AYETEL KÜRSİ DUASI | Ayetel Kürsi Arapça - Türkçe okunuşu meali | Anlamı ve faziletleri

Ayetel Kürsi, tevhid inancını en net şekilde ifade eden dualardan biridir. Bakara Suresi içinde yer alan bu ayet, İslam'ın temel ilkelerinden biri olan Allah’ın birliğini ve yüceliğini vurgular. Müslümanlar arasında büyük bir öneme sahip olan bu dua, müşriklerin yanlış inançlarına karşı bir cevaptır ve onların tevhid inancına davet edilmesi sırasında indirilmiştir.

Giriş Tarihi 25 Eylül 2024, 07:44 Güncelleme Tarihi 25 Eylül 2024, 07:45
AYETEL KÜRSİ DUASI | Ayetel Kürsi Arapça - Türkçe okunuşu meali | Anlamı ve faziletleri

İÇİNDEKİLER

Ayetel Kürsi, Allah'ın yüceliğini, varlığını ve her şeyin üstündeki hakimiyetini anlatır. İslam tarihinde birçok hadis ile faziletleri vurgulanmış, bu ayetin düzenli olarak okunmasının kişiyi koruduğu ve huzur verdiği belirtilmiştir. Peygamber Efendimiz (SAV), bu ayeti okuyanların birçok sıkıntıdan korunacağını müjdelemiştir.

AYETEL KÜRSİ

Ayetel Kürsi Arapça Yazılışı: اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْحَيُّ الْقَيُّومُۚ لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌؕ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِؕ مَنْ ذَا الَّذٖي يَشْفَعُ عِنْدَهُٓ اِلَّا بِاِذْنِهٖؕ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْدٖيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْۚ وَلَا يُحٖيطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِهٖٓ اِلَّا بِمَا شَٓاءَۚ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَۚ وَلَا يَؤُ۫دُهُ حِفْظُهُمَاۚ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظٖيمُ ﴿٢٥٥﴾

Ayetel Kürsi Arapça Yazılışı (Diyanet)Ayetel Kürsi Arapça Yazılışı (Diyanet)

Ayetel Kürsi Arapça Okunuşu:

Bismillahirrahmânirrahîm.

255-

- Allâhü lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm, lâ te'huzühu sinetün velâ nevm,

- lehu mâ fissemâvâti ve ma fil'ard, men zellezi yeşfeu indehu illâ bi'iznih,

- ya'lemü mâ beyne eydiyhim vemâ halfehüm,

- velâ yü-hîtûne bi'şey'im min ilmihî illâ bima şâe vesia kürsiyyühüssemâvâti vel'ard,

- velâ yeûdühû hıfzuhümâ ve hüvel aliyyül azim.

(Takvim Foto Arşiv)(Takvim Foto Arşiv)

Ayetel Kürsi Türkçe Anlamı:

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.

255-

Allah'tan başka hiçbir İlah yoktur. O, daima yaşayan, daima duran,

bütün varlıkları ayakta tutandır. O'nu ne gaflet basar, ne de uyku.

Göklerdeki ve yerdeki herşey O'nundur. O'nun izni olmadan huzurunda şefaat etmek kimin haddine! Onların önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bilir.

Onlar ise, O'nun dilediği kadarından başka ilminden hiçbir şey kavrayamazlar.

O'nun hükümdarlığı, bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır. Her ikisini görüp gözetmek,

ona bir ağırlık da vermez. O, çok yüce, çok büyüktür.

(Takvim Foto Arşiv)(Takvim Foto Arşiv)

AYETEL KÜRSİ TEFSİRİ

İçinde Allah'ın kürsüsü zikredildiği için "Âyetü'l-kürsî" adıyla anılan bu âyet hem muhtevası hem de üstün özellikleri sebebiyle dikkat çekmiş, hakkında hadisler vârit olmuş, çok okunmuş, şifa ve korunmaya vesile kılınmıştır. Kelime-i şehâdet ve İhlâs sûreleri nasıl İslâm inancının özünü ihtiva ediyor ve insanlara Allah Teâlâ'yı tanıtıyorsa Âyetü'l-kürsî de –onlardan daha geniş ve detaylı olarak– bu özelliği taşımaktadır. Bir önceki âyette peygamberlerin getirdiği bunca âyet ve "beyyine"ye (imana götüren işaret ve delil) rağmen insanların ihtilâfa düştükleri, kiminin küfrü kiminin imanı tercih ettiği zikredilmişti. İnsanı imana götüren deliller, aklını kullanarak üzerinde düşüneceği "kendisinde ve yakından uzağa çevresinde (enfüs ve âfâk)", peygamberleri desteklemek üzere Allah'ın onlara lutfettiği mûcizelerde ve vahiy yoluyla yapılan "sağlam delillere dayalı sözlü açıklamalar"da görülmektedir. Bu âyet gerçek mâbudu arayanlar için eşsiz ve başka hiçbir kaynaktan elde edilemez bir açıklamadır, delildir.

Şevkânî'nin Buhârî, Müslim, Nesâî, Ahmed b. Hanbel gibi sahih kaynaklardan derlediği hadislerden birkaçı bile bu âyetin önemi hakkında bir fikir edinmeye yetecektir:

Hz. Peygamber, Übey b. Kâ'b'a "Allah'ın kitabından hangi âyet en büyüğüdür" diye sorup "Âyetü'l-kürsî'dir" cevabını alınca onu tebrik etmiştir (Müslim, "Müsâfirîn", 258).

Yine Übey'in hurmasına şeytana tâbi bir cin musallat olmuş; vermeyi, dağıtmayı seven Übey'i bundan vazgeçirmek üzere hurmayı aşırmaya başlamıştı. Übey mahlûku takip ederek yakaladı. Garip bir şekli vardı. Onunla konuşunca kimliğini ve maksadını anladı. Kendilerinden nasıl kurtulabileceğini sorunca "Bakara sûresindeki kürsü âyeti ile" dedi ve ekledi: "Onu akşamda okuyan sabaha kadar, sabahta okuyan akşama kadar bizden korunmuş olur." Sabah olunca Übey durumu Hz. Peygamber'e aktardı. Resûlullah, "Habis doğru söylemiş" buyurdu.

Buhârî'de de Ebû Hüreyre'den naklen yukarıdakine yakın bir rivayet vardır. Hz. Peygamber'e hadiseyi anlatınca şeytan olduğunu öğrendiği hırsız Ebû Hüreyre'ye şöyle demiştir: "Yatağına yatınca Âyetü'l-kürsî'yi oku, devamlı olarak Allah'tan bir koruyucun olacak ve sabaha kadar sana şeytan yaklaşamayacaktır."

Allah varlığı ezelî, ebedî, zaruri ve kendinden olan, her şeyi yaratan, her şeyin mâliki ve mukadderatının hâkimi, her şeyi bilen ve her şeye kadir olan... yüce mevlânın öz ismidir. Bu öz isim zikredildikten sonra hem O'nun vahdâniyeti (birliği, tekliği) hem de İslâm'ın getirdiği imanın tevhid (Allah'ı birleme, bir bilme) özelliği açıklanmak üzere "O'ndan başka tanrı yoktur" buyurulmuştur.

Müşrikler elleriyle yaptıkları putlara tapmakta idiler. Bunlar cansız eşyadan yapılırdı. Canı bile olmayan varlığın ilâh olamayacağını ifade etmek üzere hemen arkasından "O diridir" buyurulmuştur. Evet Allah diridir, O'nun hayat sıfatı vardır ve tıpkı diğer isimleri ve sıfatları gibi bunun da mahiyetini ancak kendisi bilmektedir.

Gerek Araplar'daki gerekse diğer kavimlerdeki müşriklerin çoğu büyük bir Allah'a inanmakla beraber bunun yanında –her birine bir işlev tanıdıkları– sözde tanrılara inanmışlardır. Bu inanç tevhide aykırıdır. Tevhidi açıklayarak başlayan âyet, Allah Teâlâ'nın "kayyûm" sıfatını zikrederek "küçük, aracı, özel görevli... tanrılar"a gerek bulunmadığını ifade etmektedir. Çünkü kayyûm, "bütün varlıkları görüp gözeten, yöneten, bir an bile onları bilgi ve ilgisi dışında tutmayan" demektir.

"Onu ne uyku basar ne uyur" cümlesi, hay ve kayyûm sıfatlarını pekiştirmekte ve biraz daha anlaşılmasını sağlamaktadır. Uyku basan veya fiilen uyuyan birinin gözetim, yönetim, koruma gibi işleri yerine getirmesi mümkün değildir. Allah Teâlâ'nın kayyûmluğu kâmil ve kesintisiz olduğuna, daha doğrusu kayyûm sıfatı bunu ifade ettiğine göre O'nu ne uyku basar ne de uyur.

Yerde ve gökte ne varsa –başka hiçbir kimseye değil– O'na aittir; yaratanı da gerçek sahibi de O'dur. Âyetin bu mânayı ifade eden parçası "Yalnız O'na aittir" kısmıyla tevhidi öğretirken "başkasına değil" mânasıyla de şirkin çeşitlerini reddetmektedir. Çünkü müşrik toplumlar varlıkları yaratılış, aidiyet ve yetki bakımlarından çeşitli tanrılar arasında paylaştırmışlar; meselâ yıldız, gök, yer... tanrılarından söz etmişlerdir. "Yerde ve gökte" tabiri Arapça'da "bütün varlıklar" mânasında kullanılmakta, adına yer ve gök denilmeyen veya maddî mânada yere ve göğe dahil bulunmayan mekânlar ve buradaki varlıklar da bu ifadenin içine girmektedir.

Allah'a ortak koşan kâfirlerin bir kısmı, bu ortakların O'na denk olduklarına değil, O'nun nezdinde reddedilemez şefaat, geri çevrilemez aracılık hakkına sahip bulunduklarına inanmakta ve putlara bu anlayış içinde tapınmaktadırlar. "Allah katında, O izin vermedikçe hiçbir kimse şefaat edemez" mânasındaki cümle bu inancın asılsızlığını ortaya koymakta; şefaatin de izne bağlı bulunduğunu, O izin vermedikçe ve dilemedikçe kimsenin böyle bir yetki ve imkâna sahip olamayacağını özlü ve etkili bir şekilde zihinlere yerleştirmektedir. Allah katında kendisine şefaat izni verilenlerin durumu ve yetkileri, ödül törenlerinde ödülleri vermek üzere kürsüye çağrılan şeref konuklarınınkine benzemektedir. Ödülün kime verileceğini bilen ve belirleyen onlar değildir. Ancak bu merasimi tertipleyenlere göre onlar, şerefli, saygıya lâyık, büyük kimseler olduklarından kendilerine böyle bir imtiyaz verilmiştir. Allah katında şefaatlerine izin verilecek olanlar da Allah'a yakın ve sevgili kullar olacaktır.

Allah'tan başka bütün şuur ve bilgi sahiplerinin bilgileri sınırlıdır, doğru da yanlış da olmaya açıktır. Bu genel gerçek şefaat meselesine uygulandığında kimin şefaate lâyık olduğunun da ancak Allah tarafından bilineceği anlaşılır. Çünkü dış görünüşü (mâ beyne eydîhim) itibariyle şefaate lâyık görülenlerin, kullar tarafından görülemeyen ve bilinemeyen iç yüzleri (mâ halfehüm) itibariyle böyle olmamaları mümkündür. Allah birdir ve yalnızca O ibadete lâyıktır; çünkü O'ndan başka olmuşu, olacağı, gizliyi, açığı, geçmişi, geleceği, görüleni, gaybı bilen yoktur.

Kürsî (kürsü), "koltuk, sandalye, taht" anlamlarına gelir. Mecazi olarak saltanat, hükümranlık, mülk mânalarında da kullanılmaktadır. Allah Teâlâ'nın üzerine oturulan maddî alet mânasında kürsüsü olamayacağından –bu O'nun bizzat açıkladığı yüce sıfatlarına aykırı düştüğünden– burada kürsüden bir başka mânanın kastedilmiş olması gerekir. Esasen Kur'an'da Allah'a nisbet edilen, "Allah'ın..." denilen her şeyi, O'nun varlığına dahil veya kullandığı bir şey olarak anlamak da doğru değildir. Meselâ "Allah'ın evi, Allah'ın ruhu, Allah'ın emri, Allah'ın kölesi" tamlamalarında Allah'a ait olan şeyler böyledir. Bunlar ne O'nun varlığının bir parçasıdır ne de kullandığı araçlardır; önem ve şereflerinden dolayı O'nun" diye tanımlanmışlardır. İbn Abbas'a göre kürsüden maksat ilimdir. O'nun ilmi her şeyi kaplar. Âyetin bu kısmını, "kürsüden maksat O'nun hükümranlığıdır ve buna sınır yoktur, hiçbir şey O'nun dışında kalamaz" veya "Allah semavatı, arzı, arşı Kur'an'da zikretmiş, fakat bunlardan maksadın ne olduğunu açıklamamıştır. Kürsüsü de böyle bir varlıktır, yerleri ve gökleri içine alacak kadar geniştir. Ne ve nasıl olduğunu ise ancak kendisi bilmektedir" şeklinde anlamak mümkündür.

Yüce, kâmil, eşsiz sıfatlarının bir kısmı âyette zikredilen yüce Allah'a, kulların sonsuz gibi gördükleri kâinatı korumak, gözetmek ve yönetmek elbette güç gelmeyecek, O'nu yormayacak, meşgul bile etmeyecektir. Çünkü O yücelerden yücedir, kimse bilmez nicedir.

(Takvim Foto Arşiv)(Takvim Foto Arşiv)

Ayetel Kürsi, Felak Nas Duaları Ne İçin Okunur?

Ayetel Kürsi duasının faziletleri ve mucizeleri ne kadar çoksa, bu duanın Felak Nas duaları ile birlikte okunuşu da o kadar bereketlidir. Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) de uyguladığı üzere bu duaları sık sık birlikte okumak tavsiye edilir. Ayetel Kürsi, Felak Nas duaları ile birlikte okunduğunda nazar, göz değmesi, korku, vesvese, iç huzursuzluğu gibi dertlere çare olur. Bu nedenle bu dualar çocuklara, bebeklere, hastalara, hamile ve lohusalara da sık sık okunmaktadır. Bu dualar, sabah evden çıkmadan, geceleri yatmadan, önemli bir işe başlarken, yola çıkarken okunabileceği gibi akla her geldiğinde okunabilir. Bu mübarek duaların okunuşu yalnızca Allah'ın muhafazasını ve affını dilemek için de okunabilir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu duaları sık sık tekrar etmeyi önermiştir.

Yüce Allah'ın (C.C.) Ayetel Kürsi'de Geçen İsimleri

El-Aliyy: En yüce, en ulu, en yüksek, kendisinden daha büyük olmayan anlamlarını taşır.

El-Hayy: Her daim diri ve sonsuz hayata sahip olan; yarattıklarına hayat ve can veren manalarına gelir.

El-Kayyum: Her şeyin varlığı ve devamlılığı kendisine bağlı olan, kainata hükmeden ve idare eden anlamlarını taşır. Yüce Allah'ın evrenin hükümranı olduğunu ifade eder.

El-Azîm: Yüce Allah'ın kusursuz ve eksiksizliğini, tüm noksanlıklardan münezzeh olduğunu ifade eder.

El-Alîm: Gizli ya da açık, geçmişe ya da gelecek ait her şeyi bilen anlamını taşır. Yüce Allah'ın (c.c.) kainatın tüm bilgilerine sahip olduğu, geçmişi ve geleceği, aleniyi ve gizliyi tek bilen olduğunu ifade eder.

Yüce Allah'ın (C.C.) Ayetel Kürsi'de Geçen Sıfatları

Semi: Her şeyi işiten, duyan ve bilen anlamını taşır. Yüce Allah'ın kainattaki tüm sesleri işittiğini, gerek bir fısıltıyı gerekse kullarının kalbinden geçen dilekleri duyduğunu ifade eder.

Basar: Yüce Allah'ın her şeyi gören ve bilen olduğunu ifade eder. Kullarının gizli ya da aleni yaptığı her fiili gördüğünü, bildiğini anlatır.

İlim: İlm-i Ezel olarak da bilinen bu sıfat, yüce Allah'ın kainatın tüm bilgilerine sahip olduğu, olan biten her şeyi bildiği anlamına gelir.

Muhalefetün lil Havadis: Yüce Allah'ın yaradılmış olanlara benzememesi, hiçbir varlığın O'nun özelliklerine sahip olmaması anlamına gelir. O'nun yarattığı varlıklara benzemediği, eşsiz ve tek olduğu manasını taşır.

(Takvim Foto Arşiv)(Takvim Foto Arşiv)

Ayetel Kürsi İle İlgili Hadisler

Ayetel Kürsi, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tarafından faziletleri bildirilmiş, "Ayetlerin Efendisi" olarak nitelendirilmiştir. Faziletleri saymakla bitmeyen, içerisinde Yüce Allah'ın (c.c.) varlığını, birliğini ifade eden, ism-i azamı barındıran bir duadır. İşte bu kıymetli duayla ilgili hadisler ve Ayetel Kürsi'nin önemi hakkında Peygamber Efendimiz'in hadis-i şerifleri…

"Âyetü'l-kürsî Kur'ân âyetlerinin şahıdır." (Tirmizî, Fedâilü'l-Kur'an, 2)

"Adamın biri Hz. Peygamber'e gelip,

'Kur'an'ın en faziletli âyeti hangisidir?' diye sordu. Resulullah (asm.) şöyle buyurdu:

Âllah'u Lâilâhe illâ huve'l-Hayyu'l-Kayyûm... " (Müslim, Müsafirîn, 258; Ebû Dâvûd, el-Huruf ve'l-Kiraa, 35; İbn Hanbel, V/142)

"Kur'an'ın en faziletli âyeti Bakara sûresindeki Âyetü'l-kürsi'dir. Bu âyet bir evde okunduğu zaman şeytan oradan uzaklaşır. " (Tirmizî, Fedâilü'l-Kur'an, 2)

"Cibril bana geldi. 'Cinden bir ifrit sana tuzak kurmak istiyor. Yatağına girdiğin zaman Âyetü'l-kürsi'yi oku. Yani yatmadan evvel Âyetü'l-Kürsi'yi oku.' dedi." (Ali el-Müttakî, no: 41254)

"Kim farz olan her namazın ardından Âyetü'l-kürsi okursa, ondan sonraki namaza kadar mahfuz kalır."

"Kim sabah çıkınca Âyetü'l-kürsi ile 'Ha-mim tenzilül kitabi minellahil azizil alim' suresinin evvelindeki iki âyeti okursa, o gün akşama kadar (bela ve kazalardan) mahfuz kalır. Kim de akşama dahil olunca onları okursa o gece sabahlayıncaya kadar mahfuz olur."

"Uyurken Âyetü'l-kürsi okuyana şeytan yaklaşmaz."

"Ayetel Kürsi ayetlerin seyyididir. Bir yerde okununca şeytan orada tutunamayıp mutlaka çıkar." (Hakim)

"Fatiha ile Ayetel kürsiyi okuyana, o gün nazar değmez" (Deylemi)

"Kim ki her farz namazının arkasında Ayetul Kürsi'yi okursa, onun Cennet'e gitmesine ancak ölmemesi mani olur."

Başı Açık Ayetel Kürsi Okunur Mu?

Ayetel Kürsi okunurken ya da Kuran'dan herhangi bir ayet okunurken başın kapalı olması zorunluluğu bulunmamaktadır. Kuran okurken başın kapatılması farz ya da şart değildir. Dolayısıyla başı açık Ayetel Kürsi okumak haram sayılmaz. Ancak Kur'an-ı Kerim'e hürmeten başın kapatılması Ayetel Kürsi okuyan kişinin daha çok sevap kazanmasına vesile olur.

Ayetel Kürsi Kaç Defa Okunmalı?

Ayetel Kürsi faziletleri bol olan, ne kadar sık okunursa o kadar fayda sağlayan bir duadır. Bu duanın sırrına nail olmak, feyzinden faydalanmak isteyenler bu duayı sık sık zikretmelidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) tarafından da bu duayı sık sık tekrarlamak nasihat edilmiştir. Kişi günün her vakti, istediği sıklıkta Ayetel Kürsi okuyabilir. Herhangi bir sayı kıstası olmamakla birlikte 3,7,41, 50 ve 313 tekrarda okunması adet haline gelmiştir.

Yatmadan Önce Ayetel Kürsi Okumanın Fazileti Nedir?

Bin bir çeşit faziletleri olan Ayetel Kürsi duası, okuyanı görünmez bir kalkanla muhafaza altına alır. Özellikle uykuya dalmadan önce bu duayı okuyan kimse, uyanıncaya kadar emniyette olur. Hadis kaynaklarında uyumadan önce Ayetel Kürsi okumanın fazileti ve gücü şu şekilde geçmektedir; "Yatağına geldiğin vakit Ayetel Kürsi'yi oku, muhakkak ki Allah Teala sana bir melek müekkel kılar, sabaha kadar seni şeytanın şerrinden muhafaza eder."

Gördüğü kabus ve rüyalardan, karanlıktan, şeytanın ve cinlerin şerrinden, uykuda ölmekten korkan kimse uyumadan önce Ayetel Kürsi'yi okuyarak Yüce Allah'ın emniyeti altında huzurlu bir uyku uyur. Kişi, Allah'ın kudretinin yüceliğini düşünerek, duanın gücünden emin olarak bu duayı okuyarak uykuya daldığında, gece boyu koruyucu melekler kendisine eşlik eder ve başına gelecek kazadan, beladan emin kılınır.