"Gitti gidiyor" derken !
Çoğu organizasyonda olduğu gibi Amerika'daki tenis etkinlikleri de panayırı andırır. Seyircilerin izlemesi için ayrılmış tribünler sanki İstanbul'un İstiklal Caddesi'dir. Gelenler geçenler, birbirlerine bağıranlar, dışarıdan yiyecek içecek getirenler, oyunculara saygı gösterilmesi, sessiz olunması ve oturulması için izleyicileri sürekli uyaran hakem anonsları, puan aralarında çalan salsa ve rock müzik (bizim gibi tenise hala beyaz spor diyenler için) size nerede olduğunuzu sorgulatır.
HAAS'TAN SÜRPRİZ...
İşte ABD'nin bir büyük turnuvası daha bitti. Miami'de oynanan Sony Open erkeklerde belki de uzun süredir ilk kez böyle beklenmedik sonuçlara ve belki de tenis tarihinin en dramatik finallerinden birine şahit oldu. Dünya 2 numarası Federer ile 4 numarası Nadal'ın oynamadığı turnuvada dünya 1 numarası Djokovic, 6. Berdych, 7. Del Potro, 8. Tsonga ve 9. Tipsarevic'ten en azından bir yarı-final bekleyenler muazzam bir hayal kırıklığına uğradılar. Bu beklenilmeyenlerin en hasını yapan ise 34 yaşındaki Alman Tommy Haas idi...Djokovic'i 6-2 ve 6-4'lük setlerle saf dışı bıraktı. Çeyrek finalde de Fransız Simon'u geçti. Ancak yarı-finalde ona tenisin ağır-işcisi olarak anılan Dünya 5.'si İspanyol Ferrer durdurdu.
DRAMATİK BİR FİNAL...
Ferrer'in finaldeki rakibi 3 numara İngiliz Murray'di. İlk sette İngiliz sanki yoktu. Öyle tek yanlı bir maç oluyordu ki (6/2) yine bize "bu iş böyle gitmez" dedirtti. İkinci sette iş normale döndü ve İngiliz 6/4 ile kazandı. Sonra geldi son set. Ferrer, fiziken bitirmiş olduğu rakibini yaptığı hatalarla resmen geri getirdi. Hem de kaç kere. Maç topu bile attı. Yaptığı itiraz ile kazandım dediği anda da kaybetti. Keşki tüm tenisseverler bu son seti izleselerdi. Üç saate yakın süren maç o derece dramatik oldu. İngiliz (ya da İskoç mu desek !) muazzam yeteneği ve inadı ile hakkıyla kazandı ve Federer'i geçerek ikinci sıraya yerleşti.
SERENA BAŞKA BOYUTTA
Kadınlarda ise Sharapova yarı-finalde İtalyan Errani karşısına kimseye tek bir set bile vermeden çıktı. Onun karşısında zorlansa da yine iki sette galip geldi. Ancak Errani pek yakın gelecekte çok can yakacaktır. Final ise yine bir Rus-ABD rekabetine sahne oldu. Sharapova, Serena Williams karşısında geriye düştüğü ilk seti 64 kazandı. İkinci sette de oyun onun için fena gitmiyordu. Ancak durum 3-3 iken ABD'li raket sanki dağarcığında bir vites daha olduğunu anımsadı. Öyle bir oyun tutturduki Rus'un pamuk ipliğine bağlı morali adeta sıfırlandı...İnanması zor ama Serena maçın geri kalanındaki tüm oyunların (9) hepsini peşpeşe kazanarak rakibine ağır bir yenilgi daha yaşattı. Bu kadının tenisi öyle bir boyuttaki iyi olmadığı vakit bile oyununu değiştirip, enerjisini pekiştirip rakiplerini eze eze yenebiliyor.
Serena Williams'ın yakın rakiplerine muazzam bir üstünlüğü var. Sharapova'ya karşı 12-2, Azarenka'ya karşı 11-2. Rus'u salt moralman değil fiziken de bitirdi. Açıkcası Florida zaten Sharapova'ya iyi gelmiyor...
Buralarda oynadığı 5 finali de yitirmiş.
TENİS AVRUPA'YA DOĞRU
Artık tenis Avrupa'ya geçiyor...Kiremit tozunu soluyacağız. Sonuçta da Fransa Açık'ı izleyeceğiz. Bize öyle geliyor ki bu yıl Roland Garros büyük sürprizlere gebe. Bekleyelim görelim.
Hoşcakalınız...