Utanın, utanalım, utansınlar..
Tepeden tırnağa silahlı yüze yakın eşkıya köyü bastı. Köylülerden 28'i kurşuna dizilerek katledildi. Yetmedi, 197 hane, köy odası ve cami ateşe verildi. Evlerinden çıkamayacak durumda olan ya da saklanan 5 kişi diri diri yakıldı. 3000 hayvan telef edildi.
Toplam 33 can gitti. Her bir cesetten ortalama 20 tane kurşun çıkarıldı.
O büyük katliamdan sadece 3 kişi yaralı olarak kurtulabildi.
Onların da vücutları mermi doluydu.
Öldükleri düşünülerek katliam alanında bırakılmışlardı.
Sonra operasyonlar yapıldı...
Katliamla ilgili olarak 17 kişi gözaltına alındı. Sorgulama sırasında bunların 16'sı suçunu itiraf etti. Sonra da "Biz yapmadık" diye inkâr etmeye başladılar.
Önce ifadeler, ardından davaya bakan hakimler değişti. Öyle zamanlar oldu ki, katliam mağduru köylüler hakimler tarafından azarlanıp duruşma salonundan kovuldu. Nihayet yargılama sona erdi; Mahkeme Heyeti kararını açıkladı:
-Delil yetersizliğinden sanıkların tamamının beraatine...
Bitti gitti! O günden bu yana da bir arpa boyu yol kat edilemedi. Bu ülkede Başbağlar Köyü Katliamı'ni fazlaca mesele eden de olmadı.
***
Oysa bu katliamı kimin gerçekleştirdiği sır değil. Emri veren de uygulayan da biliniyor. Failler belli...
5 Temmuz 1993 tarihinde köyü basan caniler bir saat boyunca PKK propagandası yapmışlardı. Katletmeyi planladıkları insanlara, onları öldürmeden önce terör örgütünü anlatmışlardı!
Abdullah Öcalan da yakalandığı sırada Başbağlar Katliamı'nın bir PKK eylemi olduğunu kabul etmişti. "Doktor Baran" kod adlı PKK'lının bu katliamı Sivas Olayları'na misilleme olarak yaptığını söylemişti. Böylece kendisini temize çıkarmak istemişti.
Buna karşılık PKK'nın önemli isimlerinden Kamil Munzur, "Başbağlar planlı bir PKK eylemidir" demişti:
-Bu eylemin talimatı, Dr. Baran'a bizzat Abdullah Öcalan tarafından verilmişti.
En önemlisi de olayın hemen ardından PKK adına yapılan bir açıklama ile günahsız ve korumasız bu köylülerin katledilmesi üstlenilmişti.
Hatta, olay gecesi caniler haritadan silmek istedikleri Başbağlar Köyü'ne bir de bildiri bırakmışlardı: "Sivas'ın intikamı alındı!"
Amaç, Madımak Oteli Yangını'ndan 3 gün sonra gerçekleştirilen bu eylemle Alevi vatandaşların sempatisini kazanmaktı. Çünkü, Başbağlar'da katledilenlerin tamamı Sünni idi.
Ama beklenen gerçekleşmedi.
Madımak Olayı nasıl Sünni vatandaşlar tarafından lanetlendiyse, Başbağlar Katliamı da Alevilerden aynı tepkiyi gördü. PKK ise kıvırıp suçu başkalarının üstüne atmaya başladı.
***
Sivas'taki Madımak Olayı nasıl bir katliamsa, Başbağlar Olayı da öyle bir katliam! Her ikisi de insanlık dışı, her ikisi de alçakça ve hunharca.
Sivas denilince 20 yıldır Türkiye ayağa kalkıyor. Sivil toplum örgütleri etkinlikler düzenliyor. Başbağlar denildiğinde hiç birinde tık yok!
Sivas'ın failleri yakalandı ve cezalandırıldı. Başbağlar'da yakınlarını kaybedenler, halen faillerin kim olduğunu bilmiyor. Türk medyası, her yıl Temmuz başında Sivas Olayları'nı manşetlerine taşıyor. Ama içlerinde Başbağlar'daki anmalara muhabir gönderen yok.
Bu yıl da farklı olmadı. Sivas'ın yıldönümünde ayağa kalkan basın, Başbağlar'a yine ilgi göstermedi. Onlara bir defa daha "Zenci Türk" muamelesi yapıldı.
Dün, Başbağlar Köyü'nden Şerif Gül'le konuştum. "Burada taş taş, baş baş üstünde bırakılmadı" dedi:
-Bunun haber değeri yok mu?
İstanbul'daki üç-beş ağaç için ayağa kalkan medyanın bizi de görüp acımızı paylaşmasını isterdik.
Şerif Gül'e "haksızsın" demek mümkün mü?