Mal varlığından pay alacak olanlar, vefat eden kişi sonrasında büyük anlaşmaza düşebilir. Bu anlamda da konuyu dikkatli ele almak ve kişilerin her zaman duyarlı hareket etmeleri gerekmektedir. Vefat eden birinin mirasından, miras bırakan kişinin altsoyu olan çocuk ve torunları eşit derecede paylaşma hakkına sahiptir. Eğer kişinin çocukları kendisinden önce vefat etmişse, halefiyet yolu ile vefat edenin çocukları alabilir. Miras bırakanın altsoyu bulunmuyorsa, anne ya da babası mirastan faydalanabilmektedir. Anne ve baba burada eşit bir pay hakkına sahiptir. Eğer anne ya da babadan da herhangi biri daha önce vefat etmişse, aynı şekilde yine halefiyat yolu ile bir altsoya miras bırakılması mümkündür. Eğer kişinin evlilik dışı çocuğu bulunuyor ise ve bir soybağı kurulmuşsa, miras hakkına tıpkı yasal mirasçılar gibi ortak olabilmektedir. Bu süreçte aynı çocuklar gibi pay hakkına sahiptirler. Vefat eden kişinin eşi kalmış ve bir çocuğu bulunuyor aynı zamanda anne, babası da sağ ise mirasın 1/4 kısmını eş, 3/4 kısmını ise çocuk alabilmektedir. Bu örnekte olduğu gibi miras bırakanın eşi ve çocuğu olduğu için anne ve babası mirastan pay alamazlar.
EŞİNİN DEDİKODUSUNU ÇIKARMAK BOŞANMA NEDENİ Mİ?
Eşim kendi arkadaş ve kendi akraba ortamında sürekli benim dedikodumu yapıyor, beni küçük duruma düşürüyor. Eşim son olarak cinsel hayatımızla ilgili asılsız şeyler söylemiş. Bunu yapmaması konusunda kendisini defalarca uyardım fakat dinlemedi. Dava açmak istiyorum. Sizce Bu durum boşanma nedeni olarak kabul edilir mi?
Türk Medeni Kanunu'nun 166/1 maddesi "Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir." Şeklindedir. Eşinizin sizin aleyhinizde yaptığı dedikodu sizin kişilik haklarınızı ihlal eden boyuttaysa elbette bu hususa dayanarak boşanma davası açabilirsiniz. Yargıtay da bir kararında "…Yapılan soruşturma, toplanan delillerle "davalı-davacı kadının kocasının başka kadınlarla ilişkiye girdiği hususunda dedikodu çıkmasına sebebiyet verdiği" anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı-davalı koca da dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davacı-davalı kocanın da davasının kabulü ile boşanmaya (TMK. md. 166/1 ) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davasının reddi doğru bulunmamıştır." (Y2HD. 24.05.2007) şeklinde hüküm tesis etmiştir. Eşi, toplum içinde küçük düşürmek, aile mahremiyeti içinde kalması gereken konularda başkalarıyla sohbet etmek, eşin cinselliği hakkında konuşmalar yapmak hiç kuşkusuz boşanma nedenidir.
SİZ SORUN YAZARIMIZ CEVAPLASIN - FERİDE HİLAL İMAL
hukuk@takvim.com.tr