Milli şair Mehmet Akif Ersoy'u vefatının 86. yıl dönümünde, torunu Selma Argon Ersoy anlattı. Ersoy, dedesinin fikri dünyasına ve şiirlerinin arka planına dair detaylar paylaştı.
VİCDANIN SESİ OLMUŞ
Ersoy dedesinin geride bıraktığı fikri mirası bu sözlerle anlattı: "Mehmet Akif Ersoy, bu ülke için önemini ve güncelliğini hep koruyan bir isim. Dedemin yaptıkları olağanüstü şeyler. Ailesini arkada bırakıp, Atatürk'ün çağırması üzerine Anadolu'ya geçiyor. Ersoy'un doğduğu dönemde Osmanlı'nın yıkılmaya yüz tutuğu bir süreç.
Bu yıkımı içselleştiriyor. Küçük yaştan itibaren insanları iyi incelemiş. İbadet dolu bir ev. Genç yaşta şiirlerini yazmaya başlamış. Çevresinde olan her şey ruhunda yer etmiş. İnsanların vicdanının sesi olmuş. Sosyal bir insan ve yazdığı şiirler sosyal hayatımızı da anlatıyor.
ALLAH'A ÇOK İNANMIŞ BİR İNSAN
'Ne yazdımsa görerek yazdım, hayalle işim yok' der. Safahat bir belgeseldir. Bir akıl kitabıdır. Allah'a çok inanmış bir insan. Dedemi anlamak isteyen bir insanın, Safahat'ı iyi idrak etmesi lazım. 63 senelik kısa ömrünün tamamı çalışarak geçmiştir. Hep bir şeyler öğrenmiş, bir şeyler öğretmiştir.
Neyzen Tevfik'e Farsça öğretmiş, kendisi de ondan ney çalmayı öğrenmiştir. Çok yönlü bir entelektüeldi. Güreşçi bir yanı da var. Sporla ilgileniyor. Devamlı kolunun altında kitapla dolanırmış. Hem öğretmen hem talebedir."
GÖRMEK İSTEDİĞİ GENÇLİĞİN SEMBOLÜDÜR
"İstiklal Marşı milli bir mutabakattır. Hem İstiklal Marşı hem de Necid çöllerinde yazdığı Çanakkale Destanı üstünde durulması gereken şiirleridir.
Safahat'taki şiirlerini hepsi gerçektir. Asım'ın nesli görmek istediği gençliğin sembolüdür. Asım içinde vatan sevgisini, Allah ve peygamber sevgisini, örf ve adetlerine bağlı bir genci temsil eder.