Hiçbir zulüm ve baskı kalmayıncaya ve din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Onlar savaşmaya son verecek olurlarsa, artık düşmanlık yalnız zalimlere karşıdır. (BAKARA-193)
Cihadın en faziletlisi zalim sultanın karşısında hakkı söylemektir. (İBNİ MACE)
Her Müslüman'a farz olan cihadın temel amacı, zulmü ortadan kaldırmaktır. Hz. Adem'den bu yana peygamberler de daima zorba hükümdarlar ve zalimlerle savaştılar. Onların adı kah Firavun, kah Karun, kah Nemrut'tu. Hepsi de kötülük çetesinin elebaşı olarak masum insanlara eziyet etti, saltanatlarını emek, kan ve gözyaşı üzerine kurdu. Peygamberler gibi takipçileri de aynı yolu izledi. Hak yolu seçen hiçbir ümmet, zalime boyun eğmedi. Hak ve adalet uğruna gerekirse işkence çekti. En büyük bedeli de Müslümanlar ödedi. Peygamber Efendimiz zamanında başlayan hak ve batıl mücadelesi yüzyıllarca devam etti. Zalimler teker teker devrildi, kaleleri yerle bir edildi. İşte o Müslümanlar bir süredir kabuğuna çekildi. Haksızlıklara karşı direnişin bayrağı olması gereken dindarlık eleştirildi. Kötü gösterildi. İnsanlar da geri çekildi. "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" mantığını kabullendi. Başkaldırı ve isyanı birtakım inançsız cahillere terk etti. "Komşusu açken tok yatan bizden değildir" diyen peygamberin ümmeti, dünyanın adaletsizliğini görmezden geldi. Kendi pısırıklığını ve vurdum duymazlığını da inançla perdelemeye yeltendi. Zilleti, esareti, sefaleti özümsedi. Bu dünyanın efendilerinin her şeye egemen olduğunu kabullendi. Halbuki hiç düşünmedi. Mü'minler ile zalimler asla aynı safta yer almazdı. Aksi takdirde, dünyada olduğu gibi ahirette de cehennemde beraber olurlardı. Çünkü, öte dünya vardı. Ve hüküm çok açıktı: "KİŞİ SEVDİĞİ İLE BERABERDİR." (BUHARİ)
KISSADAN HİSSE
CAMİYE GİDENLER VE NAMAZA GELENLER
Bir Ramazan ayı idi. Dönemin Halifesi Harun Reşid, yanındaki bilginlerle sohbet ediyordu. Ülkenin gidişatı, komşu ülkelerle münasebetler, Müslümanlar'ın ihtiyaçları gibi konular hakkında görüş alış verişinde bulunuyorlardı. Halife bir ara çok sevdiği Behlül Dana'dan tarafa döndü. Kendisinden bir ricada bulundu: - Akşam camiye gittiğinde namaza gelen herkesi topla. Beni davetlim olduklarını kendilerine ilet. Buraya getir. Topluca iftar edelim. Behlül Dana, akşam ezanının okunmasını avluda bekledi. Müezzin "Allahü Ekber" der demez kapıya koşup camiye girdi. Namaz zaten 5 rekattı, hemencecik kılınıp bitti. Behlül Dana da herkesten önce ayakkabılarını giydi. Kapıya geçti, bekledi. Cemaati tek tek inceledi. Deyim yerindeyse hepsini elden geçirdi. Gözünün tutmadıklarına çeşitli sorular yöneltti. Sonra da yanındaki 5-10 kişilik bir cemaatle Halife'nin makamına gitti. Harun Reşid çok şaşırdı:
- Ey Behlül! Ben sana "Namaza gelen herkesi iftara getir" demiştim; ama sen beş-on kişiyle geldin. O kadar cemaatin arasından bir sofrayı dolduracak kadar bile adam getirememişsin.
Behlül Dana, başını eğdi. Az düşündü. Sonra Halife'ye şu cevabı verdi:
-Siz, benden camiye gelenleri değil, namaza gelenleri iftara getirmemi istediniz. Ben de isteğinizi yerine getirmek için namazdan sonra cami kapısında durup çıkan cemaate hocanın namazda hangi sureyi okuduğunu sordum. Bunu da buraya gelenler bildi. Camiye gelen çoktu; kalabalıktı. Ama namaza gelenler demek ki sadece bunlarmış.
BİR AYET
"...Oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar... İşte Allah bunlar için mağfiret ve büyük mükafat hazırlamıştır." (AHZAB-35)
BİR HADİS
İslam garip olarak başladı, tekrar başladığı gibi garip hale dönecektir. Gariplere ne mutlu! (Müslim, Tirmizi)
DİN DERSİ
AZ SADAKA ÇOK MAL KAZANDIRIR
* Sadaka, insanın başındaki belaları def, hastalıkları ise tedavi eder.
* Ömrü arttırır, kötü ölümden korur.
* Kibri yok eder, rızkı arttırır, içtenlikle yaptığınız bütün duaları yerine ulaştırır.
* Suyun ateşi söndürdüğü gibi samimiyetle yapılan yardımlar günahları yok eder.
* Vermekle malınız eksilmez, aksine artar. Sadaka şeytanın belini kırar.
FETVA MAKAMI
KAFİRE HAKKINI HELAL ET, KAZAN
Kur'an okumak veya dokunmak için abdest almak şart mı?
Değil. Abdest namazın ön şartıdır. Ancak Türk milleti saygısından ötürü Kuran'a da abdetsiz el sürmez.
Gittiğimiz yerlerde çay-kahve ikram edenler var. Biz de kabul ediyoruz. Kul hakkı geçiyor mu?
İkramı reddetmek kabalık olur. Kabul edince de hak geçmez. Teşekkür etmeniz yeterlidir.
HaksızlığI af mı etmeliyiz yoksa hakkımızı aramalı mıyız?
Şahsi meselelerde kötülükleri affetme hakkınız vardır. Sizi büyütür.
Mü'min kafir demeden herkese hakkını helal etmek doğru mu?
Hem doğru, hem de çok iyi bir davranıştır. Memleket mü'min görür. Ahiretteki karşılığı da çok yüksektir.
Kalpten olmasa bile sözle hakkını helal eden kişi, gerçekten hakkından vaz geçmiş olur mu?
Evet, hakkını helal etmiş olur.