İstanbul Ümraniye'de motosiklet hırsızlığı nedeniyle yakalanan Yunus Emre Geçti'nin karakoldan firar etmesiyle gerçekleşen kovalamacada Geçti, polis memurunun silahını alarak diğer polis memuru Şeyda Yılmaz'ı şehit etti.
İstanbul Ümraniye'de motosiklet hırsızlığı nedeniyle yakalanan Yunus Emre Geçti'nin karakoldan firar etmesiyle gerçekleşen kovalamacada Geçti, polis memurunun silahını alarak diğer polis memuru Şeyda Yılmaz'ı şehit etti.
Türkiye'yi ayağa kaldıran olayda Yunus Emre Geçti'nin 19 yaşında olmasına rağmen 26 suç kaydının olması ve hala sokaklarda gezmesi 'adli kontrol şartı' uygulamasını tartışmaya açtı.
Milyonlarca kişi şehit polis memuru Şeyda Yılmaz hakkında paylaşım ve açıklama yaparken kadın dernekleri ve feminist sivil toplum kuruluşları Yılmaz hakkında tek bir paylaşım yapmadı.
ÖLDÜRÜLEN POLİS MEMURU OLDUĞU İÇİN Mİ SUSTUNUZ?
Konuyu köşesine taşıyan Sabah gazetesi yazarı Mevlüt Tezel, feminist sivil toplum kuruluşları ve kadın derneklerinin kafalarını kuma gömdüğünü söyledi.
Tezel, "Neden? Öldürülen bir devlet memuru, polis olduğu için mi?" diye sordu.
İşte Tezel'in konuyla ilgili o yazısı:
Başlığa bakıp "İstanbul'da polis memuru Şeyda Yılmaz'ın öldürülmesiyle ilgili konuşulacak başka konu mu kalmadı, feminist derneklerle bu cinayetin ne alakası var" diyenler olabilir.
Dün de yazdım, yıllardır yazıyorum. Elbette 26 suçtan kaydı bulunan katil Yunus Emre Geçti gibi suçluların aramızda dolaşmalarının baş sorumlusu; Ceza İnfaz Yasası ve geçmişte çıkarılan aflar.
Bir de "Polis yakalıyor, hakimler salıyor" deniyor.
Hayır, hakimler yasa neyse onu uyguluyor. Özetle Ceza İnfaz Yasası mutlaka değişmeli.
Gelelim bu olayda en son konuşulacak ama mutlaka konuşulması gereken konuya; kadın dernekleri ve feminist sivil toplum örgütlerinin Yılmaz'ın öldürülmesiyle ilgili tek bir açıklama ya da paylaşım yapmamasına...
Öldüren birçok suçu olan bir erkek. Öldürülen de gencecik bir kadın. Herkes bu cinayeti konuşuyor.
Normalde kadına yönelik şiddet ve cinayetlerde hassas olan feminist derneklerin olayı kınayan açıklama ya da paylaşımlar yapmaları gerekirdi ama kafalarını kuma gömdüler!
Neden? Öldürülen bir devlet memuru, polis olduğu için mi?
Bazı kadın dernekleri PKK'lı terörist kadınların öldürülmesini bile kınarken, anma törenleri düzenlerken Şeyda Yılmaz'ın öldürülmesinde sessiz kaldılar.
Yoksa bir kadın cinayetinde bile kadın dernekleri ayrımcılık mı yapıyor?
Ne yazık ki, Türkiye'de insan haklarını, kadın haklarını savunan birçok sivil toplum örgütü ve dernek yurtdışından fonlanıyorlar!
Sosyal medyada kadın derneklerinin bazılarını Kurtuluş Savaşı'nda Fransız ve İngilizlerin desteklediği zararlı cemiyetlere benzetenler oldu.
Haklı bir tepsit. Zararlı cemiyetler Kurtuluş Savaşı döneminde Kuva-yi Milliye hareketi dışında herkese destek olmuşlardı, isyanlar çıkarmışlardı.
Aynı hesap! Desteği ve fon parasını dışardan alan dernekler de kendilerine ne dikte edilirse onu yapıyorlar!
Örneğin bu dernekler kadın haklarını savunurlar lakin kaçak göçmenlerin yaptığı tacizleri, tecavüzleri, çektikleri taciz videolarına bile tepki göstermezler!
Çünkü ABD ve Avrupa'daki fon babaları onlara kızar!
Ama tacizci bir Türk erkeği oldu mu ortalığı inletirler! Tacizci ya da katil PKK sempatizanı oldu mu üç maymunu oynarlar!
Daha kötüsü; bazı dernekler Türkiye'deki kadınların yaşadığı dramları kullanarak kendilerine bir kitle oluşturuyorlar.
Kazandıkları üyeleri de kadın haklarıyla alakası olmayan farklı siyasi konularda kullanıyorlar!
Siyasi seçimlerde bile üyelerini manipüle ediyorlar!
Fon parası aldıkları yurt dışındaki merkezlerin çizdiği plan, program neyse ona göre hareket ediyorlar! Samimi olsalar Şeyda Yılmaz'ın öldürülmesine tepki gösterirlerdi! Ama öldürülen PKK'lı terörist Sakine Cansız olunca anma törenleri düzenlerler!
***
POLİSİN YETKİSİ ARTIRILMALI
Polis Şeyda Yılmaz'ın şehit edildiği olayın güvenlik kamerası görüntülerinde, Yunus Emre Geçti'nin bir polisin silahını aldığı ve varilin arkasına siper alan Yılmaz'a doğru ateş ettiği görülüyor.
Polis silahını nasıl kaptırır?
Askerliği uzun dönem asteğmen olarak yaptım. Bize ilk 'silah namustur' diye öğretildi. Tatbikatlarda silahla uyur, tuvalete bile silahla giderdik.
Silahını çaldırmak, kaybetmek en büyük suçlardan biriydi!
Katil silahı almaya teşebbüs ettiği anda vurulmalıydı.
Daha önce de yazdık; ABD polislerini örnek gösterdik.
ABD polisi 'dur' talimatına uyulmadığında bile zanlıyı kurşun yağmuruna tutuyor.
Bizde ise önce suçlu sözlü ikna edilmeye çalışılıyor. İkna edilemezse fiziksel mücadeleye girişiliyor. Suçlu bıçakla hamle yaptığında bile polis önce ayağa ateş etmeye çalışıyor!
Oysa ABD polisi gibi suçlu en küçük hamlesinde göğsünden vurulmalıydı.
Böyle olmadığı için polisin yanında bile adam öldürenleri haberlerde izliyoruz.
Bunun nedeni ise; Avrupa Birliği'ne (AB) uyum yasaları yüzünden polislerin yetkileri ve otoritesinin azaltılması!
AB'ye giremiyorsak uyum yasalarına da gerek yok!
Polislerimize ABD'deki meslektaşları gibi geniş yetkiler verilmeli!
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN