İzmir, Osmanlı'nın Akdeniz'deki incisiydi. Hakkında anlatılan gerçek ve efsanenin karışımı büyülü sözlerin bir kısmı da köşklerinin ihtişamından doğuyordu. Bu köşklerin en ünlülerinden biri de Buca'daki Rees Köşkü'dür.
Rees Ailesi, diğer Levanten ailelere göre İzmir'e Kırım Harbi sonrası yerleşti. Pamuk, öncelikli işleriydi. Aslında Rees'ler Galler asıllıydı ama Manchester'dan gelmişlerdi.
Tarihi Rees Köşkü, günümüzde Eğitim Fakültesi yönetim binası olar
İngiltere kendisine yeni ucuz pamuk ekim alanları arıyordu. Çukurova ve Söke de bu ihtiyaçtan tarıma açılmıştı. Rees'ler pamukla başlayıp madenciliğe geçtiler. Köşkü yaptıran Rees Ailesi'nin büyüğü Thomas Bowen'di. İngiliz cemaati pek çok ülkenin konsolosluk görevini yaparak, Akdeniz'e yayılmıştı. Baba Rees'ten sonra şirketin başına geçen oğul Bowen de bu yolu izlemiş Finlandinya ve İsveç Konsolosu olmuştu, çünkü bu ülkelere büyük çapta mal ihraç ediyordu.
Denizden bu kadar mal taşıyan şirket denizciliğe de kayıtsız kalamazdı. I. Dünya Savaşı başlayınca işgalci İngiliz askerlerini de Levant'a taşıdılar. Rees Ailesi'nin iki oğlu da Çanakkale'de İngiliz üniformasıyla Osmanlıya karşı savaştı.
O yıllarda Rees Ailesi, Midilli Adası'na kaçmıştı. Savaş bitince aile 1923'te İzmir'e geri döndü ve köşklerine tekrar sahip oldu. Bir ayakları başta Yunanistan olmak üzere Akdeniz'de olduğu için savaş ve güvenlik nedeniyle farklı yerlerde yaşıyorlardı.
İzmir'le olan bağları 1947'e kadar sürdü. İşin başına artık torun olan Nobel Rees geçmişti, aynı zamanda da Sakız Adası'nda İngiltere Konsolosu olarak görev yapıyordu. II. Dünya Savaşı esnasında bu kez Alman Ordusu'ndan kaçmak için İzmir'e gelmişlerdi. İzmir'le olan bağları tamamen kesildikten sonra Rees Köşkü'nü Milli Eğitim Bakanlığı satın aldı. Rees'ler, İzmir Valisi Rahmi Bey'in kaçırılan oğlu için fidye bile verdiler.