Hüseyin Yörük, Anadolu'da dededen toruna devam ettirilen Fırında Keşkek Sürme kültürünü şöyle anlattı: "Keşkek caba diye tabir edilen çömleğin içine yarısına kadar keşkeklik buğdayla doldurulur. Üzerine kuru soğan doğranır, biberi, tuzu konulur. Üstüne kemikli et dizilir ve buğdayı örtecek kadar su konulduktan sonra fırına sürülür. Eskiden her mahallede en az bir tane fırınlı ev bulunurdu. Fırına keşkek "vurmak" isteyen ev hanımları keşkek çömleklerini sabah saatlerinde fırına götürür, akşam saatlerinde almaya giderlerdi. Fırın ücreti para olarak ödenmez, herkes koltuğunun altına evinden iki üç parça yakacak odun alarak götürür. Fırın sahibesinin bu hizmetten dolayı kazancı ise o odunlardan artanıyla kışı çıkarmak olur. Akşam Ramazan topunun atılmasına yarım saat kala kadınlar keşkek vurulan fırınlı komşu evin avlusunda toplanır ve konu komşu fırının açılmasını beklerken aralarında sohbet ederlerdi. Mahalleli, keşkek fırının ağzının açılması sırasında güncel haberleri birbirlerine anlatırlar. Keşkek cabaları fırından çıktığında bütün çevreyi nefis bir koku sarardı. Keşkek yaklaşık sekiz saatte pişer.''