fethine memur edildi. Kendisine verilen görevleri başarıyla yerine getirdi; Bizanslılar'ın 437 (1045-46) yılında Arrân'daki Debîl şehrine yaptıkları saldırıyı da püskürttü. Ertesi yıl Şeddâdoğulları'na ait Gence şehrini kuşattı, fakat alamadı.
1048'de Tuğrul Bey, bir yıl önce Bizanslılar tarafından pusuya düşürülerek öldürülen amcası Mûsâ Yabgu'nun oğlu Hasan Bey'in öcünün alınmasına, anne bir kardeşi ve aynı zamanda diğer amcası Yûsuf Yinal'ın oğlu olan İbrâhim Yinal ile Kutalmış'ı memur etti. Birleşik Selçuklu kuvvetleri Kālîkalâ'yı (Erzurum) hücumla alıp yağmaladılar ve Pasinler ovasında Bizans ordusunu bozguna uğrattılar; bu çatışma Türkler'le Bizans arasında yapılan ilk büyük savaştı. Kutalmış 445'te (1053-54) Kars'a hücum edip orada bulunanların hepsini öldürttü. Tuğrul Bey halifenin daveti üzerine Bağdat'a gittiğinde (447/1055) yanında Kutalmış da bulunuyordu.
Bunun üzerine Büveyhîler'in Türk asıllı kumandanı ve Bağdat askerî valisi Arslan el-Besâsîrî, emrindeki Türk askerleriyle şehri terketti ve bir süre sonra müttefikleriyle birlikte Selçuklular'a tâbi olan Musul'a doğru harekete geçti. Tuğrul Bey, Musul Emîri Kureyş'e yardım etmesi için Kutalmış'ı gönderdi. Kutalmış Kureyş'le buluştuktan sonra Besâsîrî'nin üzerine yürüdü. Ancak Sincar yakınında yapılan savaşta yenildi ve canını zor kurtardı (29 Şevval 448 / 9 Ocak 1057). Tuğrul Bey, Sincarlılar'ı ölü Türk askerlerine uyguladıkları vahşetlerden dolayı ağır bir şekilde cezalandırmak üzere Musul'a geldi ve Sincar ile Musul'un idaresini İbrâhim Yinal'a verdikten sonra Kutalmış ile birlikte Bağdat'a döndü. Tuğrul Bey'in halife tarafından Doğu'nun ve Batı'nın hükümdarı ilân edildiği muhteşem törende Kutalmış da hazır bulundu (449/1058).
Kutalmış 453'te (1061) Tuğrul Bey'e isyan etti ve Damgan (Dâmegān) yakınlarındaki müstahkem Girdkûh Kalesi'ne kapandı. Kaynaklarda Kutalmış'ın ayaklanma sebepleri hakkında bilgi yoktur. Ancak Tuğrul Bey'in, kısa bir süre önce annesiyle evlendiği kardeşi Çağrı Bey'in oğlu Süleyman'ı veliaht ilân etmesi onun isyanına sebep olmuş olabilir. Çünkü Kutalmış, babası Arslan Yabgu kardeşlerin hepsinden yaşça büyük olduğu ve Gazneliler'in eline düşmeden önce Oğuzlar'ın başında bulunduğu için kendini tahtın hakiki vârisi gibi görüyordu. Tuğrul Bey, Kutalmış'ın üzerine asker gönderdiyse de kuvvetleri mağlûp oldu. Bunun üzerine Girdkûh Kalesi'ni bizzat kendisi kuşattı; fakat o da başarılı olamadı ve Vezir Amîdülmülk el-Kündürî'yi görevlendirdi.
Kısa bir süre sonra da barış görüşmeleri başladı; Kutalmış ancak şu şartlarla barışa yanaşıyordu: Sultan kendisine bir şey yapmayacağına dair talâk üzerine yemin edecek, ayaklanmasından dolayı kendisinden tazminat istenmeyecek, Süleyman'ın kız kardeşiyle evlenmesine karşı çıkılmayacak ve yönetimine geliri bol bir vilâyet verilecekti. Bu şartlardan üçünün kabul edilmesine rağmen talâkla yemini sultana kimsenin söylemeye cesaret gösteremeyeceği bildirildi ve onun bu konuda ısrarlı davranması yüzünden müzakereler kesildi. Arkasından da Amîdülmülk kuşatmayı sürdürürken Tuğrul Bey Rey'de vefat etti (8 Ramazan 455 / 4 Eylül 1063). Tuğrul Bey'in ölümüyle Amîdülmülk'ün başşehre dönmesinden sonra Kutalmış kaleden inerek Hemedan-Rey arasında yaşayan Türkmenler'in yanına gitti ve onlardan kalabalık bir topluluğu hizmetine aldı. Bu sırada kardeşi Resul Tegin de ona katıldı ve kendisini Rey üzerine yürümeye teşvik etti.
Kutalmış'ın 50.000 kişilik bir orduyla yola çıktığını haber alan Amîdülmülk, Çağrı Bey'in oğlu Alparslan'ın saltanatı ele geçirmek amacıyla Rey'e doğru gelmekte olduğunu duyunca ondan acele etmesini istedi ve Süleyman yerine Alparslan'ın adına hutbe okutmaya başladı. Bu arada Kutalmış'a karşı bir ordu gönderdiyse de ordusu başarılı olamadı. 21 Zilkade 455'te (15 Kasım 1063) Rey'i kuşatan Kutalmış, Alparslan'ın öncü kumandanı Hâcib Erdem'in Damgan'a ulaştığını öğrenince şehrin önünden ayrılarak ona karşı gitti ve Dihinemek denilen yerde kuvvetlerini dağıttı; yaklaşık 15 km. uzaklıkta bulunan Alparslan'ın yolunu kesmek için de akarsuların yönünü güzergâh üzerindeki çorak tuz vadisine çevirerek burayı bir bataklık haline getirdi.
Fakat olaylar umduğu gibi gelişmedi ve Alparslan bataklığı geçerek Kutalmış'ın ordusunu bozguna uğrattı; kardeşi Resul Tegin ve oğlu Süleyman (Şah) ile bazı kumandanlarını esir aldı. Kutalmış, dağılan ordusundan geriye kalanları kendi kalesi Girdkûh'a doğru çekmeye çalışırken kayalık bir bölgede atından düşerek öldü; naaşı Rey'e getirilip Tuğrul Bey'in türbesine gömüldü (13 Zilhicce 455 / 7 Aralık 1063).