YENİ bir dünya kurulurken, Başkan Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Türkiye, prangaları tek tek kırıyordu.
Ankara, küresel siyasetin merkezi konumuna gelmişti.
Türkiye Yüzyılı çok etkili paradigmalarla ilmek ilmek örülürken, Büyük Türkiye hedefine kilitlenildiği böyle bir süreçte, eski vesayetçi sistem özelliklerini yeniden göstermeye kalkan TÜSİAD'ın negatif bir açıklama yapmasının arka planında neler olduğunu gündeme taşıdı. VESAYETİ ÇÖKERTEN BAŞKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN, eski vesayet odaklarının amiral gemisi TÜSİAD'ın buram buram provokasyon kokan açıklamasına sessiz kalamazdı. Haklı bir çıkış yaparak, vesayet odaklarının yeni bir dünyanın kurulduğu bu kritik aşamada bir yüzyılı daha kaybetme lüksümüzün olmadığını net ve açık ortaya koydu.
Peki ne oldu da TÜSİAD harekete geçirildi? Başkan Erdoğan'ın haklı çıkışında şu sözü, arka planda oynanmak istenen kirli oyunları apaçık ortaya koyuyor.
''Kuklalarla bizim işimiz olmaz. Bizim muhatabımız kuklacılardır." Zira prangaları tek kıran Erdoğan, Türkiye topraklarında emperyal güçlerin at koşturmasına seyirci kalamazdı. Ve kalmadı... Yani, TÜSİAD'ın eklemlendiği küresel odakları işaret etti. Dikkat ediniz.
Başkan Erdoğan, küresel aktör olarak, emperyalist ülkelerin cirit attığı Ukrayna ve Ortadoğu'da ARABULUCU pozisyonunda bulunuyor. İşte Türkiye'nin bu konumu, emperyalist ülkeleri derin odakları rahatsız ediyor.
Şimdi de Batı'dan gelen suflelerle TÜSİAD harekete geçirildi. Başkan Erdoğan'ın Asya-Pasifik'te Türkiye'nin ticaret hacmini genişletmeye yönelik girişimlerde bulunduğu bir süreçte, BATI'nın rant borularının geriletilmesi bağlamında KÜRESEL SERMAYEYE
EKLEMLENMİŞ TÜSİAD'ın Başkan Erdoğan'ı hedef alan açıklamalar yapması tesadüf değildir. Demokrasilerde nihai yetki, seçilmiş siyasetçilerdedir. Yani Türkiye demokrasisinde yetki Aziz Türk Milleti'nindir. Ancak 2002 yıllarına kadar, maalesef Türkiye'de sivil ve askeri oligarşi, siyasetçileri manipüle etmeye, engellemeye çalıştıkları tarihi bir gerçektir.
Unutmayalım. Türkiye'de yapılan tüm darbeler bürokratik vesayet odakları tarafından organize edilmiş, seçimle gelen hükümetler darbelerle, muhtıralarla devrilmiştir. Evet. TÜSİAD geçmişte de vesayetçi yapıların öncü parçası olarak siyasi süreçlere müdahale etmek gibi bir sicile sahipti.
Türkiye'de demokratik yollarla seçilmiş hükümetlere karşı hareket etmekte geri durmazdı. 1980'li yıllardan 28 Şubat 1996 sürecine, 2007 Cumhurbaşkanlığı krizinden 2013-Haziran Gezi olaylarına kadar birçok kritik dönemde TÜSİAD'ın oynadığı rolleri unutmamalı.
Başkan Erdoğan tarafından çökertilen bu vesayetçi sistemin odağında, doğal olarak silahlı memurlar vardı.
Ancak sistemin tek ayağı ordu değildi. Sistem sözüm ona sivil görünümlü müttefiklere de sahipti. Üniversiteler ve yargı devlet içinde örgütlü ayaklardı. Medya ise sivil görünümlü olan ama askeriyenin güdümünde işleyen bir yapılanmaya kavuşturulmuştu. AK Parti'nin ilk döneminde askerlerde 28 Şubat alışkanlıkları vardı.
AK Parti iktidarının akıbetini Refahyol hükümetine, Erdoğan'ın sonunu da Erbakan'a benzetmek istiyorlardı. Başkan Erdoğan, sivil ve askeri oligarşiyebürokratik vesayete karşı mücadeleyi iç içe geçmiş iki ayak (Sosyolojik muhalefet ve siyasi muhalefet) üzerinde yürüttü. Siyasi ayakta CHP, gün gibi ortadaydı, Seçimleri kazanamayan CHP, vesayetçi bürokrasisiyle iktidarı maalesef kontrol altında tutuyordu. TÜSİAD, medya üzerinden muhalefetin oyunlarıyla 27 Nisan 2007 askerin verdiği muhtıraya ilk defa Başkan Erdoğan iktidarı tavır koydu. Vesayetçi zihniyet, AK PARTİ'nin cumhurbaşkanı seçmesini engelleyemedi. Ortaya çıkan tablo şöyleydi: ''Erdoğan-AK Parti iktidarları Askerlerin eğitim sistemi üzerindeki ağırlıklarını gevşetti.
Yargıdaki bürokratik tahakküm kırıldı.
Medyadaki vesayetçi yoğunlaşma dağıtıldı...
GELİNEN NOKTA
Bugün geldiğimiz noktada bürokratik vesayet sisteminin önemli ölçüde geriletildiği açık. Bugün savunma ve dış politika meselelerinde karar verme makamlarında siyasetçiler bulunuyor. Ordu, aziz milletin seçtiği iktidarın emrinde esas görevleri vatan savunmasına tüm gücünü koymaya başladı. Medyadaki ve bürokrasideki yıllardır süren CHP hakimiyeti kırıldı. Ancak bütün bunlar bürokratik vesayetin tamamen ve bir daha geri gelmemek üzere tasfiye edildiğini gösterir mi? Unutmayalım ki emperyal ülkelerin kullanmayı çok sevdikleri vesayet ideolojisi yaşatılmaktadır. GİZLİ ODAKLAR, işini şansa bırakmaz. Hiç ummadığınız yerde provokasyonlar gündeme sokulur. Nitekim, eski vesayet odaklarının amiral gemisi TÜSİAD'IN Batı'dan (WALL STREETLONDON OF CITY) gelen suflelerle yaptığı açıklamalar üzerine ve CHP'nin kontrollü kaos ile sokakları harekete geçirmek teşebbüsleri karşısında çok dikkatli olmak gerekiyor.
TÜSİAD'ın yeniden servis ettiği teraneleri vesayetçilerin son çırpınışları olarak değerlendirelim. Ancak, yabancı istihbarat örgütleri, kültürel, tarihi, mezhebi, etnik ve diğer sosyo-ekonomik toplumsal zenginliklerimizi dahi bir 'rejim sorunu'na dönüştürme hayallerini sürdürmekte olduklarını da gözden uzak tutmayalım.
Başkan Erdoğan'ın hatırlattığı 'KUKLACILAR' ifadesi, devletimizin çok dikkatle gelişmelere bakıldığını gösteriyor.
SONUÇ: Türkiye'de son sözü, sivil ve asker oligarşinin (vesayet odakları) değil, seçilmişlerin söylediği bir düzen kuruldu. Bunu da ancak Erdoğan gibi yürekli bir lider yapabilirdi.
Türkiye, bugün Avrasya'nın kilit, mağdur ve masum Müslümanların gür sesi haline Başkan Erdoğan'ın kararlı mücadelesi sayesinde geldi.
Türkiye Yüzyılı paradigması ile 21'inci Yüzyıl'ın GÜÇLÜ VE BÜYÜK TÜRKİYE'Sİ
ADIM ADIM gerçekleştiriliyor.