GÜÇLÜ DEVLET
Prof. Dr. Refik Turan, "Devlet olmak, kültür ve medeniyet sahibi olmak, tarihte her millete bahşedilmiş bir hususiyet değildir. Bu gelişmişliği yakalayan milletlerin sayısı azdır. Bir kültürün medeniyete dönüşmesinin ana teması güçlü bir devlettir" diyor. Yavuz Selim'le Suriye, Hicaz ve Mısır Anadolu ile buluşmuştu. Öyle ki Ortadoğu'nun en önemli merkezleri Beyrut, Şam ve Kahire; Üsküdar'la bir araya gelmişti. Mekke de Eyüp'le anılıyordu.
AYNI SUÇ, AYNI CEZA
Türkiye'de 16. Yüzyıl'da bir süre esir ikamet eden Bartholomaeus Georgieviç hatıralarında, "Osmanlı'da Türkler ve Hristiyanlar'ın hakimleri aynıdır. Ayrım gözetmezler, herkese aynı adaleti uygularlar. Öldüren öldürülür, hırsızlık yapan veya zorla bir şeyi alan asılır. Yeniçeriye de aynı kural uygulanırdı" diye yazmıştır.
KADILAR BAĞIMSIZDI
Osmanlı Devleti'nde adalete büyük önem verilir, sistemin temelinin adalet olduğuna inanılırdı. Bu yüzden kadılar, bağımsız olarak görev yaparlardı. Kadının hükmü olmadan kimse cezalandırılamazdı. Vergi toplanması, tahrir yapılması gibi idari tasarruflar da kadının bilgisi olmadan gerçekleştirilemezdi. Osmanlı mahkemeleri davalarda zengin fakir, güçlü-zayıf, Müslüman-gayrimüslim ayrımı yapmazdı. Kişinin statüsüne ve itibarına bakılmazdı. Ortadoğu'nun her noktasında Osmanlı'nın hüküm sürdüğü her yerde 'adalet' kuralı değişmezdi.
BÜLENT ERANDAÇ'IN KALEMİNDEN MUHTEŞEM OSMANLI - 4
YARIN: VATİKAN'IN ORTADOĞU RAHATSIZLIĞI