Beslenme uzmanları, 1900'lerin ortalarında eski demir tencerelerin yerini alan
alüminyum ve paslanmaz çelik tencerelerin
demir eksikliğinin en büyük nedeni olduğunu söylüyor. Genelde ihmal edilen bir sağlık sorunu olan demir eksikliğini ilaçlar yerine doğru besinlerle tedavi etmek gerekiyor. Yapılan araştırmalar demir eksikliğinin
kalp krizi, Alzheimer ve Parkinson'a neden olduğunu söylüyor.
ANTİBİYOTİK İÇMEYİN
İlaçlar, hastalıkları iyileştirmez. Tansiyonu düşürebilir, ağrıyı azaltabilir ve diyabeti kontrol altına alabilir. Ancak bunların altında yatan
esas sorunu çözemez. Antibiyotikler dışında... Eğer, bakteriyel bir enfeksiyon söz konusuysa
doğru antibiyotik tedavi edici olacaktır. Ancak antibiyotiklerin bilinçsiz kullanımı, bu ilaçlara karşı direnç kazanmış bir vücut demektir.
Zararlı bakterileri yok eden antibiyotikler, faydalı olanlara da zarar verebilir. Antibiyotikler, tükettiğimiz besinlerden de vücudumuza girer. Buna en büyük örnek kısa sürede büyüyen ve gelişen tavuklardır. Bu besinler vücudumuzun dengesini bozar. Erkeklerde meme büyümesine, kızlarda erken ergenliğe neden olur.
TÜM SUÇLU TUZ MU?
İşlenmiş gıda endüstrisinin asıl beslenme kaynağı,
tuzdur. Öyle bir algı yaratılmıştır ki, tuzun içinde olmadığı her şey lezzetsizdir! Tuzlu, en temel tatlardan biridir. Tuz, besinlerin yalnızca tuzlu olmasını sağlamaz. Ekşi, acı tatlı olmasını da sağlar. Tuz, milyonlarca yıldır atalarımız tarafından kullanılan bir lezzettir. Ancak onların kullandığı tuz miktarı ve çeşidi ile bizimki arasında fark vardır!
Yetişkin bir insanın günlük tuz tüketimi
6 gramı geçmemelidir. Tuz, vücuda fazla alındığında kan miktarını artırır. Kanın pompalanmasını hızlandırır. Bu sırada kan damarlarına yapılan basıncın artması kalp krizi ve felce davetiye çıkartır. Pek çok araştırmada, hastaların tuz tüketimini yüzde 50 azaltması bile tansiyon değerlerinde olumlu düşüş göstermiştir.
GÜNDE BİR TANE SAĞLIK - PROF. DR. JOE SCHWARCZ
HAZIRLAYAN: SİNEM UYSAL
BİTTİ