VAV TV ekranlarında 'Ağlama Duvarı' hakkında çarpıcı açıklamalar! "Taş üstünde taş bırakmayın..."

VAV TV ekranlarında yayınlanan Tarihe Yolculuk programında 'Ağlama Duvarı' hakkında çarpıcı bilgiler anlatıldı. Programda konuşan Araştırmacı - Yazar Erhan Altunay, Ağlama Duvarı'nın Süleyman Tapınağı'na ait olduğu söylemlerini tarihsel gerçekler ile açığa kavuşturdu. İşte 'Ağlama Duvarı'na dair tüm detaylar...

takvim.com.tr takvim.com.tr
Giriş Tarihi :06 Eylül 2021 , 00:08 Güncelleme Tarihi :06 Eylül 2021 , 00:16
VAV TV ekranlarında ’Ağlama Duvarı’ hakkında çarpıcı açıklamalar! Taş üstünde taş bırakmayın...

İÇİNDEKİLER

Araştırmacı - Yazar Erhan Altunay, Süleyman Tapınağı'nın Romalı Titus tarafından yıkıldıktan sonra tapınağın temelinin kaldığını ve bölgede kalıntıların mevcut olduğunu ifade etti.

70 YILINDAN BERİ HARABE OLARAK KUDÜS'TE DURUYOR


"Tapınak 70 yılından beri harabe olarak Kudüs'te duruyor. Ancak Yahudiler orada zaman zaman ayaklanma çıkartır. Ayaklanma çıkarttıkları için de Romalı askerler de devamlı müdahale ederler. Ama bu ayaklanmalardan Bar Kokhba isyanı, delinin teki olan kendini yıldız sanan ve mesih olduğunu iddia eden bir adamın isyanıdır."

HADRİANUS SİNİRDEN ÇILDIRIR
"Bütün Yahudileri toplar ve bir sınava tabi tutar. Herkes parmağını ısırsın koparsın cesaretinizi görelim der. Buna cesareti olanları kendi ordusuna alır. Böyle deli bir ordu toplanır. Orada ayaklanma çıkartır. Bunu duyan Hadrianus sinirden çıldırır."

TAPINAĞIN HİÇBİR İZİ YOKTUR
"Hadrianus bu ayaklanma sonrası 'Tapınağı yıkın, taş üstünde taş bırakmayın. Temellerine kadar yıkın.' dedi. Bu yüzden bugün tapınağın hiçbir izi yoktur. Ağlama duvarı palavradır. Hiçbir şekilde tapınağın izi yoktur. Ağlama Duvarı çok daha önce Marcus Antonius tarafından yapılan bir duvarın parçasıdır. O yüzden yıkılmamıştır. Tapınağı ait olsa Hadrianus'un emriyle o da yıkılırdı."

BU KONUDA YALAN YANLIŞ ŞEYLER VAR
"Bizim hocalarımız dahil bu konu hakkında yalan yanlış şeyler söyleyebiliyor. Bunlar yanlıştır. Her defa söylüyorum, bir hoca çıkıyor tapınağın batı duvarı diyor. Yıkıldı ki tapınak. Nerede tapınak?"

BAR KOKBHA İSYANI NEDİR?
Roma imparatoru Hadrianusun Kudüs'ü Aelia Capitolina adıyla bir Roma kenti olarak yeniden inşa etme projesine karşı Yahudilerin tepkisi olarak ortaya çıkmıştır.

MİLATTAN SONRA I. YÜZYILDAN İTİBAREN...
TDV İslam Ansiklopedisi'nde yer alan bilgilere göre, Milattan sonra I. yüzyıldan itibaren yahudilerin bu duvara karşı saygı duydukları, önünde ibadet ettikleri bilinmektedir. Onlar, Kudüs'ün ve mabedin yakılıp yıkılışını, esir olarak Romalılar tarafından başka ülkelere sürülüşlerini anmak, hâtıralarını tazeleyip kinlerini bilemek, mâbede yeniden kavuşup yahudi hâkimiyetini kurmak hayali içinde dua ve göz yaşı ile yaslarını sürdürmüşlerdir.

Tevrat tefsirlerine göre bu duvar yıkılmayacak ve Rab mâbedin batı duvarını asla terketmeyecektir. Bununla birlikte, ilk dönemlerde duvarın yanında herhangi bir ibadet yeri yapılmamış, hatta VII. asra kadar yahudilerin Kudüs'e girmeleri bile yasaklanmıştı. Müslümanların idaresindeki Kudüs'te, muhtemelen tapınak alanında veya batı duvarındaki bir kapının yanında yahudilerin bir sinagogları vardı ve bu sinagog, Kudüs'ün Haçlılar tarafından zaptedildiği zamana kadar (1099) ayakta kalmıştı. 1173 yılında Kudüs'e uğrayan Benjamin de Tudèle, bütün yahudilerin dua için ağlama duvarına geldiklerini nakleder.

YAHUDİLER OSMANLI HİMAYESİNDE DUA ETTİLER
Osmanlılar'ın Kudüs'ü fethetmelerinden ve İspanya'dan kovulan yahudilerin Kudüs'e göçme veya burayı ziyaret etme imkânının doğmasından sonra, 1520'lere doğru, ağlama duvarı yahudiler için sürekli bir dua yeri haline gelmiştir. Başta İspanya olmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerinden kovulan yahudilere kucak açıp onları himaye eden Osmanlı Devleti, bu duvarı birkaç defa onarmış ve tamamen yıkılmaktan kurtarmıştır. Yahudiler, Osmanlı himayesinde yüzlerce yıl bu duvar önünde, yüzleri bu duvara dönük olarak durup dua etmişler, emellerinin tahakkuku için göz yaşı dökmüşlerdir.

AĞLAMA DUVARININ ÖZELLİKLERİ
Ağlama duvarı yaklaşık 485 m. uzunluğundadır. Toprak seviyesinin üstünde yirmi dört büyük taş sırası ile yer altında kalan on dokuz taş sırasından oluşur. Yüksekliği toprak seviyesinden itibaren 18 m. olup 6 metresi mâbed alanının seviyesini aşmaktadır. Taşlardan bazılarının uzunluğu 12, yüksekliği 1 m., ağırlığı ise 100 tondan fazladır. Altı Gün Savaşı'na kadar (1967), çevresindeki yapılar sebebiyle sadece 30 metrelik kısmı ibadet için kullanılmaktaydı. Bugünkü haliyle duvarın en üstünde bulunan on bir sıra, İslâmî dönemden kalmadır. Geri kalan kısım ise Hz. Süleyman döneminden kalma olmayıp Hirodes dönemi mimari özelliklerini taşımaktadır.

YENİDEN İNŞASINI ARZULAR VE BUNUN İÇİN DUA EDERLER
Yahudiler bu duvarı Süleyman Mabedi'nden bir kalıntı kabul ettikleri için kutsal bir mekan sayarlar. Mabedin yıkılış yıl dönümü başta olmak üzere çeşitli vesilelerle duvar önünde ibadet eder, Kudüs'ün ve Süleyman Mabedi'nin yıkılışını, şehir ve mabedden uzak kalışlarını yâdederek mabedin Hz. Süleyman tarafından yaptırıldığı gibi yeniden inşasını arzular ve bunun için dua ederler. Yahudiliğin en büyük hedefi bu mâbedi yeniden yapmaktır. Ancak Ahd-i Atik'te nakledilen Beih ha-Mikdaş'ın eski ölçülerine göre yeniden yapılması, bugünkü Kubbetü's-sahre'nin yıkılmasına bağlıdır.