Tiyatro sanatçısı, yönetmen, şarkıcı ve eğitmen Ayla Algan 4 Ocak'ta 86 yaşında vefat etti.
Sanatçının ailesinden alınan bilgiye göre, Algan, saat 19.00 sıralarında evinde senaryo okurken aniden rahatsızlandı. Yakınlarının çağırdığı ambulansla Taksim Acıbadem Hastanesine kaldırılan ve beyin kanaması geçirdiği belirtilen Algan, müdahaleye rağmen kurtarılamadı.
BAŞKAN ERDOĞAN'DAN TAZİYE MESAJI
Başkan Erdoğan Algan için taziye mesajı paylaşmıştı. Erdoğan sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Türk tiyatrosunun, sinemasının ve müziğinin usta ismi, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü sahibi, çok değerli Ayla Algan Hanımefendi'nin vefat haberini üzüntüyle öğrendim. Merhumeye Allah'tan rahmet; ailesine, sevenlerine ve tüm sanat camiamıza başsağlığı diliyorum." ifadesini kullandı.
AYLA ALGAN'A VEDA
Ömrünün son dönemine kadar İstanbul Drama Sanat Akademisinde eğitim veren Ayla Algan için Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde tören düzenlendi.
Ayla Algan'ın dostları ve öğrencilerinin hazır bulunduğu törende; Polonyo'daki Sopot Festivali'nden görüntülere de yer verildi.
"BEN ANNEMİ HEP PAYLAŞMAK ZORUNDA KALDI"
Ayla Algan'ın kızı Sevi Algan annesine veda ederken duygu dolu anlar yaşandı.
Sevi Algan şunları söyledi:
Ben annemi hep paylaşmak zorunda kaldım. Almanya'daki işçilerle, çocuklarla… Onlar da Türk tiyatrosunu öğrensinler derdi. Çok erken büyümek zorunda kaldım. 5 yaşında kendi başıma uçakla seyahat ediyordum. Hastanede hasta yatarken annem yanımda olurdu. Biri gelip anneme selam verdiğinde annem onlarla ilgilenmekten beni unuturdu.
Kolay tarafları da vardı, zor tarafları da. Sahne onun eviydi. Evliliği de tiyatro gibiydi. Yataktan kalktım. Zangır zangır titriyor.. Deprem oluyor herhalde diye düşündüm. Aşağıya indim annemle babam tiyatro kavgası yapıyorlar. Gündelik hayatı bile böyle yaşardı. En kötü kokan yere bile gül gibi kokuyor derdi. Ben de öğrendim büyüdükçe. Öğrenmek zorunda kalıyorsun.
Çok güzel bir yılbaşı geçirdik. İyi ki de geçirdik. Çok hızlı gitti. Belki de böyle olması gerekiyordu. Doktorlarla konuşmasını duysanız. Kendisini yatakta görmek olmazdı. Onun için böyle oldu galiba. İnşallah onun yolundan gidebildiğimiz kadar gideriz. İnşallah onun aktarıcısı olabiliriz. Başımız sağ olsun. Anneciğim… Onların sesini duyabiliyorum şuan annem, babam ve Muhsin Hoca çoktan tiyatro kavgasına başlamışlardır."
AYLA ALGAN KİMDİR?
Ayla Algan, 29 Ekim 1937 tarihinde İstanbul'da doğmuştur. Babası Vedat Kasman, annesinin adı modacı Nevzat Kasman'dır. Çocukluğunda piyano, bale ve şan dersleri aldı. Ortaokul eğitimini İstanbul'da Notre Dame de Sion'da, lise eğitimini ise Fransa'da Versailles Lisesi'nde bitirdi. Liseden sonra Beklan Alganile tanışıp evlendi.
New York'ta Actors Studio'da öğrenim görürken ilk sahne tecrübesini yaşadı, ardından Off Brodway'de çeşitli oyunlarda rol aldı. 1960 yılında Türkiye'ye dönerek İstanbul Şehir Tiyatrosu'na girdi, 1961'de "Tarla Kuşu" oyunuyla Türkiye'de ilk kez sahneye çıktı.
1961 yılında "Hamlet" oyununda, hem Ophelia'yı hem de erkek giysileri içinde Hamlet'i canlandırdı. 1966'da Muhsin Ertuğrul'un istifası üzerine Şehir Tiyatroları'ndan ayrıldı,LCC'de (LCC Language and Culture Center) üç yıl boyunca tiyatro ve oyunculuk dersleri verdi.
Yunus Emre'nin felsefesini ve şiirlerini, Fransızca, İngilizce ve Almanca olarak yurtdışında tanıttı.
1964 yılında Vedat Türkali'nin senaryosuyla Ertem Göreç'in çektiği "Karanlıkta Uyananlar" filminde eşi Beklan Algan ve Fikret Hakan'la başrolleri paylaşarak sinema dünyasına girdi. 1965'te Sadri Alışık'la birlikte oynadığı Atıf Yılmazimzalı "Ah Güzel İstanbul" filmiyle dikkat çekti.
1969-70 sezonunda Dostlar Tiyatrosu'nda Rosenbergler Ölmemeli adlı oyunda rol aldı. 1971 yılnda Paris'in ünlü konser salonu Olympia'da sahneye çıktı. 1978-1982 yılları arasında Fransa'da Mehmet Ulusoy'un yönettiği Théâtre de Liberté'de (Özgürlük Tiyatrosu) Nikolay Vasilyeviç Gogol'ün Ölü Canlar adlı oyununda başrollerden birini üstlendi.
1972-1979 yılları arasında Paris'te yaşadı ve müzikle ilgilendi.1973'deBulgaristan'da Uluslararası Altın Orfe Müzik Yarışması'nda "I Love You" şarkısıyla ikinci oldu. Aynı yıl, Devlet Sanatçısı ünvanı aldı ve UNICEF Onur Ödülü'ne layık görüldü.