Aşkın gözü kördür.
Bu körlüğü de en çok futbolcu Arda Turan'da görüyorum.
Sevginin fedakarlık olduğu ortadayken, bütün fedakarlığı Arda Turan'ın yaptığı bir ilişkide, Sinem Kobal adlı oyuncu kızın, şöhretine şöhret kattığını görüyorum.
Bu aşkın ömür boyu süreceğini mi sanıyorsunuz?
Arda Turan, bana da tepki gösterebilir, umurumda değil.
Bazen insanlar gerçekleri duymayı hiç sevmezler. "Arda sevdiği kadar sevilmiyor!"
Bu delikanlının futbol hayatı, Sinem Kobal'dan sonra geriye gittiyse.
Bu delikanlı, başkanının cenazesi yerine, Sinem Kobal'ın kokteyline gittiyse.
Ortada bir çelişki var.
Ve o zaman sorarım; "Arda Turan neden olması gerektiği yerde değil"
Sinem'in işleri yolunda, Arda sürekli tökezliyor.
Takımının durumu da ortada.
Aşk fedakarlıksa, neden hep tek taraflı?
Duydum ki, çıkışı yurtdışında arıyorlarmış.
Koskoca bir hayatı Arda Turan'la birlikte götürecek olan bir kadının, Arda Turan'ı yurtdışına götürmekten çok daha anlamlı görevleri vardır.
Bunları ben öğretemem.
Bunlar seven bir kadının ruhunda olması gerekir zaten.
Bunlar şöhret tutkusundan çok daha anlamlı gerçeklerdir.
Sen Arda Turan olarak Beckham olmaya soyunacaksın.
Gazetecilerin bulunduğu mekanlara gidip, magazin basınına malzeme olacaksın.
Hakkındaki bir haberin doğruluğunu bile öğrenmeden, birilerine "şerefsiz" diyeceksin.
Sonra sağ elini sol göğsüne bastırıp, tribünlere delikanlı pozlar vereceksin.
Ve sürekli olarak medyayı suçlayacaksın.
Kendini hiç suçlamayacak mısın?
Sen futbolcu olarak, Fenerbahçe formasına bile laf yetiştirmeyi hak sayıyorsan.
Sen birilerini şerefsizlikle suçlayacak kadar ileri gidiyorsan.
Bizler de gazeteci olarak, senin yanlışlarını dile getirmekle yükümlüyüz.
O yüzden diyorum ki...
Bir yanın varoş Arda, öte yanın Beckham Arda! İkisinden birini seç.
Yoksa iki arada bir derede, kaybolup gideceksin.