Doğal, tarihi ve kültürel zenginleri ile her mevsim öne çıkan ve deniz seviyesinden 940 metre yükseklikte bulunan Tunceli'de, tarım ve hayvancılığın yanı sıra balıkçılık faaliyetleri de önemli gelir kaynakları arasında yer alıyor.
Kentte zengin bitki örtüsü ve endemik türlere sahip olan Ovacık, Pülümür, Hozat, Nazımiye ve Mazgirt ilçelerinde keçi, koyun ve inek yetiştiriciliği yaygınken, Keban Baraj Gölü kıyısında bulunan Çemişgezek ve Pertek ilçelerinde ise balıkçılık vatandaşların geçim kaynağını oluşturuyor.
Çemişgezek ilçesine bağlı yaklaşık 130 nüfuslu Kıraçlar köyünde yaşayan vatandaşlar da yıllardır baraj gölünde teknelerle balık avlayarak aile ekonomilerine katkı sunuyor.
SOĞUK KIŞ GÜNLERİNDE MESAİLERİ ZORLU GEÇİYOR
Soğuk kış günlerinde gün doğmadan tekneleriyle göle açılan köylüler, 125 kilometrelik yüz ölçümüyle Türkiye'nin önemli baraj göllerinden biri olan Keban Baraj Gölü'nde balık yakalamak için zor ve yorucu bir mesai yapıyor.
Tek başına ya da ikişerli gruplar halinde bindikleri teknelerle gölün maviliklerine doğru ilerleyen balıkçılar, en büyük ve en lezzetli balıkları yakalamak için belirledikleri alanlara ağlarını bırakıyor.
Birkaç saat süren bu işlemin ardından tekrar evlerine ya da kendi imkanlarıyla yaptıkları limana dönerek zamanın geçmesini bekleyen balıkçılar, aynı gün ya da bir sonraki gün yine teknelerle ağların bulunduğu alana zorlu yolculuk gerçekleştiriyor.
Meşakkatli bir çalışmayla ağları sudan çeken balıkçılar, yakaladıkları aynralı sazan, turna, alabalık, karabalık, şabut, pullu ve küpeli sazanlaı restoranlara ya da şehir dışından gelen alıcılara toptan satarak kazanç sağlıyor.
Balıkçıların gün batımı sırasında martılar, angutlar ve çeşitli kuş türlerinin cıvıltıları arasındaki av macerası, bazı zamanlarda fotoğraf tutkunları ve belgeselcilerin de ilgisini çekiyor.
Teknelere binerek balıkçılarla beraber baraj gölünde gezinti yapan fotoğraf ve belgesel tutkunları, balıkçılığın zor ve keyifli taraflarını kadrajlarına yansıtıyor.
KEBAN BARAJ GÖLÜ, KÖYLÜLERİN EKMEK KAPISI OLDU
Balıkçı Yılmaz Ekici, askerliğini bitirdikten sonra Kıraçlar köyüne yerleştiğini söyledi.
Köyde bir süre hayvancılıkla uğraştığını dile getiren Ekici, geçim sıkıntısı çektiği için daha sonra balıkçılıkla da uğraşmak zorunda kaldığını anlattı.
Keban Baraj Gölü'nün kendileri için ekmek kapısı olduğunu belirten Ekici, şöyle konuştu:
"Sabah saat 09.00'da evden çıkıp akşam saat 17.00'de eve geri dönüyorum. Hava şartlarının aniden değişken olduğu dönemlerde su yüzeyindeysek eğer hem avlanmakta zorluk yaşıyoruz hem de alabora olma tehlikesiyle karşılaşabiliyoruz. Ben tek başıma çalışıyorum. İki kişi balık yakalamaya çıktığımız zaman kurtarmıyor. Tek başına çalıştığımız için de bazı zamanlarda tehlikeyle karşılaşabiliyoruz."
Genellikle turna balığı avladığını dile getiren Ekici, "Baraj gölünde karabalıkta var, şabut balığı da nadiren çıkıyor. Teknede iki kişi değil de tek çalıştığımız için ağları rolanti motoruyla yavaş bir şekilde seriyoruz. Yakaladığımız balıkları da anlaştığımız bir müteahhit var ona satıyoruz. Bu müteahhit belirli zamanlarda kendi arabasıyla gelip balıkları alıp gidiyor." ifadelerini kullandı.
"KÖY HAYATI İNSANA ÇOK GÜZEL ŞEYLER KATIYOR, SİNİR VE STRES YOK"
Volkan Bulut da Fırat Üniversitesinden mezun olduğunu ve atanamayınca köyde yaşam kurduğunu anlattı.
Yaklaşık 9 yıldır balıkçılık yaparak aile ekonomisine katkı sunduğunu söyleyen Bulut, "Balık avlama yasağı olduğu zamanlar köy işlerimizi yapıyoruz. Yazları balık tutmak için gece saat 03.00'te kalkıyoruz. Bu nedenle gece saatlerinden güneş doğana kadar ayakta oluyoruz. Kışın ise sabah 07.00'de kalkıp yemeğimizi yiyip baraj gölüne geliyoruz." dedi.
Bulut, balık satış fiyatlarının bu sezon geçmiş yıllara göre çok daha iyi olduğunu ifade etti.
Balıkçılığın güç ve kuvvet gerektiren bir iş olduğuna işaret eden Bulut, şunları kaydetti:
"Şu an da her tarafta kar var. Bizim köyden Munzur Dağları görünüyor. O karla birlikte gün batımının çok güzel bir görüntüsü oluşuyor. Baraj gölünde güneş batarken oluşan kızıllık bizi çok etkiliyor. Köy hayatı insana çok güzel şeyler katıyor, sinir ve stres yok. Teknenin üzerindesin ve tek başınasın. Hayatı yaşıyorsun, kimse karışmıyor. Şehir hayatında olsanız sesiniz biraz yükselse komşular 'Rahatsız oldum.' diyor ama köyde böyle bir durum söz konusu değil."