Hastayım, bu PKK haberlerine!
PKK terör örgütünün yönetiminde bir değişiklik oldu. Bizim basın günlerdir bunu tartışıyor...
İlk gün genel olarak şu başlık atıldı: "PKK'nın yönetiminde çözüm süreci değişikliği."
Haberlerin içi boş olsa da başlıklardan PKK'nın "çözümü kolaylaştıracak" bir adım attığı "daha barışçı" isimleri yönetime getirdiği anlamı çıkıyordu.
Öyle ise "şahinler" gitmiş, yerlerine "güvercinler" gelmiş olmalıydı.
Tabi bir terör örgütünün içinde yer alan "güvercinlerden" söz edilebilirse!
Oysa, bizim basın yıllardır giden Murat Karayılan'ın "Barış yanlısı" olduğundan bahsediyordu. Örgütün başına yeni geçen Cemil Bayık için de genellikle örgütün "şahinler" kanadını temsil ettiği yorumları yapılıyordu.
İlginçtir... "Barışçı bir adam" diye topluma yutturulmaya çalışılan Murat Karayılan, HPG'nin başına geçti. Yani, örgütün "silahlı kanadının" komutanı oldu. Bir günde güvercin tüylerini döküp, şahin tüyleri ile donandı. "Şahin" denilen Cemil Bayık da tür değiştirip güvencin oluverdi.
İşte bizim basındaki sözde "PKK uzmanlarının" bilgileri, olaylara bakışları ve inandırıcılıkları bu kadar!
Şimdi de Cemil Bayık için "İran yanlısıymış, Suriye'den besleniyormuş" gibi yorumlar yapmaya başladılar.
Gerçeğe gelince...
Yok aslında birbirlerinden farkları. Her ikisi de PKK'lı, her ikisi de terörist. Her iki isim de aynı yolun yolcusu. Al Karayılan'ı, vur Bayık'a!
Peki bu görev değişikliği neden yapıldı?
Çünkü, örgütün tüzüğü öyle gerektiriyor.
İki yılda bir görev değişimi yapılmasını öngörüyor. Karayılan'ın görev süresi daha önce bir yıl uzatılmıştı. Uzatma süresi doldu ve görevini başka bir isme devretti.
Ardından da terör örgütünün bel kemiği olan silahlı grupların başına geçti.
Bizim anlı şanlı "PKK uzmanlarımız" da bir defa daha şişmiş oldu!
* * *
Dün gazetelerde bir haber vardı...
Abdullah Öcalan'ın BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'a söylediği iddia edilen şu sözlere yer veriliyordu:
"Sürecin merkezinde ben varım.
Çağrıyı ben yaptım. Bu süreç selamete ulaşmadan benim burada çat diye kalbim durursa, süreç ne olacak? Bu soruyu soruyorum bazen kendime.
Dolayısıyla sağlığımla ilgili dile getirdiğim şeyler benim kişisel kaygım değil."
Bakın, Öcalan bu ülkeyi ne kadar da çok düşünüyormuş! Ya O'na bir şey olursa?
Sahi ne olacak?
Eyvah ki ne eyvah! Düşünülmesi bile korkunç! Yandı gülüm keten helva! Hep birlikte perişan oluruz vesselam!
O zaman ne yapmak lazım?
Abdullah Öcalan'ı hemen İmralı'dan çıkartmak, serbest bırakmak lazım! Yetmez, yanına bir de koruma ve doktor ordusu vermek gerekli! İşte verilmek istenen mesaj ve geldiğimiz nokta bu. Yakında bizim "PKK uzmanları" da "Çok doğru" diye üzerine atlarlarsa, hiç şaşırmayın.
Yakında "Öcalan'ın kalbi çok önemli" diye yazılar yazabilirler.
"Çat diye durursa ülkenin nasıl bir kaos içine gireceğine" dair yorumlar yapabilirler.
Hatta, "Örgüt demek Öcalan demek" diyerek, bugün çok önemsedikleri, iki cümle almak için Kandil'e koştukları Karayılan ve Bayık gibi isimleri de sıfıra indirgeyebilirler.
Çünkü bunlar PKK uzmanı!..
İşlerini de gerçekten çok, çoook iyi biliyorlar!
* * *
Reyhan Gazel'in "Hiç Yolcusu" isimli kitabı çıktı.
Ebabil Yayınları'nın yayınladığı kitapta yazar "Gün bu gündür ey dost" dedikten sonra soruyor:
"Hiç olmaya var mısın?"
Felsefeye ilgi duyanların zevkle okuyacakları bir kitap!