Ağustos'un ilk haftasında ABD Doları'nın kasıtlı olarak yükseltilmesi ile başlayan sıkıntılı süreç belli ölçüde sakinleşmiş durumda.
Cumhurbaşkanımızın 'yaşananların bir kriz olmayıp, birilerinin kriz varmış gibi hava oluşturmaya çalıştığına' yönelik mesajları, olup bitenin anlaşılmasını sağladı. Hazine ve maliye Bakanı Berat Albayrak'ın enerji konusu yanında bu işi de iyi bildiğini gösteren girişimleri de, ekonomi üzerinden saldıranların heveslerini kursaklarında bıraktı.
Muvafık ya da muhalif konuyu iyi bilenlerle istişareler sonucunda oluşturulan Yeni Ekonomik Program (YEP), kısa sürede ciddi bir toparlanmaya vesile olacağını şimdiden göstermeye başladı bile.
Müzmin ve sonradan olma muhalifler, bardağın boş kalan kısmını öne çıkarmaya ve 'yandık, bittik, mahvolduk' nakaratlı şarkılar söylemeye devam ediyorlar. Borçlarını 2060'ta ancak bitirebilecek 'batık' Yunanistan'ın kredi notunu yükseltip herhangi bir ödeme sıkıntısı olmayan ülkemizin notlarını düşürme eğilimindeki kuruluşları alkışlamaları, bundan.
Dertleri kendimizi çaresiz hissedip tekrar IMF'nin kapısını çalmamızı sağlamak olduğundan, ekonomik yapıyı daha da sağlamlaştırmak için objektif katkılarda bulunacak danışman kuruluş meselesini ise itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Tabii ki yalanlar eşliğinde...
Bütün bu hengamede sevindirici olan ise, toplumun hemen bütün kesimlerinin saldırıların 'nasıl'ını pek anlamamış olsalar da 'niçin'i konusunda fikir birliği içerisinde olması.
Fırsatçılar dolayısıyla kelimenin tam manasıyla demek zor olsa da, millet olarak kenetlenmiş bir durumdayız. Şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra gelebilecek saldırılara karşı koyma konusundaki kararlılık düzeyimiz de oldukça yüksek...
Dik durduğumuz için saldırıya uğradığımız konusunda insanımızda oluşan farkındalık, dik durmasa idik neler olabileceği sorusunun muhtemel cevapları ile de kemikleşmiş durumda. İstediklerini yapmadığımız için saldıranların, istediklerini yapsaydık neler kaybetmiş olabileceğimiz konusunda epey tecrübe sahibiyiz çünkü…
Ticaret ve cesaret...
Problem, doların yükselişi sebebiyle kimsenin itirazı olmayacak zaruri fiyat yükselişlerine, fırsattan istifade zam peşinde olanların yaptığı insafsız zamların eşlik ediyor olması.
Bu konuda ilgili makamların ellerinden geleni yaptıkları ve yapacakları bilinse de, fırsatçılar yine de boş durmuyorlar.
Meselenin bir başka yönü de, değişik sektörlerde iş yapan bazı insanların mevcut durumla ilgili tuhaf memnuniyetsizlikleri.
Hayat standartlarından zerre kadar taviz vermeye yanaşmadan, 'işler kötü gidiyor' nutukları atan ve sesleri de oldukça yüksek çıkan bir kesim var.
'Peygamber Efendimiz'in (sav) 'Rızkın onda dokuzu ticaret ve cesarettedir' hadisini hepimiz biliriz. Ama ticaret yapanların hemen hepsinin bildiği bir başka husus da, 'kar zararın kardeşidir' gerçeğidir. Rızkın onda dokuzunun ticaretle beraber cesarette olması da, belki bununla ilgili zaten.
Ticareti sadece 'çok kar etmek' olarak anlayanlar da, 'kardan zarar' ettikleri için telaşta...
'Bu işlerde iyi para var' zannıyla bilmedikleri alanlara yatırım yapan ve muhtemel gelişmeleri hesaba katmayanlar da 'kriz var' diyenler arasında...
Teslim olmak yerine kavga etmeyi seçmişsen, yumruk yeme ihtimalin her zaman var ve kavgada yumruk sayılmaz...
Birilerinin birtakım hesaplarla başlattıkları bir saldırıyı daha akamete uğratma günlerindeyiz. Kötümserlere ve toplumsal mücadele zamanında bile fırsatçılık yapanlara rağmen, bunun üstesinden de geleceğiz inşallah...