SETA toplum ve medya araştırmaları direktörü Doç. Dr. İsmail Çağlar, A Haber canlı yayınında Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ve eşine sosyal medyadan yapılan ahlaksız saldırının arka planını analiz etti.
İşte Doç. Dr. Çağlar'ın açıklamaları;
"'SANAL ALEM' DEĞİL GERÇEKLİK"
"Öncelikle şöyle bir algı var. İnternet ilk ortaya çıktığında Türkiye'de bir sanal alem lafı vardı. Bugün sosyal medya mecralarında tecrübe ettiğimiz şey bir sanal durum değil, bir gerçeklik. Ama hala insanlarda, "burada yaptığım benim yanıma kar kalır. Ben bundan mesul tutulmam. İşte beni nereden arayıp bulacaklar. İsmimi gizliyorum. Fotoğrafımı koymuyorum." Dolayısıyla burda yaptığım küfür hakaret diğer TCK'ya göre suç oluşturan meseleler yanıma kar kalır gibi bir çarpık anlayış var. Birincisi bu. İkinci noktada ise, sosyal medya şirketlerinin tutumu, platformların tutumu yer alıyor. Maalesef bu platformların tutumu da, o demin bahsettiğimiz çarpık anlayış yani yaptığım yanıma kar kalır anlayışını destekliyor, kuvvetlendiriyor. Yani bugün Türkiye herhangi bir ceza davasına konu olduğunda yada herhangi bir içerik kaldırma talebi mevzu bahis olduğunda bu sosyla medya şirketlerinden talepte bulunduğunda bu sosyal medya şirketleri büyük oranda bu talebi karşılamıyorlar. Yerine getirmiyorlar. Yani şöyle söyleyeyim size, her yıl sonunda işte bunlar şeffaflık raporu açıklarlar. O şeffaflık raporlarında görürsünüz. O yıl Türkiye'den kaç tane içerik kaldırma talebi edilmiş. Almanya'dan kaç tane talep edilmiş. İngiltere'den Amerika'dan kaç tane talep edilmiş. Ve sosyal medya platformları bu taleplere ne oranda yanıt vermiş. Orda baktığınızda çok net bir şekilde göreceksiniz. Türkiye'den gelen taleplere karşılık verme oranları çok düşük. Ben size bir takma isim arkasından küfrettiğimde ve siz bunu ceza davası haline getirip benden şikayetçi olduğunuzda, mahkeme bu sosyal medya platformundan benim gerçek kimliğimi istediğinde bu sosyal medya platformları büyük oranda bu gerçek kimliği vermiyor. Ve bu benim yanıma kar kalıyor.
"SORUMLULUK SOSYAL MEDYA PLATFORMLARINA DÜŞÜYOR"
Bu tablo bugün siyasi gibi gözüküyor. Kabul edilemez çok feci, fena bir şey. Bir anne ve yeni doğmuş evladı üzerinden yürütülen bir küfür kampanyası var. Bu tabiki çok feci olduğu için kamuoyunun önündeki aile mevzu bahis olduğu için dikkatimizi çekiyor, tepki gösteriyoruz. Hay hay doğru güzel ama adı sanı bilinmeyen bir sürü kişi bu örnekte olduğu gibi olmayan adını sanını bilmediğimiz bir sürü başka kişiye şuan küfrediyor. Yani ben dün canlı yayındaydım. Şuan burada canlı yayındayım. Emin olun birileri şuan benim söylediklerimden rahatsız olan birileri benim bu söylediklerimi sayın bakana destek çıkmak olarak algılayan birileri şuan bana sosyal medyadan küfretmeye başladılar. Bu canlı yayın bittikten sonra cep telefonumu çıkartacağım, bakacağım ve küfürlere maruz kalacağım. Düşünün bugün bir yayına çıktım. Dün bir yayındaydım. Yarın talep edilirse bir yayına çıkacağım. Bunların peşine ben düşersem normal hayatımı yaşayamam. Ne mesleğimi icra edebilirim, ne aile ilişkilerimi ne arkadaşlık ilişkilerimi yürütebilirim. Yani burada bizim bireysel olarak dava açmak şunun bunun peşine gitmenin ötesinde sorumluluk bu platformlara düşüyor.
DÖNÜM NOKTASI GEZİ KALKIŞMASI
Bu bir illet bu bir hastalık edepsizlik. Bu Türk siyasetinde geçtiğimiz dönemlerde de az ya da çok vardı. Ama içinde bulunduğumuz zaman diliminde farklı bir boyutu yaşıyoruz. Bunun dönüm noktası 'Gezi Kalkışması'dır. Burada edilen küfürler hakaretler nasıl mizah diye meşrulaştırıldı, nasıl onlar hoş görüldü, nasıl edepsizlik olarak nitelendirilmedi de zeka ürünü olarak nitelendirildi? Bu bir zeka meselesi midir? Bir mizah meselesi midir? Yoksa edepsizlik midir? Dünyanın neresine giderseniz gidin edepsizliktir ve suçtur."