Son birkaç aydır Türkiye'de son derece ilginç gelişmeler yaşanıyor. PKK'lı bölücülerin ardından, sözde ulusalcılar da "sokakta hak arama" devri başlattı. Şimdi, biri batıdan vuruyor, diğeri de doğudan...
Her ikisinin de yaptığı aynı. Yok aslında birbirlerinden farkları!
Buna rağmen, birbirlerini suçlamaktan da geri kalmıyorlar. BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık, bakın Gezi Parkı eylemcileri için ne diyor:
- Bazı kesimler, sandıkta yenişemedikleri İktidar Partisi'ni, acaba farklı alanlarda nasıl devirebiliriz, ne yapabiliriz anlayışı içinde oldular.
Bu söyledikleri doğru!
Doğru, ama devamı da var:
- Askere davetiye çıkardılar. Biz AK Parti ile çatışırız, kavga ederiz, ama bunun yolu, yöntemi sandıkta hesap görülür.
Acaba öyle mi?
Tabii ki değil! Gezi Parkı eylemcilerinin bir kısmı askere davetiye çıkardılar; BDP ise PKK Terör Örgütü'ne. Taksim'deki eylemlerde "halk isyanı" sloganları atıldı; PKK'lılar ise daha düne kadar "Silahlı halk ayaklanması ile iktidarı devireceğiz" açıklamaları yapıyordu.
Sandık bunun neresinde?
Her ikisinde de demokrasinin "d"sinden eser yok!
Al birini vur ötekine.
***
Gezi Parkı eylemcileri "çevre" ve "ağaç" diye yola çıktılar. Öyle bir çevre katliamı yaptılar ki, çocuk parklarını bile yağmaladılar. İlginçtir, ilk günler sözde ağaçları koruyanlar, orman yakan PKK'lıların siyasi uzantılarıydı. Bazı BDP'li milletvekilleri buldozerlerin önüne geçip, "Olmaz, yapamazsınız" diye bağırıyordu. "Çevre" ve "ağaç" diyenler de onların peşinden gidiyordu.
Samimiyetsizlik açıkça görülüyordu.
Aynı isimler, şimdi de Doğu ve Güneydoğu'daki karakol inşaatlarına taktılar. Yeni karakol yapımına ve mevcutların güçlendirilmesine karşı çıkıyorlar. Bölgede, Taksim eylemlerinin benzerlerini sergiliyorlar.
Diyorlar ki:
- Biz karakol değil, barış ve kardeşlik istiyoruz. Devlet buralara karakol yerine yatırım yapsın.
Devlet oralara yatırım yaparken de iş makinelerini yakıyorlardı!
Çünkü, PKK öyle istiyor. PKK'lı Bahoz Erdal, dün "iş makinelerini yakın" diyordu; bugün "karakol inşaatlarını durdurun" talimatları gönderiyor.
Samimi değiller...
Farklı hesaplar içindeler!
Gariptir, "devlet buralara karakol yerine yatırım yapsın" derken, baraj inşaatlarına da saldırıyorlar. Bölgeye yapılacak yeni barajların durdurulması için halkı sürekli olarak tahrik ediyorlar.
Çünkü, o barajlar silahlı PKK'lıların geçiş güzergahlarını kapatacak! Bütün hesaplarını terör üzerine yapıyorlar. Bölge halkı umurlarında bile değil!
***
İstanbul Taksim'de ya da Ankara Kuğulu Park'ta polise molotof kokteyli ve taş atanlarla Lice'de karakol basanlar arasında hiçbir fark yok. Yol da yöntem de aynı...
Her ikisi de Türkiye'yi hedef alıyor ve bu ülkeyi yaralıyor.
Biri batıda polisin ve vatandaşın araçlarını yakıyor. Diğeri doğuda iş makineleri ve şantiyeleri ateşe veriyor. Biri batıda bazı çıkar çevrelerinin amaçlarına hizmet ediyor. Diğeri doğuda uyuşturucu baronlarının taşeronluğunu yapıyor.
Her iki tarafın söylemleri de aynı: "Protesto hakkı ve ifade özgürlüğü!"
Bunları söylerken ise yakıp yıkmanın sadece kendi hakları olduğunu düşünüyorlar. Bu yüzden karşı taraftakini suçluyorlar. Oysa hepsi aynı yolun yolcusu. Birbirlerine zıt görüşleri dillendirseler de el ele vermiş, Türkiye'nin altını oymaya çalışıyorlar!