Halamın bıyıkları olsaydı...
Birçok şey böyle olmayabilirdi diyor bazıları... 2009 Ocak'ta İsrail Cumhurbaşkanı Peres'e 'one minute' ile başlayan sözler söylenmeyebilir, sonrasında Mavi Marmara olayı yaşanmayabilir ve böylelikle İsrail'le ilişkiler bozulmayabilirdi, mesela...
Siz bu sözlere Türkiye'nin Hamas'la ilişkilerini ve Gazze başta olmak üzere Filistin'i himaye etmeye yönelik tavırlarını da ekleyebilirsiniz.
Yani Filistin'de İsrail'in yapıp ettiklerini görmezden gelmek en akıllıca işti bazılarına göre.
Bu arada 2008 sonunda ülkemizde yapılan ve Hamas'la barış yapılması açısından verimli geçtiği söylenen görüşmelerin hemen ardından İsrail'in Gazze'ye yönelik 'Dökme Kurşun' harekatının da sineye çekilmesi gerekirdi tabii. Dünyanın gözleri önünde 1133 Gazzeli'nin hayatını kaybettiği ve 4000'inin de yaralandığı saldırının yani...
Büyük ihtimalle bu yetmezdi de...
Sonrasında Mavi Marmara gemisine uluslararası sularda yapılan baskınla 9 kardeşimizin şehit edilmesi, birçoğunun yaralanması ve kalanların da esir alınması olayı da hazmedilmeliydi herhalde.
Bu yapılsaydı eğer Türkiye, İsrail açısından 'cici çocuk' sayılır ve uluslararası alanda başımıza çorap örmekten vazgeçerdi demeye getiriyor bazıları...
Bu kadar değil. Bu arada İran'ın barışçı nükleer enerji elde etme hakkının elinden alınması ile ilgili oylamada 'hayır' oyu kullanmamızın da yanlış olduğu kanatinde bu kesim. O zaman 'evet' demiş olsaydık, gün gelip barışçı amaçlarla nükleer enerjiye sahip olmayı istediğimizde o kararın karşımıza çıkmayacağını düşünüyorlar demek, fazla saflık olur tabii.
Bu kesime göre Avrupa Birliği ile aramız da bozulmayabilirdi. Bunun nasıl olup olmayabileceği konusunda detay vermiyorlar gerçi. Ancak onlar söylemiyor olsalar da siz anlıyorsunuz onu. Neleri nasıl yapmamız gerektiğini söylediklerinde itaat etmemiz, bunun gerek şartlarından birisi mesela.
Alacakmış gibi yapmaya devam...
Avrupalılar 'Terörle Mücadele Kanunu'nu yumuşatın' mı diyorlar, yumuşatırsın olur biter. 'İfade ve basın hürriyeti konusunda eksikliklerimiz olduğunu' mu söylüyorlar; halledersin, mesele kalmaz. Gerisi anlamsız zaten.
Tabii AB tarafından istenilenler yapılırsa terör saldırıları daha da yoğunlaşır ve terörle mücadelemiz zaafa uğrar, terör sevici medya bütün gücüyle terörü ve terör örgütünü övücü ve güvenlik güçlerini suçlayıcı yayınlarına devam edermiş, ne gam...
Bütün bunları ve daha fazlasını yaparsak eğer, netice olarak ne olacağı ile ilgili kimsenin herhangi bir garantisi de yok tabii. Garantisi olan tek şey, isteklerini karşılarsak Avrupa Birliği'nin bizi alacakmış gibi yapmaya devam edeceği...
Sadece İsrail ya da Avrupa Birliği meselesi değil bu kesimin gündemi.
Suriye karışmayabilir, yüz binlerce insan ölmeyebilir, milyonlarcası mülteci konumuna gelmeyebilir, Halep'te on binlerce masum insan köşeye sıkışmayabilirdi...
Terör olayları da olmayabilir, Barış Süreci başarılı bir şekilde devam ettirilebilir, gazeteci sıfatı taşıyanlar hapse atılmayabilir ve benzeri başka birçok şey başka türlü yaşanabilirdi... bu kesime göre.
Bütün bunların nasıl olup da olacağı ya da olmayabileceği konusunda hakikaten dikkate alınabilecek bir fikir kırıntısı bile sunamadıklarını söylemeye bile gerek yok tabii...
Bir tür 'halamın bıyıkları olsaydı amcam olurdu' demek gibi bir şey bütün söyledikleri... Mesele şu ki, bu arkadaşların ne halaları ve ne de amcaları var...