Osmanlı İmparatorluğu'nda emeklilikle ilgili olarak kullanılan "tekaüt" terimi, "emekliye ayrılmak" anlamına gelir ve bu kavram devlet memurları ile askerler için erken dönemlerden itibaren uygulanmıştır. Emekliliğe hak kazananlara ise "mütekait" denilmiştir. Mehmet İpşirli ve Abdullah Martal gibi tarihçilerin araştırmaları bu konuda bizlere ışık tutmuştur.
OSMANLI'DA EMEKLİLİK
Osmanlı'da memurlar, başka bir göreve atanmadıkları veya yaşlılık ve hastalık gibi nedenlerle emekli olmadıkları sürece görevlerine devam ederdi.
Öyle ki, 16. yüzyılda 95 yaşında hala görevde olan memurlar bile vardı. Yaşlılık veya hastalık nedeniyle görevlerini yerine getiremeyenler, gelirlerinin bir kısmını alarak yaşamlarını sürdürebilirlerdi.
EMEKLİLİK HAKLARI VE ÖDENEKLER
Osmanlı İmparatorluğu, emeklilik hakkı kazanan kamu görevlileri için belirli ödenekler belirlemiştir. Bu konuda en eski kaynaklardan biri, 15. yüzyılın ikinci yarısına ait Fatih Kanunnamesi'dir. Kanunnamelere göre, emekli maaşları ve tahsis edilecek haslar belirlenmiş, bu da dönemin sosyal güvenlik anlayışını yansıtır.
EMEKLİLİKTE İLMİYE SINIFININ YERİ
Osmanlı'da ilmiye sınıfı mensupları da emeklilik sisteminden faydalanmıştır. Şeyhülislamlar, kazaskerler gibi yüksek rütbeli ilmiye mensupları için belirlenen günlük maaşlar ve arpalıklar, bu sınıfın da sosyal güvence altına alındığını gösterir. Tanzimat döneminden sonra maaş sistemine geçilmesiyle, bu uygulamalar daha da modernleşmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu'nun emeklilik sistemine dair uygulamaları, modern sosyal güvenlik sistemlerinin kökenlerine ışık tutar.
Tekaütten mütekaitlere, kanunnamelerden arpalıklara kadar uzanan bu zengin tarih, günümüz emeklilik sistemlerinin temel taşlarından birini oluşturur. Osmanlı'nın sosyal politikalarındaki bu öncü uygulamalar, tarih boyunca birçok devlete ilham kaynağı olmuştur.